Türkiye'de her gün işçiler, birilerinin daha fazla kar etmesi için adeta katlediliyor. Ancak bizi kader, kaza ya da fıtrat gibi söylemlerle bu duruma alıştırmaya çalışıyorlar. Ancak artık biliyoruz ki bu kazaların ardında alınmayan tedbirler, işçi güvenliğinin hiçe sayılması ve yüksek kâr hırsı yatıyor.
Bu içme suyu şebeke hattında yaşanan kaza, sadece ihmal ve denetimsizliğin trajik sonuçlarını değil, aynı zamanda taşeron sistemi ve müteahhitlerin işçi emeğini sömürme hırsının vahim sonuçlarını da gözler önüne sermiştir.
Türkiye'de ve dünyada güvensiz çalışma koşulları altında her gün işçiler hayatını kaybetmektedir. Bu kabul edilemez durum, müteahhitlerin, patronların ve taşeronların kâr hırsı nedeniyle işçi sağlığı ve güvenliğinin ihmal edilmesinden kaynaklanmaktadır. İşçi emeğinin ve bedeninin bu şekilde sömürülmesi, bu sistemin en büyük adaletsizliklerinden biridir.
Dün burada yaşanan olayda sorun işçi güvenliğidir.
Herhangi bir tedbir alınmamış, iş güvenliği için gerekli donanım ve uzmanlar sağlanmamıştır. Sorumluların hesap vermesi, işçi cinayetlerinin önlenmesi ve çalışma ortamlarının güvenli hale getirilmesi gerekmektedir. İşçi sağlığı ve güvenliği standartları her alanda en yüksek önceliğe sahip olmalı ve bu standartlara uymayan işverenlere ciddi yaptırımlar uygulanmalıdır.
Sistemin ve iktidarın işçi düşmanı politikalarına karşı bizler işçi ve emekçi kardeşlerimizin yanında olmaya devam edeceğiz. Mevcut iktidarın işçi düşmanı politikaları sonucu işçilerin hakları erozyona uğramıştır ve bu kazada da bunun bir yansımasıdır. Ancak bu düzen eninde sonunda değişecektir ve hep birlikte bu değişimi sağlayacağız. Yerel seçimlerden başlayarak işçiler, kendi temsilcilerini seçerek bu bozuk düzenin çarklarını tersine döndürebilirler.
Hepimizin başı sağ olsun. Hayatını kaybeden kardeşlerimin ailelerine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.