Gelecek dergisinin her sayısında, derginin başında "Yayıncıdan" adlı başlık altında okuyucularla o ayın dergisinin içeriği ve gidişat hakkında sohbet edilmekteydi. Bu bölüm her ay şu ifadelerle başlamaktaydı: "Rahman ve Rahim Allah'ın adıyla, bizi yaratıp akıl nimetini lütfeden yüce Allah'a hamd olsun. Düştüğümüz anlaşmazlıklar konusunda hükmetsin diye Kur'an verilerek gönderilen Hz. Muhammed ve onun yolunda yürüyenlere selâm olsun."

Gelecek dergisi, başta üniversite gençliği olmak üzere, kültür meraklıları tarafından sevilerek okunuyordu. Başta, o zamanlar  KTÜ'de akademisyen olan Prof. Dr. Mehmet Bekâroğlu olmak üzere, Edip Sevinç'in ve Necmeddin Şahinler'in yazıları okurlar tarafından büyük bir ilgiyle okunuyordu. Bu arada Edip Sevinç'in "İslâm Düşüncesinde İki Aykırı Uç: Modernizm ve Milliyetçilik" yazı dizisi beş bölüm hâlinde devam etmiş, çok da ses getirmişti.

Dergide birçok konularda gündem belirleyen entelektüel çevirilere de yer veriliyordu.

Gelecek dergisinin başında "Olaylar" başlığı altında Türkiye ve dünya gündemi kısa başlıklar altında İslâmî ve insanî bir bakış açısıyla, bir aydın duyarlılığıyla yorumlanıyordu. Dergide Aydın Karaca'nın günceli yorumlayan çizgilerine de tam sayfa yer veriliyordu. 

Gelecek dergisinde Yaşar Bedri Özdemir'in, Ferhat Kalender'in, Hamit Seven'in, Vedat Aydın'ın, Rıza Terzioğlu'nun  serbest tarzda yazdığı şiirlere de rastlıyoruz. Öte yandan derginin son sayfalarında kültür ve irfanımıza tesir eden kitap tanıtımları da yapılmaktaydı.

Gelecek, kendisini amatör dergi olarak ifade etse de yazar kadrosu güçlüydü.  Dergide Mehmet Bekâroğlu, Edip Sevinç, Necmeddin Şahinler, Yaşar Bedri Özdemir, Ferhat Kalender, Ömer İ. Akdin, A. Haydar Usta, Metin Önal Mengüşoğlu, Arif Kingir, Alev Alatlı, Hamit Seven, Aydın Karaca, Faruk Süren, Rıza Terzioğlu ve Osman Çelebi gibi isimler vardı.  

Gelecek dergisinin asıl amacı Trabzon'da bir kültür ve düşünce atmosferi oluşturmak girişimi olsa da bu, ilerleyen zaman içerisinde Türkiye geneline yönelik bir girişime dönüşmüştür. Dergi bünyesinde "Taş Çocukları" adlı bir ek de hazırlanmıştır. Buna, üyelerine indirimli kitap temin eden "Gelecek Kitap Kulübü" ve "Dergi Sohbetleri"ni de eklediğimizde derginin kısa zamanda ne kadar etkili olduğunu ve ses getirdiğini tahmin edebilirsiniz. Son dönemde dergi bünyesinde bir de "İpekyolu Bilgievi" adıyla bir de kültürel mekân açılmıştı. Bu kültürel mekânın  yardımıyla felsefeden edebiyata, tefsirden ekonomiye kadar farklı konularda pek çok verimli tartışmalar, bilgi alışverişleri gerçekleştiriliyordu.

Gelecek dergisi Mart-Nisan 1992'de çıkan birinci dönemin son sayısıyla Ocak 1993'te ikinci döneme başlamak üzere yayımına ara vermişti. Trabzon gibi bir taşra şehrinde dergi çıkarmak hiç de kolay değildi. Derginin maddî giderlerini karşılamak birkaç fedakâr kişinin gayretiyle nereye kadar sürdürülebilirdi? Yazar kadrosu sınırlıydı. Dağıtım ve abonelik işleri kolay değildi. Teknik işleri yapacak donanımlı insanlar lâzımdı. Tüm bu sıkıntılar yüzünden dergi çeşitli sebeplerle gecikmeli olarak Bahar 1993 tarihiyle tekrar yayımlanmaya başlamıştı.

Gelecek dergisinin 13. sayısı, büyük umutlarla yayın hayatına başlayan derginin ikinci döneminin de başlangıcıydı. Devamlılığı sağlamak için söz konusu dergi bundan sonra üç aylık periyotlarla çıkacaktı. Onun içindir ki derginin bu son sayısının sayfa sayısı önceki dergilerin sayfa sayısının neredeyse iki katıydı. Artık dergi olarak özel sayılar çıkarmayı da düşünüyorlardı. İkinci dönemin ilk sayısı bunun ilk örneğini oluşturuyordu. İkinci dönemin bu ilk sayısında, derginin tartışma ve konuşma zemini olan İpekyolu Bilgievi'nde yapılan ve Mehmet Bekâroğlu tarafından yönetilen; Ahmet Ayvacı, Serhat Gürpınar, Eyüp Köktaş, Edip Sevinç ve A. Haydar Usta gibi önemli isimlerin katıldığı "Modernlik, Gelenek, Bilgi ve İslâm" konulu bir tartışmanın tam 40 sayfalık metni yayımlanmıştı. Yazı çok da ilgi çekmişti.

Benim de şanslı bir okur olarak çıkış zamanına yetiştiğim güzel ve de dopdolu bir dergiydi Gelecek. Her satırının altı çizilerek okunacak kadar derin bilgiler ve yorumlar içeriyordu. Belki herkese hitap edecek kadar açık bir dil kullanmıyordu ama orta ve ortanın üstündeki okurların bu dergiden fevkalâde istifade ettiğini, yolunu tayin etmede ondan yararlandığını düşünüyorum. Keşke daha uzun ömürlü olsaydı. Keşke daha geniş kitlelere hitap edebilseydi. Bu noktada keşkelerin çok bir anlam ifade etmediği herkesin malumudur.