Yer İzmir.

18 yıllık yaşamlarını üniversite kazanmaya adamış iki genç!

Hayallerine sistemin el verdiği kadar ulaşmış iki kardeş.

Şu an kiraladıkları bodrum katında, emekli babalarının gönderebildiği 300 tl ve çalıştıkları geçici işlerden kazandıklarıyla, hayatta kalma mücadelesi veren, buzdolapları bomboş, kaloriferleri yanmadığı için soluk benzeriyle kaşkol, mont evde ders çalışmaya çalışan iki gencimiz!

Yer Yeşilköy.

Marketten aldığı ekmek, tuvalet kağıdı, toz şeker ve iki süt kutusunu 50 kuruş poşet parası  vermemek için kucaklayan bir teyzemiz!

Yer Ayazağa.

Büyük bir kırtasiye dükkanında, “ anne  bu süs 7,5 lira. Ucuz dimi? Bunu alabilir miyim? “ diye yalvaran gözlerle annesine bakan küçücük bir çocuğumuz!

Yer Florya.

Yöneticisi olduğum binada “ kalorifer parası çok geliyor. Ödemekte zorluk çekmeye başladık, artık sabahları yakmasak mı? “ diye soran komşularım!

Yer Yeşilyurt.

Çiçekçinin önünden geçerken, “ eskidendi o romantik günler, kocam en azından hiç olmazsa ayda bir çiçek getirirdi. Şimdi pahallıktan pırasa getirdiği günlere şükreder olduk” diyen bir kadınımız!

Yer Metro.

Okuyup, diploma almak için hayallerinin peşinden koşarak Balıkesir’den İstanbul’a gelen fakat annesinin gönderebildiği 200 tl  ve aldığı burslarla anca kitap alabilen, iki gündür parası olmadığı ve boğazından bir şey geçmediği için açlıktan metroda bayılan bir genç kızımız!

Bunlar benim gözlemlediğim, yardım edebildiğim insanımdan sadece birkaçı.

AKP Parti Konya milletvekili Dr. Hüsniye Erdoğan’ın dediği üzere “ MİNİ MİNİ gelen zamlar ”sonucunda belki de hayatının en rahat edeceği döneminde hayatta kalma, umudunun peşinden koşma, mutlu olma çabası veren insanımdan bir kaçı.

Mini mini yaşamaya çalışan insanımdan…

Bitmedi!

Bir de bizi mini mini öldürenler var!

Prof.Dr.Bengi Başer… Kendisi; aşırı derecede aşı, kapanma, yaptırım, ceza sevdalısı olduğundan, “ bir bir bilim insanı nasıl olur da yaptırım, ceza diyebilir, bilim ile ceza nasıl bir araya gelebilir?” dediğim için beni sosyal medyasında engellemiş, belki sizler tarafından sempati duyulan ama benim zerre kadar da olsa fikirlerini benimsemediğim bir kardiyolog.

Aynen sözlerini yazıyorum. İsteyenler, bana inanmayanlar internetten söylediklerini izleyebilir.

“ Aşı sonrasında ritim bozukluklarını görebiliyoruz. Çok küçük bir oranda belki hayati riski olmayan MİNİK PIHTILAR olabiliyor.”

Minik pıhtılar… Minicik…

Gerçekten inanılır gibi değil!

Sağlıkçı olmayan ben bile biliyorum, minik denilen o pıhtıların gerekirse kangrene yol açtığını, uzuvların bu yüzden kesildiğini, hatta o minik pıhtılarrın doluştuğu toplardamarların kalp krizine neden olarak insanı öldürdüğünü…

Sırf aşı olalım diye insan sağlığı için çok tehlikeli olan pıhtıları bile sevimli hale getirerek şirinleştirmeye çalıştırdılar ya…

Bunu da gördüm ya!

Hadi bunu siyasiler yapsa, belki diyeceğim de…

Bir doktor nasıl böyle bir üslup kullanabilir? Bunu anlamış değilim!

Emin olun çok yakında, durduk yere çoğalan kalp krizleri içinde  MİNİK MİNİK ÖLÜMLER demeye başlarlarsa sakın şaşırmayın!

Ben asla şaşırmam.

Anlayacağınız MİNİ MİNİ yaşıyor, MİNİ MİNİ ölüyoruz.