Trabzonspor’un 28 yaşındaki Ukraynalı oyuncusu Oleksandr Zubkov, kulüp dergisinin 227’nci sayısına özel konuştu. Futbola başlangıç hikayesinden Bordo-Mavili kulübe transfer sürecine, saha içerisindeki oyun anlayışından hedeflerine kadar birçok konuda açıklamalarda bulunan Zubkov, çarpıcı mesajlar verdi.
Öncelikle başlangıç hikayeni öğrenebilir miyiz? Futbolla nasıl tanıştın ve ne zaman ‘benim artık yolum futbol” dedin?
Mahalledeki tüm çocuklar gibi topu alıp dışarı çıkardım. Birçok çocukla birlikte oynardık ve bazen antrenörler sokakta dolaşırdı. Bir gün, bir antrenör yanıma gelip, ‘Bir takımım var, istersen gel ve seni çalıştırayım’ dedi. İşte böyle başladı benim hikayem, 5-6 yaşlarındaydım henüz ve beni istemişti. O dönemde şöyle bir olay yaşadım: Hem futbol oynuyor, aynı zamanda cimnastik de yapıyordum. 7 yaşlarındaydım ve bir antrenmandan çıkıp doğrudan diğerine gidiyordum. Fiziksel olarak benim için çok zordu çünkü hala küçük bir çocuktum. Babam bana, ‘bir seçim yapmalısın. Ya cimnastiğe ya da futbola gideceksin’ dedi. Ve ben futbolu seçtim. Sanırım işin ciddiyetini Shakhtar’a geldiğimde anladım. O zaman 12 yaşındaydım ve artık bunun ciddi bir şey olduğunu fark ettim.
Çok sayıda Şampiyonlar Ligi maçına çıktın, Ukrayna Milli takımı formasını giydin. Deneyimli bir futbolcu olarak Türkiye serüveninde nasıl bir sorumluluk hissediyorsun?
Kendimi harika hissediyorum tabii ki. Her oyuncu gibi, en hızlı şekilde adapte olmam gerekiyor. Burada birçok yabancı oyuncu var ama Türk oyuncular da bana çok yardımcı oluyor. Adım adım, gün geçtikçe kendimi daha rahat hissediyorum. Şampiyonlar Ligi’nde birçok maça çıktım ve artık burada deneyimlerimi takıma katkı sağlamak için kullanmak istiyorum.
Ülke olarak zor bir dönemde geçiyorsunuz. Bunun hem ülke futboluna hem de, bireysel gelişimine etkisini anlatabilir misin?
Ailem, eşim, anne-babam şu an Kiev’de. Bu yüzden her gün onlar için endişeleniyorum çünkü her gün Kiev'e veya başka bir şehre füze atılıyor. Bazen telefonumda bir alarm uygulaması var. Gergin oluyorsunuz, sürekli olarak, ‘durum nasıl, iyiler mi yoksa değiller mi, otoparka/sığınağa mı iniyorlar?’ gibi sorular soruyorsunuz. Şahsen bu zor bir durum, ancak bu, bizim halkımızı daha da güçlü kılıyor. Sığınaktayken bombalamanın yakınlarda gerçekleştiğini çok duydum. Ve sonuçta bu durum elbette mental açıdan beni çok etkiliyor.
Trabzonspor’a transfer sürecinde neleri araştırdın ve nasıl bir sonuca vardın?
Uzun bir süreç oldu. Menajerim Trabzonspor’un benimle ilgilendiğini söylediği anda hemen Arseniy Batagov’a mesaj atıp kulüp, tesisler, sahalar hakkında her şeyi sordum. Daha önce de Trabzonspor’un büyük bir kulüp olduğunu duymuştum. Şampiyon olduklarını da biliyordum, bu da kulübün büyük hedefleri olduğunu gösteriyor. Kariyerim boyunca hep zirve için oynadım ve bu beni mutlu eden bir şey. Burada da bu geleneği sürdürmek istiyorum.
Trabzon’la ilgili ilk izlenimlerini öğrenebilir miyiz? Seni şaşırtan, ülkende görmediğin ilginç olaylar gözlemledin mi?
Öncelikle taraftarlar harika. Daha Trabzonspor’a imza atmadan önce bile geleceğimi biliyorlardı. Sevgilerini göstermek istiyorlardı. Sosyal medyadan buraya gelmeden birçok mesaj aldım ve açıkçası bu çok güzeldi. Daha önce böyle bir deneyim yaşamamıştım. Maç kazandığımızda insanların mutlu olduğunu görüyorum ve biz de onları olabildiğince sık mutlu etmek istiyoruz.
Öte yandan çok güzel, doğası harika, sakin bir şehir. Trabzon’u gerçekten çok sevdim. Kebap ve baklava harika. Eşim buradayken güzel bir kafe keşfetmiştik, oradan sürekli baklava ve kek satın alıyorduk. İnsanları çok içten Trabzon’un, geldiğimden beri bana ikramlarda bulunuyorlar sürekli ve bu durum biraz kilo almama yol açtı. Ancak dikkatli olmalıyım. Türk insanının hoşlandığım yanlarından birisi çok özel olmaları, size karşı misafirperver davranmaları. Ben de onların bu iyiliğine sahada destek verebilmek istiyorum.
Sakin bir görüntün var. Zorlandığın zamanlarda karar verirken bu özelliğin ön plana çıkıyor mu? Hiç pes etmeyi düşündün mü?
Aslında bu duruma bağlı. Genel anlamda sakinim ama bazen patlayabiliyorum. 28 yaşındayım ve sakin kalmam gerekiyor. Doğal olarak sıkıntılı süreçler ben de yaşadım ama artık kontrollüyüm ve detayları daha iyi anlıyorum, bu da bana yardımcı oluyor. Dövme yaptırdım, zor dönemlere karşı izlediğim yol bu: Never Surrender (Asla Pes Etme.) Her şeyin özeti bu aslında.
Profesyonel bir sporcu olarak hayatına asla sokmadığın neler var?
Doping, uyuşturucu… Bu tarz şeylerden kesinlikle uzak durmalı sporcular. Düzenli yaşamın önemini çok büyük. Bir sporcunun sağlıklı bir hayat sürmesi ve iyi konsantre olması için hem fiziksel, hem de psikolojik olarak kendini her zaman güçlü tutmamı gerekir.
Farklı forma numaraları tercih ediyorsun, 11, 16, 20, 22 gibi. Sayıların senin için bir önemi yok mu? Buna karar verirken ne düşünüyorsun?
Açıkçası favori numaram 11, buraya gelince de bunu düşündüm ama baktığımda Ozan bu numarayı giydiğini gördüm. Ben de 22’yi seçtim. Ama asıl önemli olan numara değil, sahada ne gösterdiğinizdir. Ben oraya konsantreyim hep; sahada iyi olup takımıma katkı yapmak.
Bir hücumcu olarak uzun süre skor üretememek seni psikolojik olarak nasıl etkiliyor?
Böyle bir durumla karşılaştım ve bu konuyla alakalı birkaç kez bir uzmanla çalıştım, bu bana çok yardımcı oldu. Umarım bir daha böyle bir şey yaşamam. Böyle bir durum tabii ki beni etkiliyor ve bunu aşmak için bir uzmanla görüşmenin faydasını gördüm. Ama ne olursa olsun, işler kötü gitse de yeniden başlayıp her zaman maksimumunuzu vermeniz gerekiyor. Zamanla her şey düzelecektir.
Bir de şu var; maçta gereksiz yere topu kaybetmekten hiç hoşlanmıyorum. Eğer bu hatayı birkaç kez yaparsam çok sinirlenirim ve moralim bozulur. Ama sonrasında kendimi toparlamak için bir süre basit paslara yöneliyorum ve bu şekilde güvenim geri geliyor.
Rakiplerinin hangi davranışları seni çok kızdırır?
Maç içinde istemediğim, beklenmedik olaylar oluyor ve bunu kabul edebiliyorsun. Ama dürüst olmak gerekirse, kendini bilerek yere atmayı pek sevmiyorum. Bu davranış hoş değil. Neyse ki artık VAR bu durumları kontrol ediyor.
Senin maç içinde yaptığın ve sonrasında pişman olduğun hareketin oldu mu?
Herkese saygılı olmaya çalışıyorum çünkü hepimiz aynı işi yapıyoruz. Kimi daha iyi yapıyor, kimi daha kötü ama ben herkese saygılı olmaya çalışıyorum. Zaten sezon boyunca fazla sarı kart bile görmem, en fazla 1-2 tane olur. Geçen sezon bir kırmızı kart gördüm, yandan gelen bir topa vurmak isterken yanlışlıkla kalecinin kafasına temas ettim. Çok üzüldüm, asla kasti bir hareket değildi ve ben öyle bir şey yapmam.
Etkisinden kurtulamadığın maç ve unutamadığın gol hangileri?
Evet, iki gol var ve asla unutmuyorum. Biri Real Madrid'e attığım gol. Evimizde oynadığımız bir maçtı, hayal edebiliyor musunuz? Bir iç saha maçı oynuyoruz ve Real Madrid'e karşı. Sanırım ikinci yarının başlarında bir gol attım. Maç boyunca 1-0 öndeydik. Sonra, onlar 95 ya da 96. dakikada gol attılar, berabere kaldık. Küçük bir kahraman olmaya çok yakındım. Diğeri ise milli takımda, Kuzey İrlanda’ya karşı oynadığımız maçtı. Onlara iki gol attım. Biri harika bir goldü, voleyle. Birçok gol pozisyonumuz da oldu ama maçı kaybetmiştik. İyi oynadığımız bu iki maçtaki goller beni sevindirdi ama kazanamadık ve üzüldüm.
Futbol dünyasında ‘en iyisi o’ dediğin isim kim? Hangi özellikleri o sporcuyu öne çıkartıyor?
Kesinlikle Ronaldinho’yu seçerdim. Bana göre bu oyuncu harikaydı. Ancak Barcelona’da çok kısa süre geçirdi ve bundan ötürü biraz üzgünüm. Kariyerinde çok daha fazlasını başarabilirdi. Topla adeta sihirli şeyler yapıyordu, harikaydı. O bir futbol sihirbazıydı sanki.
Kaybetmek, kırmızı kart, tepkiler vs. stresli bir yaşantınız var. Bu durum eve yansıyor mu? Bu anlamda ailenizin size desteği nasıl?
Kötü bir skor ya da sahada kötü bir şey yaşandığında eve gelince kızım her zaman bana yüzünde bir gülümseme ile yaklaşır. Beni bekler ve nasıl olduğumu, nasıl olduğumu sorar. Bu beni rahatlatır, mutlu eder. Birinin beni evde bekliyor olması düşüncesi çok iyi. Dolayısıyla kötü günden kurtulmanın yanıtı benim için çok net: Kızım Sofia.
Bir futbolcu için en kötüsü nedir?
Elbette ki sakatlık. Sakatlık, sakatlık ve tekrar sakatlık. Gerçekten de çok zor bir durum bir sporcu için.
Futbol kariyerine başlarken hayal ettiğin ama ulaşamadığın veya eksik gördüğün neler var?
Gençken genellikle altın ayakkabı, Dünya Kupası ya da Avrupa Kupaları’nda oynamak gibi hayaller kurar doğal olarak, ben de bu tarz hayal kuranlardan biriydim. Lakin kariyerimin gelişim şeklini beğeniyorum, bu nedenle de yoluma hep daha da iyisini yapmaya çalışmak şeklinde devam edeceğim.
Futbolcu olmasaydın, hangi meslekte yaşamını sürdürürdün?
Öncelikle sporun dışında bir mesleği gerçekten hiç düşünmedim. Çünkü çok küçük yaşlardan itibaren sporun içindeyim ve bunu seviyorum. Futbolcu olmasaydım sanırım cimnastikçi olurdum çünkü 5 yaşında bu sporu yapıyordum. Biraz da iyiydim ama sonrasında futbolu seçtim.
Geçmişten bugüne, sence dünyanın en iyi 11’ine kimler girebilir?
Ter Stegen
Marcelo, Rudiger, Ramos, Dani Alves
Xavi, İniesta, Ronaldinho
Neymar, Messi, C. Ronaldo