Dün gece kanallar arası dolaşırken İzlandalı boşanmış bir çiftin proğramına denk geldim.
Programda ki boşanmış kocanın söylediği sözleri dinlerken o kadar garipsedim ki.
Malum bünye alışık değil...
Başka bir boyutta çıkmış gibi oldum o sözleri dinlerken.
Boşanmaya yeltenen bizim kadınlarımızın, eski kocaları tarafından teker teker pompalı tüfeklerle katledildiği ya da ayrılmak isteyen genç kızlarımızın sevgilileri tarafından bayılana kadar dövülerek işkencelere maruz kaldığı haberlere fazlaca -alıştırıldığımızdan- olsa gerekti sanırım bu tuhaf tepkim.
Boşanmış adamın eski karısı için söylediği “ Medeniyet saygı duymayı gerektirir. Saygılı olmanın yarattığı güzellik zinciri de tüm sorunların üstesinden gelerek, mutlu bir hayat yaratır.”
Nasıl da doğru söylüyordu.
Yıl 2000! Medeniyet çağı derken, medeniyetsizliğin dibine vurmuş yığınlara döndük, dönüştürüldük!
Her yanımızdan nobranlık fışkırıyor. En zırcahilimiz bile müthiş bir özgüven patlaması yaşıyor.
Hiç tanımadığımız insanların en küçük sözlerine dahi çok büyük tepkiler veriyoruz artık.
 
Ebeveynlerinin yanında kendi çocuklarını bile sevemeyen, büyüklerinin yanında konuşamayan, sesini çıkartamayan nesillerden, direk Twitter’dan, sosyal medyadan laf çakma kısmına geçince alt üst olduk.
Atarlı, giderli göndermeler vs...
Dolayısıyla henüz daha karşılıklı konuşmayı, özür dilemeyi, sen haklısın demeyi dahi bilmeden, direk kendi düşüncemizi kabul ettirtme kısmına geçtiğimizden olsa gerek çok eksiğiz.
Tartışmalarımız anında ana avrat küfürlü kavgalara dönüşüyor. Üstelik bu kavgaları klavyelerin başından, sanki reeldeymişçesine yapıyoruz.
Hayatın içinde ki incir çekirdeğini doldurmayan tekme tokat kavgalarımızı yazmıyorum bile.
Tüm bunları engelleyecek olan tek şey var SAYGI.
 
Sabahtan akşama kadar birbirlerine nefret pompalayan siyasilerin yönettiği kitleleriz.
Dün başka, bu gün başka, yarın bambaşka konuşan siyasetçilerin yönlendirdiği kitleler...
Ve onların ağızlarından çıkan sözlerle şekil bulmaya çalışan insan yığınlarına dönmüş durumdayız.
Herkes kendi ideolojisinin doğruluğunu ispatlamakla, herkes kendi liderini paklamakta meşgul. Ve bunları yaparken insanların kullandığı dil de zerre saygı bulunmuyor.
Fikrinizi söylediğiniz anda yediğiniz küfürlerde cabası...
Dolayısıyla siz pozitif olsanız da karşınızdakilerin negatifliği sizde ki tüm enerjiyi de çekip emiyor.
Kah kapitalist sistemin bir dayatması, kah medya, kah siyasiler tarafından olsun sürekli bir negatif dolduruluş halindeyiz.
Toplumda yaratılan, bireylerde var olan bu öfke patlamasını ancak kullanacağımız dil ile engelleyebiliriz. Saygı dili ile...
  
Anne-babalar özellikle de babalar çocuklarına küfür etmeyi üstünlük, üste çıkma gibi bir özellikmiş gibi göstermese.
Anne-babalar çocukları doğdukları an itibari ile onlara yer yüzünde var olan her şeye, doğaya, kadına, çocuğa, arkadaşa saygı duymak gerektiğini öğretse.
Özellikle anneler, erkek çocuklarının pipilerini statü atlama unsuru gibi görmese.
Anneler- babalar çocuklarına doğa, insan ve hayvan sevgisini aşılasa.
Babalar erkek çocuklarını yetiştirirken edebi, adabı öğretse.
Siyasiler seçmenleri taktıkları lakaplarla bölmese, ayrıştırmasa.
Seçmen birbirinin fikrine saygı duymayı öğrense...
Ne bunca insan birbirini katleder, ne de dünyada bu kadar çok kötülük olur.
 
Konu ile bağlantısı var mı bilmiyorum ama geçenlerde bir arkadaşım “ İnci artık hiç bir duam kabul olmuyor “ deyince...
Dedim ki...” Olmaz tabi... Bu kadar çok kötülüğün olduğu dünya da dua mı kabul olur? Sabah Kemalistlere küfür edip, öğleden sonra Allah deyip, dini sözler yayınlayan insanlar var. Sabah Recep Tayyip Erdoğan diye küfredip, öğlen evrene pozitif enerji yollama seanslarını paylaşanlar var. Allah’ın yarattıklarını benim, senin seçmenin diye kötüleyenler var! Allah’ın evleri camileri sadaka kutusu altında rant kapısına döndürenler var! Gerçek alın teri akıtanın üç kuruşa çalıştığı yerde, oturduğu rahat makamda 5 maaş alanlar var! Akrabasına, eşine, dostuna nispet yapmak için donsuz kıçını don fabrikatörüymüş gibi sunanlar var. Masum hayvanın önünden su kabını tekmeleyenler var. Masum insanı yakanlar var! Minicik bedenlerin ırzına geçenler var! Açlıktan kırılanların olduğu dünyada, yiyemediğini çöpe atanlar var. Gelip geçici dünyada koltukta yaşayabilme uğruna birbirinin kuyusunu kazanlar var. Kalplerini iyiliğe kapatanlar var. Kana bulandırılmaya çalışılan bir dünya var...Var da var... Neyin duası? Bu kadar fenalığa dua mı kabul olur?  Göğün kapısı kapandı... Kilit saygı... Kilit sevgi... Say, sev, gör aç kapıyı duanda kabul olsun. Yoksa çok beklersin”...
Pozitif enerjili, iyi kalpli, iyi insanlarla dolsun dünya.
Haydi aç kapıyı...