Bazen bir insan bir şehrin, bir bölgenin kaderini değiştirebilir. Örnek mi? Alın size Rize, Of ve Sürmene’nin kaderini değiştiren Muğlalı.
Adı Zihni Derin. Türkiye’ye çayı ilk getiren adam. 1922 senesinde Rize’ye Ziraat Fen Müdürü olarak atandı. 15 dekarlık bir arazide kurduğu fidanlık ile Rize de tarımı geliştirmek için kolları sıvadı.
Resmi görevle Batum’a gitti ve bir bavul dolusu çay tohumunu Rize’ye getirdi. Böylece Rize’de çayın hikâyesi başlamış oldu. Hatta Rize’de ilk kurulan çay fabrikasına adı verildi.
1942 tarihine gazeteci Hakkı Tuncay, Rize’de Zihni Derin’in kurduğu fidanlığı gezer ve izlenimlerini anlatır:
“…Rize de asıl görülecek yer fidanlıktır. Bu yer Rize’ye yalnız Rize’ye değil bütün yurda yeni ve taze bir hayat mayası aşılamıştır. Ve bu iş Muğlalı bir ziraatçının eliyle olmuştur. Bu ziraatçı Zihni Derin isimli çok çalışkan ve yapıcı yurttaşımızdır.
Bir peygamber inanış ve gayreti ile çalışan bu adamı Rize’de en basit bir köylüye kadar tanımayan yok gibidir. Şu bir köylü sadeliği ile giyinen adamı görüyor musunuz:
İşte Zihni Derin odur. Şapkasının şekli bozulmuş, pantolonun ütüsü gitmiş ve boyunbağının düğümü bir yana kaymıştır. Elliyi geçmiş yaşına ve kalender haline bakmayın: Bu adam bir dava adamıdır.”
Dava adamı demek mücadele adamı demektir. Zihni Derin’de Rize de hedeflediği fidanlığı kurmak için çeşitli kurumlarla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Zira fidanlık için beğenilen arazi Maliye’nindir ve Maliye bu araziyi vermek istememektedir. Maliye ve Ziraat Vekillikleri (Bakanlıkları) bir türlü karar veremiyor. Ta ki Atatürk’ün Rize’yi ziyaret etmesine kadar. Konu Gazi’ye arz ediliyor, Zihni Derin çağırılıyor. Sonuç: “Bu toprak tamamı ile Zihni Derin emrindedir, ayrıca istediği kadar adam ve para…”
Hakkı Tuncay Doğu Karadeniz’deki çayın öyküsünü şöyle anlatmaya devam eder: “Batum’dan getirilen limon, portakal, mandalina fidanları arasında çay fidanları da varmış. Bunlar göze çarpıyor ve anlaşılıyor. Esasen bu bölgede çay yetiştirme denemeleri akıldan geçmiştir.
Değerli ziraatçı Zihni Derin bu iş üzerinde duruyor. İlk önce Rusya’dan tohum getirtiliyor. İlk önce Ruslar tohumu hem nazlı veriyorlar hem de kötüsünü veriyorlar. Bu arada hemen belirteyim ki çay, kendi tohumundan üretiliyor. Tohum, malta eriğinin çekirdeğine benzer, ondan azıcık daha küçüktür. Tohum dikildikten üç sene sonra çay mahsulü alınmaya başlar. Çay fidanları şimşir ve taflan fidanlarına çok benziyor, bodur fakat sevimli. İçtiğimiz çaylar fidanların filizlerinden elde ediliyor.
Filizin ucundaki şu sivri ve gümüş renginden yaprak yok mu? İşte bütün çayın özü bu yaprakta toplanmıştır. Kafein ve tanen en çok bu yapraktadır. Buna rağmen çok mütevazi bir adı var: “Akkuyruk”.
İlk zamanlarda çayın yaprağından siyah çay üretilmesi işi fidanlıkta kurulan küçük bir tesiste yapılmış. Ancak ilerleyen zamanlarda fidanlığa 4-5 km uzaklıkta Uzunkaya denilen mevkide bir fabrika yapılması düşünülmüş. Ancak asıl fabrika işi 1943 ile 1946 senesinde yapılacaktı ki 2. Dünya savasının getirdiği olumsuz ekonomik koşullar nedeniyle bu iş de gecikmiş.”
Hakkı Tuncay ilk dönemde üretilen çay miktarı hakkında da bilgi verir ve 1936 senesinden 1939 senesine kadar alınan çayın yüz kiloyu geçmediğini belirtir. 1942 senesinde bu rakam 4.000 kilo, 1943 de 8.000 kilo ve daha sonraki yol 16.000 kilo çay yetiştirileceğini söyler. 1942 senesinde Rize de 12.000 bin dönüm üzerinde çay yetiştirdiğini söyleyen Tuncay “Mapavri den Sürmene ye kadar” çay yetiştirmenin mümkün olduğunu belirterek, “Bir gün fındık gibi çay satan bir memleket olacağımızı” belirtir.
İLK ÇAY FABRİKASI
Bugün çayın başkenti olan Rize ilinde ilk çay fabrikası 16 Temmuz 1947 senesinde işletmeye açılmıştır. Törene birkaç saat kala fabrikanın içinde dışında, önünde ve yanlarında kadın, erkek, çocuk binlerce Rizeli ve çevresinden akın eden halkın arasına civar illerden ve Ankara’dan yüksek şahsiyetli heyetler katılmıştır.
İlk konuşmayı dönemin Rize belediye başkanı Hasan Biber yapmış ardından herkesin hocam deyip candan sevgi ve saygı gösterilen, Rize’de Çayın yaygınlaşması için büyük mücadele veren Zihni Derin kürsüye çıkmış ve Rize çaycılığını bir hocanın ders verir edasıyla baştan sona anlatmış ve konuşması sık sık alkışlarla kesilmişti. O gün herkes bu adam olmasa bu fabrikanın açılmayacağını, Rize de çayın gelişmeyeceğini konuşuyordu.
1947 senesinde bir fabrika ile başlayan çay üretiminde bugün ÇAYKUR’a ait 49 fabrika ve binlerce çalışan bulunmaktadır. Özel sektörün fabrikalarını saymıyoruz bile.
Yazının girişinde dedik ya bazı insanlar vardır bir şehrin hatta bir ülkenin kaderini değiştirler. Zihni Derin olayı da böyledir. O yüzden aldığı maaş anasının sütü gibi helaldir. Kendisini rahmetle anarken ülkemizde bu tip örneklerin çoğalması dileğiyle diyelim.