Rize'nin Çayeli ilçesinde doğup büyüyen engelli öğretmen Meral Fatma Bayraktar, 4 yaşında düştüğü merdivende femur kemiğinin kırılmasıyla başlayan engellilik sürecinin ilk başlarında koltuk değneği, sonrasında ise protez bacak ile yaşamını sürdürüyor.
Bu durumun kendisi açısından topallayarak yürüme dışında hiçbir olumsuzluğa neden olmadığını ifade eden Bayraktar şimdi ise çalıştığı Çayeli Anadolu İmam Hatip Lisesi idarecilik yapıyor. Öğrencileri tarafından çok sevilen bir müdür yardımcısı olma özelliğine sahip olan Bayraktar mezun ettiği öğrencilerin de başarılarını gördükçe mutluluğuna mutluluk katıyor.
Protez bacak kullanmanın yürüyüşünü yavaşlatmak dışında kendisine bir olumsuzluk yaşatmadığının altını çizen Bayraktar “4 yaşında merdivenden düştüm. Aslında 1 metre yüksekliğindeki bir merdivenden düştüm. Orada femur kemiğinin kırılmasıyla gelişen bir süreç oldu. Kırılan ayağım, diğer ayağıma göre daha az geliştiği için ayağımda yaklaşık 20 santimlik bir kısalık oluştu ve bu nedenle protez ayak kullanıyorum. İlkokul ve ortaokul 2. sınıfa kadar değnekle geçirdim. Eğitim hayatımda o süreç böyleydi, sonrasında protez ayak kullanmaya başladım. Şu anda da protez kullanarak çalışmaya devam ediyorum. Sadece topallayarak geziyorum. Protez kullandığım için başka bir sıkıntı oluşmuyor, çok şükür. Bununla beraber şöyle bir avantajım da var, sosyal olarak bana hiçbir sıkıntı olmadı. Bunun en önemli nedenlerinden biri ailem. Ailem çok kabul edici ve her haliyle beni benimseyen bir aileye sahip olmam çok güzeldi. Okuldaki öğretmenlerim ve arkadaşlarım da buna uyum sağladı, sosyal anlamda hiçbir eksikliğim olmadı. İnsan, elden ve ayaktan ibaret değildir. Bir insanın iki elinin olması ne kadar doğal ise, bir ayağının olmaması da o kadar doğal olmalıdır. Bunu toplum olarak kabul etmemiz gerekiyor. İnsanları olduğu gibi kabul edip, onlara yardımcı olmaya çalışmalıyız. Aksi takdirde, bir insanın engelli oluşu hayatın mutsuz olacağı anlamına gelmemelidir ve bu, beklenti haline getirilmemelidir. Ayağımda bir sıkıntı olduğu için yürümem biraz daha yavaş oluyor, ama bunun dışında her şeyi yapabiliyorum” dedi.
Aslında iyi niyet güdülerek söylenen fakat düşünüldüğünde karşısındaki engelli insanı kırdığı görülen cümlelere ve ifadelere dikkat edilmesi gerektiğini vurgu yapan Bayraktar “Engelli olmak, farklı olmak anlamına gelmez. Bir insanın gözünün rengi ne kadar farklıysa, diğerinin rengi de o kadar farklıdır ancak hiçbiri farklılık olarak görülmez. Bu konuda hiç yorum yapamayız. Bazı cümleler iyi niyetle söyleniyor, fakat karşı tarafın canının yanıp yanmadığını sadece o kişi bilir. Mesela ‘Ben seni engelli görmüyorum' cümlesi, karşıdaki engelli kişinin engelini yok saymak anlamına gelir. O kişi zaten engellidir. Tabiri caizse, o engelini kabul edip hayatını güzelliklerle yaşamaya devam eder. O yüzden, ‘Ben seni engelli görmüyorum' diyerek, onun var olan durumunu yok saymamalıyız. Engelli olmak kötü bir şey değil. İnsan, ne durumda olduğunu kabul ederek hayatını sürdürmelidir. Belki de bu konuda biraz daha destek olmamız gerekebilir. Bir insanı farklı bir şekilde görmek yerine, onun normal bir şekilde yaşamaya devam ettiğini kabul etmeliyiz. İnsanların yaşadıkları olayların, onların ruh dünyasını nasıl etkilediğini bilemeyiz. Tabii ki bazı insanlar, engel durumuna göre ailesinin tutumu veya toplumun eleştirileri nedeniyle duygusal olarak hassaslaşabilir. Bu tür durumlarda, konuşurken dikkatli olmalı ve belki de engeliyle ilgili bir şey söylememeliyiz” ifadelerini kullandı.
Bayraktar sözlerine “Bana göre başarı, üniversite diploması almak değil. Başarı, ev almak, iş sahibi olmak gibi şeylerdir. Gerçekten başarılı bir insan olarak kendimi görüyorum. Allah'a hamdolsun, hayatımın düzenini huzurlu bir biçimde götürmeye gayret ediyorum. Bu, benim için bir başarı. Öğrencilerimle muhabbet etmek de benim için bir başarı. Hayatın tadını almak çok önemli. Elhamdülillah, bunu yakalayabiliyorum. Bunun için etrafımda iyi bir ailem, sahip çıkan arkadaşlarım var. Bunlar çok önemli şeyler, bu duyguyu yakalayabilmek insanı gerçekten huzurlu kılıyor” şeklinde konuştu.