Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak!
Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak!
Artık dünya da hiç bir şey eskisi gibi olmayacak!
Açın basını, televizyon proğramlarını, bütün bir gece-gündüz boyunca söylenen daha doğrusu bilinç altımıza pompalanan mesaj bu.
Siyasilerin dilinde de aynı sözler...
 
Kırmızı yazılarla ekranlara, dillerinize döşediğiniz “eskisi” gibi sözüyle neyi ima etmeye çalışıyorsunuz?
Eskisi gibi olmayacak olan ne?
 
3 aydır insanlara kaygı yerleştirdiniz.
Hadi bizi geçtim ama gençlerin ve çocukların zihinlerini yapılandırmak, tekilliği üstünlükmüş gibi göstermek için var gücünüzle korku saldınız.
Daha da kötüsü, insanları derin bir ikilemin içinde oradan oraya savurdunuz.
 
Şimdi ne oldu?
Hayattan izole olma, olmama arasında gidip gelen kısıtlanmış insanlar gürûhu yaratıldı.
 
Dokununca ölüneceğini düşünen insanlara dönüştük.
“ Her şey çok güzel olacak!” mottosunun tam tersi mesajla, “ Bir daha hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağına” inanan insanlara...
Şimdi hepimiz çevremize çizili, adına “ Sosyal Mesafe “ denilen görünmez bir çemberin içine hapsolmuş durumdayız.
İstesek de çıkamıyoruz. Dokunamıyoruz, sarılamıyoruz, yan yana gelemiyoruz. Çünkü korkuyoruz.
Kendimiz için olmasa da, yakınlarımızı tehlikeye atacağımızı düşündüğümüzden  kah bilinçlice kah bilinçsizce o çemberin içine hapsolmuş durumdayız.
Ve bu hiç alışıla gelmiş bir durum değil!
 
Soruyorum kendime, zaten çok uzunca bir zamandır vahşi Kapitalist Sistem dayatmalarıyla kendi bencil dünyalarına itilmiş, yalnızlaştırılmış insanlığı  büsbütün  o çemberle çevirmekte ki amaç bizi gerçekten ölümden korumak mı, yoksa çemberin dışında olanı biteni görmemizi engellemek mi?
 
Bunu iyice anlayabilmek için şu an ABD’de ki olayları gözlemliyorum. Bu defa işin siyasi yönünden çok, ki bunların olacağını aşağı yukarı tahmin ettiğimden ( seçim üzeri  bilindik aynı senaryolar ) dolayı, şu an bu protestoların sağlık kısmıyla ilgiliyim.
Sonuçta - Sosyal Mesafeyi- sıfıra indirmiş, ağız ağız geçen bir kitle hareketi ile karşı karşıyayız.
Yani eğer sağlıkçıların, basının ve siyasilerin  bu güne kadar bize söyledikleri doğru ise, 10 güne kalmaz ABD’nin yarısından çoğu COVİD-19’a yakalanıp hastalanacaktır.
 
Bizim basınımızda “Aşırı Sağcılar Gösteri Yaptı!” Diye sunulsa da Almanya, Fransa gibi ülkelerde COVİD-19’a karşı hatta tankların sokaklara indiği anticovid yani böyle bir hastalığın olmadığına dair bir çok  gösteri yapıldığını da burada belirteyim.
Dünyanın belli başlı ülkelerinde  “Varoluşu tehdit” olarak sunanlara karşı yapılan bu direnç gösterilerinin insan sağlığına yansıyan sonuçlarını iler ki günlerde göreceğiz.
Velhasıl, bozulan psikolojilerimizle çok büyük bir savaş verdik. Asla olmaz dediğimiz olaylar yaşadık. Misal ben” günün birinde bir gün, bayramda sokağa çıkma yasağı ilan edilecek “ deseler  inanmazdım!
Ama oldu.
 
Dolayısıyla, 3 aydır endişe içinde ki bekleyişlerimizle sıkışıp kaldığımız dünyalarımızdan, belli ki her şey “ eskisinden “ çok daha kötü olacak diye algıladığımız karamsar mesajının kanımıza dek işlendiği “ hiç bir şey eskisi gibi olmayacak” sözleriyle, günlük hayat akışının kesintiye uğratıldığı günleri aşarak ya da aştığımızı sanarak  adına “normalleşme” denilen süreçle dünyaya adapte olmaya çalışıyoruz.
Artık nasıl olacaksa?
 
Pandemi süresi boyunca umudumun yerle yeksan edildiği bu sözlerle evrilen zihnimdeki asıl soru şu: Tarım, su, sağlık, bilim, para, medya, ekonomi, gıda, siyaset, toplum ve din unsurlarıyla savaşılan bu dünya da bize COVİD diye sunulan bu çember gerçek mi yoksa düzmece bir dayatma mı?
Kime inanmalıyım? İnanmalıyız?
Çevremize tüm dünyanın el birliğiyle çizdiği çembere mi, yoksa o çemberin gerçek olmadığını söyleyen bir avuç insana mı?