Öte yandan futbol dünyasında her türlü ayrımcılığa karşı duran Türkiye, siyahi futbolculara pozitif ayrımcılık yaparak her birine iyi gözle baktı, hatta bazen kötü performanslarına bile hoşgörülü yaklaştı. Sadece Brezilyalı olduğu için bir futbolcunun kaset görüntülerinden etkilenerek alındığı dönemi de unutmak mümkün değil. Bu da geçmişin hatalı transfer furyalarından biriydi.
Trabzonspor gibi köklü kulüplerimiz bile zaman zaman bu tuhaf transfer döngüsünün içinde yer aldı. Elbette kaliteli yabancı futbolcuların ülkemize gelmesi hepimizi mutlu eder ve onları başımızın üzerinde taşırız. Ancak, Türk futbolunun Avrupa’da söz sahibi olmasını istiyorsak, genç yeteneklerimize, altyapılarımıza yatırım yapmalıyız. Sahada yerli oyunculara daha fazla şans vermek bir tercih değil, milli bir görevdir.
Bugün Kenan Yıldız, Arda Güler ve Yusuf Yazıcı gibi isimlerle gurur duyuyorsak, bu örneklerin sayısını çoğaltmak zorundayız. Ancak ne yazık ki ligimizde sahada yerli oyuncuların sayısı yabancılardan çok daha az. Bu kadar plansız ve organize olmayan bir yapıyla nasıl başarılı olmayı umabiliriz?
O yüzden diyoruz ki: Kalitesiz yabancıya hayır! Gençlerimize, altyapılarımıza yatırım yaparak kendi yıldızlarımızı yetiştirmek, Türk futbolunu dünya sahnesine taşımanın tek yoludur.