İftar ve Sahur Vakitleri
Trabzon – İftar: 18.24 | Sahur: 05.15
Rize – İftar: 18.21 | Sahur: 05.11
Artvin – İftar: 18.16 | Sahur: 05.06
Giresun – İftar: 18.29 | Sahur: 05.20
Gümüşhane – İftar: 18.25 | Sahur: 05.16
Bir Ayet
"O tövbekârlar, ibadet edenler, hamdedenler, dünyada yolcu gibi yaşayanlar, rükûa varanlar, secde edenler, iyiliği teşvik edip kötülükten alıkoyanlar, Allah’ın sınırlarını gözetenler; müjdele o müminleri!"
(Tevbe Suresi 112)
Bir Hadis
"Allah rızası için bir gün oruç tutan kimseyi Allah Teala bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar."
Tasavvufun Çıkışı
Tasavvuf kelimesinin kökeni hakkında farklı görüşler öne sürülmüştür. Sûfî müelliflerden Ebû Nuaym el-İsfahânî, tasavvufun “safâ ve vefâ” kelimelerinin birleşiminden türediğini savunurken, Abdülkerîm el-Kuşeyrî ise tasavvufun belirli bir kökten gelmediğini ve dinî hayatın bir unsuru olarak ortaya çıktığını belirtmiştir. II. yüzyıldan itibaren tasavvuf, Ehl-i Sünnet’in gafletten sakınma çabası olarak tanımlanmıştır. Batı literatüründe önce İslâm mistisizmi olarak tanımlanan bu kavram, sonrasında "sufizm" terimi ile anılmaya başlanmıştır.
Oruç ve Ramazan’ın Önemi
Ramazan ayı, sahâbe-i kirâm tarafından coşkuyla karşılanır ve hem büyükler hem de çocuklar oruç ibadetine teşvik edilirdi. Hz. Ömer, Ramazan ayında sarhoş birini gördüğünde, “Yazıklar olsun sana! Bizim çocuklarımız bile oruç tutmaktadır” diyerek oruç bilincinin ne kadar güçlü olduğunu vurgulamıştır.
Hz. Peygamber (s.a.v.):
"Kim, inanarak ve sevâbını Allah’tan umarak Ramazan gecelerini ihyâ ederse, geçmiş günahları affolunur."
(Buhârî, Terâvih, 46)
Ramazan ayı boyunca ashâb-ı kirâm geceleri ibadet eder, sahur vaktine kadar namaz kılar ve Kur’an okumaya vakit ayırırlardı. Özellikle Übeyy bin Ka’b (r.a.), güzel Kur’an okumasıyla meşhur olduğu için sahabeye Ramazan gecelerinde Kur’an ziyafeti sunardı.
Kıssadan Hisse: Beyaz At ve Hükümdar
Bir hükümdar, çok sevdiği beyaz atının ölüm haberini kim getirirse onu öldüreceğini söyler. Günün birinde at ölür ve kimse bu haberi vermeye cesaret edemez. Sonunda seyis başı, hükümdara giderek:
"Hükümdarım, sizin beyaz at var ya! O, yatmış, ayaklarını dikmiş, gözlerini yummuş, karnı şişmiş, hiç nefes almıyor."
Hükümdar, "Desene bizim beyaz at öldü!" diye bağırır.
Seyis başı ise "Aman hükümdarım! Ben demedim, siz dediniz." diyerek kafasını kurtarır.
Ders: Söyleme şeklimiz, birçok şeyi değiştirebilir.