Bu gün tüm Sosyal Medya da tek bir isim vardı yine…Selçuk Bayraktar… Baykar Yönetim Kurulu Başkanı.

Büyük damat Berat Albayrak geri çekilince sürekli gündemde tutulan Cumhurbaşkanımızın küçük damadı.  Daha önce de yazmıştım, işini gayet özenle yapan, yeni teknolojileri ülkemize getirmeye çabalayan, gayet başarılı bir genç adam… Ve bir o kadar da şanslı. Evet çok şanslı…

Neden mi şanslı?

Birbirimizi kandırmaya gerek yok.

Bu ülkede bir projeniz olduğunda yetmiş bin prosedürden, bir o kadar da yetkiliden ve yüzlerce imzadan geçmemiz gerektiğini hepimiz biliyoruz.  Hele hele iş yapmak istediğiniz kurumda tanıdık birini bulamazsanız mümkün değil onay alamayacağınızı da! Hastanede bile, “önce hasta bakıcı tanıdığınız, olacak”diye söz vardır halk arasında. 

Yani iş halletmenin, bir projeyi onaydan geçirmenin, yeterli desteği almanın, gerekli finansmanın, mekanın sağlanmasının o kadar da kolay işler olmadığını hepimiz biliyoruz. En azından ben çok iyi biliyorum.

Mesela bizim İzmir de ki Sinema- Sanat okulumuz TRT’ye defalarca proje hazırladı. Fakat gençler torpil mekanizmasını işletmedikleri için TRT’nin kapısından içeri girmediler. Giremediler! Çünkü o kurumdakilerin önceliği hep kendilerine yakın insanlar ve tanıdıkları oldu. İş yapılan firmalara baktığınızda bunu zaten görebilirsiniz.

Yanlış anlamayın lütfen, örnek verdiğim okulumuzun  filmleri Dünyada yapılan bir çok festivalden 1.cilikle dönmüş projeler… Dünyadan diyorum! Dünyanın ilgi ve takdir gösterdiği sinema eserlerine, projelerine ülkemizde yetkili mercilerden ses yok.

Çünkü ilkelerimize ters olan torpil -tanıdık mekanizması kullanılmadığı için Kültür Bakanlığı ne yazık ki duymadı bu büyük başarılarımızı.

Bakanlıkta tek bir yetkilinin arayıp “ Ülkemizin adını duyurmada yaptığınız katkı ve başarı için teşekkür ederiz” demedi… Dedim ya, Kültür ve Turizm Bakanlığının haberi bile yok! Bir ülkenin tanıtımını, teknik alanda ki katkılarınızla değil, sinema alanında ki başarınızla dünyaya tanıtırsınız. Dünya sizi bu kanaldan tanır. Tanır ve merak eder. Merak eder ve ilgi duyar.

Siz dünya çapında şahane bir savaş filmi çekerseniz, içine kendi teknolojinizi de işler ve hikayenizi anlatırsanız, herkes ülkenizi öğrenir. Amerika da öğrenir, Afrika da izbe bir ülke de öğrenir. Sizi en iyi tanıtan yol, vermek istediğinizi en kısa yoldan zihinlere ve gönüllere kazıyan yöntem sinemadır, sanattır. Bakın Amerika’ya… Adamlar önce hikayelerini tanıtıyorlar dünyaya. Herkesin aklına kazıyorlar öykülerini sinema sayesiyle, sonra da diledikleri gibi hamle yapıyorlar yeryüzü üstünde… Ya da gökyüzünde.

Velhasıl; ülkemde bir çok çalışma başlamadan sona eriyor, güme gidiyor.. Çünkü bu projeleri hazırlayan insanların tanıdıkları yok! Babaları Cumhurbaşkanı değil, bakan değil, bürokrat değil. Ama hepimiz biliyoruz ki, onların da arkalarında böyle insanlar olsa, onlarında devletin tüm imkanları önlerine serilse, tüm kapalı kapılar açılır, gereken yerden kredi almaları kolaylaşır, işi geliştirerek büyütüp, bir marka haline dönüştürebilirler… İşleri çok kolaylaşabilir… Bu gençler gibi niceleri var, destek görmeyen. Destek göremedikleri için ilerleyemeyen, ilerleyemedikleri için para kazanamayan, para kazanamadıkları için de umutları kaybolan milyonlarca insan. 

Ben istiyorum ki, sadece bir kişiye, on kişiye değil, yaratıcı olan, projesi olan tüm gençlere eşit olanaklar sağlansın. Onlar da birileri arkalarında olmadan şanslı olup, hayallerini hayata geçirebilsinler. Onlar da şans pastasından yesinler… Torpil olmadan, eşit dilimlerle…