Rusya durmuyor işgal devam ediyor savaş can alıyor yürek yakıyor

Hiçbir savaşın kazananı yoktur

Bisiklet üzerine giderken bombalanan bir çocuğun ölümü üzerinden neyi savunacağız?

Savaş yıkımdır zulümdür gözyaşıdır

Peki ama biz bu savaşın neresindeyiz?

Nerede solcular/ sağcılar demokratlar aydınlar!

Nerede sivil toplum örgütleri sendikalar dernek ve vakıflar?

Nerede meslek kuruluşları barolar siyasi partiler?

Nerede insan hakları savunucuları?

Kimseden ses çıkmıyor!

Yaşar Kemal ne güzel diyor bir şiirinde

“Dağlar ,insanlar ve hatta tüm dünya yorulduysa şimdi en güzel şiir barıştır

Hani bizim şiirlerimizde barış vardı sevgi vardı hoşgörü vardı!..

Hani biz dünyanın neresinde bir zulüm ve haksızlık varsa tepkimizi koyardık?

Hani biz güçlünün değil güçsüzün yanındaydık..

Afrika’da, Suriye’de ,Libya’da Filistin’de  yaşananlar Ukranya’da yaşanmıyor mu?

Orada ölenler göç edenler insan değil mi?

Müslüman mazlumun ve mağdurun yanındadır..

Diline-ırkına-cinsiyetine ve inancına bakmaz..

Savaşın beyazı-siyahı yoktur gözyaşları ve acılar tek renktir

RAKAMLAR ÜRKÜTÜCÜ!

Türkiye’de son 8 yılda silahlı şiddet yüzde 73 artış göstermiş.

10 yıl önce cinayetlerin yüzde 50’si ateşli silahlarla işlenirken 2020 yılında bu oran yüzde 70’leri geçmiş durumda.

Tüm silahlı şiddet olaylarının yüzde 85’i ateşli silahlarla gerçekleşmiş.

Rakamlar gerçekten vahim tablo ürkütücü

22 milyon insan ateşli silah kullanıyor ama sadece 1 milyonu ruhsatlı..

Şiddetle Mücadele Vakfı(HEGEM) ve bireysel silahsızlanmayı savunan Umut Vakfı eğer gerekli tedbirler alınmazsa ise gelecek adına çok büyük risk oluşacağını ifade ediyorlar

Silah taşımanın kolaylaşması, denetim yapılmaması, zorunlu eğitimin olmaması ve eşlere sorulmaması bu süreci daha da tetikliyor

TGC SEÇİMLERİ

Arkadaşlar sürekli  önümüzdeki Nisan ayında yapılacak Trabzon Gazeteciler Cemiyeti seçimleri üzerine neden düşüncelerimi kaleme almadığımı soruyor?

“Geçen seçim de adaydın şimdi aday olacak mısınız? Yoksa seni de mi susturdular korkuttular”  şeklinde takılıyorlar..

3 yıl önce gerçekleşen cemiyet seçimleri öncesi ve sonrası yaşanan bir çok gelişme oldu ..

Elbet sözümüz de var yazacaklarımız da..

Kimsenin ahı kimse de kalmaz..

Sabrımızdan şimdilik susuyoruz..

Ne olursa olsun basın camiasında yaşananların aile meclisinde yüz-yüze tartışılmasından  yanayım.

Kürsüden insanların gözünün içine bakarak konuşmalı etekteki taşlar seçim günü dökülmeli.

Öyle sanal ortamdan yazmakla, kahve köşelerinde konuşmakla sağda-solda dedikodu yapıp ahkam kesmekle olmuyor..

Er meydanı herkes mindere çıkmasını bilmeli..

İFTİRA VE İHANET!

Değerli okurlarım bu hayatta iki şeyden kaçış yok.

İftira ve ihanet..

Geçen işinden-aşından-ekmeğinden olan bir arkadaşım aradı ve dert yandı..

“Ben de sana kızıyordum karamsar yazılar yazıp isyan ediyorsun diye.. Başıma gelince bana kapak oldu. Senden özür diliyorum insanlık yerlerde sürükleniyor ne vefa var ne sevgi ne merhamet”

Keşke elbet haklı çıkmasam..

Keşke insanlık sevgi saygı ve dürüstlük kazansa.

Ama yaşadığımız ortam ve geldiğimiz süreç çok ama çok garipleşti..

Çıkarları ve menfaatleri için her şeyi kabullenmiş olanlar para-pul makam-şan için eğilmedik-bükülmedik yer bırakmıyorlar

Onlara ne yapsan ne yazsan boş..

İftira ve ihanet virüsünü taşıyan bir insan da ne ahlak arayın ne namus ne şeref ne haysiyet..