Çırpınırdın Karadeniz şiiri, 1914 de Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na girmesini büyük bir merakla ve heyecanla izleyen Azerbaycan şairi Ahmet Cevat Hacıbeyli tarafından yazılmıştır.
Osmanlı askerlerinin Azerbaycan Türklerini Ermeni ve Rus soykırımından kurtarmak için yaptığı fedakârlığa atfen bestelenmiştir.
Genceşehrinde yazılmıştır.
Birinci Dünya Savaşı’nda Ahmet Cevat, Türkiye’ye gelerek Çanakkale başta olmak üzere çeşitli cephelerde Türklerle omuz omuza savaşmıştır.
Ermeni mezaliminin yaşandığı Kars, Ardahan ve Oltu’ya gittiklerinde bölge halkının sevinci ve memnuniyeti gözyaşlarının sel olup akmasıyla anlatılır.
 “Allah’ımıza hamdolsun ki bizim de cana yananlık edenlerimiz varmış. İnsan ölürken de kardeşinin kucağında ölmelidir. Yaşasın kardeşlerimiz” demişlerdi.
Bu sözler kardeş yardımına koşan Azerbaycan halkına minnettarlık ve şükranlık cevabıydı.
Bu büyük şair, 1937 de Stalin tarafından “Türk casusluğu ve Türklere yardım etme” suçlamasıyla, kurşuna dizilmiştir. Ondan sonraki yıllarda, yıllarca Deniz Hilali Sevdi, Hilal’de Denizi. Tabi uzaktan uzağa 70 yıl boyunca.
Ve 9 Eylül sabahında düşmanın denize dökülmesiyle bir kez daha ayağa dikildi koca bir Ulus.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını bir kez daha rahmetle ve minnetle anıyoruz.
Biz böyle bir ülkeyiz.
Biz Osmanlı’dan beri yedi düvele karşı savaşan bir ülkeyiz.
Tarih boyunca olduğu gibi bugün de güzel ülkemiz zor bir süreçten geçiyor.
40 yıldır terörle verdiği mücadeleyi canla başla sürdürürken, Suriye’deki barışı ve huzur ortamını yaratmak, Türkiye’ye yönelik olası saldırıları bertaraf etmek için bugün İdlib’te, Afrin’dedüşmanla çarpışıyor.
Son hain saldırıda şehit olan 36 kınalı kuzumuza Yüce Allah’tan rahmet diliyorum.
Türk Milleti’nin başı sağ olsun.
Türkiyehem onlarla hem de terör örgütleriyle savaşmaya antrenmanlıdır.
Ne dedi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli grup toplantısında
“Yansın Suriye yıkılsın İdlib”
Cephedeki askerimiz de aynı sözleri söyleyip füze rampalarını ateşliyor.
Allah onların ayaklarına taş değdirtmesin
Allah burunlarını kanatmasın.
Allah’ım onlara zeval vermesin.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dünkü konuşmasında “Türkiye; Suriye’ye Beşer Esad’ın davetlisi olarak gitmemiş, öldürülen, ezilen Suriyeli Müslümanların davetlisi olarak gittik” dedi.
Çok doğru.
Türkiye bir taraftan 5milyon Suriyeliyi misafir ederken, diğer taraftan da o bölgedeki halkın huzurunu tesis etmek ve barış ortamını sağlamak için şehit veriyor.
Elbette şanlı şehitlerimizin ve gazilerimizin hesabı mahşere kalmayacak.
Elbette bunun hesabı sorulacak.
Şunu herkesin çok iyi bilmesi gerekir ki Suriye’ye geldiklerinde sıra Türkiye’dedir
Rahmetli Necmettin Erbakan 2003 yılında Ankara il başkanlığı kongresinde yaptığı konuşmada o tarihi uyarıyı yapmış, Suriye'den sonraki hedefin Türkiye olacağını hatırlatmış ve şunları söylemişti. "Biz yıllardan beri tüm bu planların arkasında dış mihrakların Arz-ı Mev‘ud‘un İsrail‘e bağlamak gayelerinin olduğunu her zaman belirtmişizdir. Bu olayların hepsi uydurma bahanedir. Asıl maksat büyük İsrail‘in kurulmasıdır. Bütün insanlığın köle yapılmasıdır. Asıl maksat ya öleceksiniz ya teslim olacaksınız kararının uygulanmasından ibarettir. Afganistan ve Irak‘tan sonra Suriye ile sınırlı kalmayacak. Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye. Asıl hedef Türkiye‘dir. Bu sebepten dolayıdır ki bir plan başlamıştır. Bunun yürütülmesi için gereken adımlar atılmaktadır"
Evet, Türkiye’nin karşısındakilerin asil hedefi,Suriye’nin değil Türkiye’nin olduğunu hepimiz görmeliyiz.
Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi.
Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi.
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyednâmın,
Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın."
Dünyanın en merhametli, en cesur ve en asil ordusudur,Türk Ordusu.
Askerimizin ayağına taş değdirtme ya rabbi.
Son söz
1914 yılında çırpınmaya başlayan Karadenizbugün de çırpınıyor yarın da.
Hem Akdeniz’lehem Ege’yle birlikte.