En önemli noktası, daha fazla duyuya hitap ederek kalıcı öğrenmeyi sağlamasıdır. Görsel, işitsel ve duysal alanları aktif hale getiren bu metot, çocukları aktif katılım sağlayarak öğrenmeye teşvik eder.

Gelişmiş ülkelerde yaparak yaşayarak öğrenme metodunun başarılı bir şekilde uygulandığını görmekteyiz. Bu ülkelerde çocuklar, eğitim süreçlerinde doğrudan deneyimler yaşayarak öğrenme fırsatı bulmaktadırlar. Bu yaklaşım, öğrencilerin bilgiyi sadece teorik olarak öğrenmek yerine, gerçek dünya deneyimleriyle birleştirmelerini sağlamaktadır. Bu da öğrenmenin daha kalıcı ve anlamlı olmasını sağlamaktadır. Montessori ve Reggio Emilia yaklaşımları, yurt dışında olduğu kadar ülkemizde de giderek daha popüler hale gelmektedir. Bu yaklaşımlar, çocukların öğrenme sürecinde aktif katılımını teşvik ederek, kendi keşiflerini yapmalarını sağlamayı amaçlamaktadır. Benzer şekilde, Gazâlî’ye göre çocuğun eğitiminde oyun yanı bir şeyi yaparak öğrenme önemlidir. 

Ülkemizde yaparak yaşayarak öğrenme metodunun daha fazla kullanılması, eğitim ve öğretim kalitesinin artırılması açısından oldukça önemlidir. Bu yöntem, çocukların aktif katılımını teşvik ederek, öğrenme sürecini daha etkileşimli hale getirir ve öğrencilerin bilgiyi daha derinlemesine anlamalarını sağlar. Aynı zamanda, çocukların deneyimler yoluyla öğrenmelerini teşvik ederek, yaratıcılıklarını, problem çözme becerilerini ve eleştirel düşünme yeteneklerini geliştirir. 

Bu etkileşimin en yoğun olduğu kurumlardan birisi olan Tarım ve Orman Bakanlığı'na bağlı Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü, gerçekten de muhteşem bir bilim yuvasıdır. Bu eşsiz kuruma adım attığınızda, sanki dünyanın en gelişmiş ülkelerinden birindeki bir kurumda olduğunuzu düşünmemeniz neredeyse imkansızdır. İçeri girdiğiniz anda, bilimin ve keşfetmenin heyecanını soluyabileceğiniz bir atmosfer sizi sarar.

Son on yılda, Su Ürünleri Merkez Araştırma Enstitüsü, eğitim basamaklarının her seviyesinde erişilebilirlik, kaynak çeşitliliği ve pratik uygulama açısından önemli bir fırsat sunmuştur. Okul öncesi eğitim kurumlarından başlayarak ortaöğretim kurumlarına kadar, bu merkezde yapılan uygulamalı bilimsel araştırmalar, öğrencilere eşsiz bir deneyim sunar. Enstitüyü ziyaret ettiğinizde, alanda uzman bilim insanları, araştırmacılar ve yetkililerle doğrudan iletişim kurma şansı bulursunuz. Bu, öğrencilerin bilim insanlarıyla tanışarak onlardan ilham alabilecekleri ve bilgi paylaşımında bulunabilecekleri bir ortam yaratır.

Enstitüsü'nü ziyaret eden çocuklar için bu deneyim, adeta yaşayan bir müzede bulunma hissi uyandırır. Öğrenciler, teknolojik araçlarla su canlılarının biyolojisini anlama ve anatomik yapılarını inceleme fırsatı bulurlar. Bu sayede, çocukların merak duyguları ve keşfetme arzuları ön plana çıkarılarak, öğrenmeleri daha etkileyici ve unutulmaz bir hale getirilir.

Yaparak yaşayarak öğrenme yöntemi, sadece teorik bilgiye dayanmanın yeterli olmadığını vurgulayarak pratik deneyimlerin önemini ortaya koyar. Bu noktada, alan gezileri su ürünlerinin çeşitliliğini gözlemleme açısından büyük bir adım atmayı sağlar. Öğrenciler, soyut ve teorik bilgilerini somutlaştırma şansını elde ederler. Hızla değişen ve gelişen dünyamızda, çocuklar okul öncesi döneme dair çizgi filmlerde yer alan planktonları canlı bir şekilde gözlemleyerek besin zincirini anlama fırsatını yakalarlar. Fitoplankton, zooplankton, yumurta, yavru balık ve büyük balık aşamalarını birebir deneyimleyen çocuklar bu süreçleri zihinlerinde canlandırması kolaylaşır ve öğrenmeyi daha kalıcı hale getirir. Bu çocuklar, yalnızca teorik bilgiye sahip olanlara göre %72 oranında daha fazla öğrenme kaydederler.

Ayrıca, planktonları incelemek ve besin zincirini anlamak için mikroskopları kullanma fırsatı bulurlar. Mikroskop altında planktonların benzersiz yapılarını keşfederken, besin zincirindeki her bir halkanın nasıl birbiriyle bağlantılı olduğunu gözlemleyebilirler. Bu deneyim, çocuklara doğa ve ekosistemler hakkında derin bir anlayış kazandırır ve onları çevresel farkındalık konusunda bilinçli bireyler haline getirir.

Yaparak yaşayarak öğrenme, çocukların katılımını teşvik eder ve onlara aktif bir şekilde öğrenme imkanı sunar. Bu deneyimler, çocukların merak duygularını uyandırır, keşfetme isteklerini ortaya çıkarır ve öğrenmeye olan ilgilerini artırır. Görsel, işitsel ve dokunsal alanları etkileyerek çocukları daha kapsamlı bir öğrenme deneyimine dahil eder. Böylece, çocuklar bilginin sadece teorik bir kavram olmadığını, gerçek hayatta nasıl uygulandığını ve kullanıldığını deneyimleyerek öğrenirler.

Erica Keeps tarafından yapılan araştırmaya göre, öğrenilen bilginin %83'ü görme, %11'i işitme, %1'i tatma, %1.5'i dokunma ve %3.5'i koklama yoluyla edinilmektedir. Bu göz önüne alındığında, alan gezileri, kaynak kişiler ve etkili materyallerin çocukların öğrenme seviyelerini artırdığı ve etkileşimli bir öğretim ve fırsat sunma imkanı sağladığı gözlemlenmektedir.

Anaokulu öğretmeni olarak, bu eşsiz öğrenme metoduyla çocuklarınıza unutulmaz deneyimler sunabilme fırsatınız olduğunu düşünüyorum. Onların merakını ve keşfetme arzularını canlı tutarak, öğrenme sürecini daha keyifli ve etkili hale getirebilirsiniz. Su ürünleri merkez araştırma enstitüsünü veya benzer yerleri ziyaret ederek çocukları doğayla iç içe, gerçek yaşam deneyimleriyle buluşturabilir ve onlara benzersiz bir öğrenme ortamı sunabilirsiniz. Bu sayede, çocuklarınızın öğrendikleri bilgileri daha kalıcı bir şekilde kavramalarını ve hayatları boyunca hatırlamalarını sağlayabilirsiniz.

Unutmayın, yaparak yaşayarak öğrenme metodu sadece çocukların bilgi edinmelerini değil, aynı zamanda onların duygu ve deneyimlerini de zenginleştirir. Çocuklarınızın gözlerindeki ışıltıyı gördükçe, onları bu eşsiz öğrenme yolculuğunda cesaretlendirebilir ve ilham verebilirsiniz. Yaparak yaşayarak öğrenme, onların hayal güçlerini, yaratıcılıklarını ve keşfetme isteklerini besleyerek, geleceğin başarılı bireylerini yetiştirmenize yardımcı olacaktır.

Ülkemizde bu tür uygulamaların artırılması, öğrencilerin öğrenme süreçlerine aktif olarak katılmalarını sağlar ve öğrenme ortamlarını daha etkileşimli hale getirir. Öğrenciler, bilgiyi sadece kitaplardan değil, gerçek yaşam deneyimlerinden edinerek, öğrenmeye olan motivasyonlarını artırırlar. Bu da onların başarı düzeylerini yükseltir ve eğitim sistemimizdeki kaliteyi artırır.
Birol Sancak

Editör: Birol Sancak