Trabzonspor, Abdullah Avcı ile kazanma alışkanlığına yeniden kavuştu. Şampiyonluk sürecinde Avcı'nın başarısının arkasındaki en önemli faktör, oyuncu grubunun güçlü bir takım kimliği kazanmasıydı.
Avcı, takıma disiplin, özveri ve mücadele ruhunu aşılayınca Trabzonspor'un rakiplerine karşı üstünlük kurması vazgeçilmez olmuştu.
İşin felsefe boyutu farklı yorumları beraberinde getirebilir ama öyle ya da böyle fark etmez, futbolda tabela konuşur ve kazandığın sürece haklısındır.
Abdullah Hoca da bunun farkında ve söylemleriyle oyunu kuralına göre oynuyor..
Avcı’nın, hele de kazandırdığı şampiyonlukla “Trabzonspor tarihinde yer ettiği” kesinlikle doğru… “Trabzonspor’un kendisine çok şey kattığı” da…
Milletin “zevk alınacak oyun” kastının ne olduğu da tartışılır… Hak vermek lazım…
Hocanın iyisinin, “eldeki oyuncu profiline göre kazanabilecek ve gerçekçi oyunu oynatacak” hoca olduğu gerçeğini kim tartışabilir?
Buraya kadar her şey iyi güzel de iş geliyor nerede tıkanıyor ona bakmak lazım…
Avcı’nın sözlerinin perde arkasını okumak için fazla alim olmaya gerek yok… Hoca diyor ki sizin anlayacağınız; “ne kadar ekmek o kadar köfte”…
Yani hazır zamanı da gelmişken, “pamuk eller cebe”…
Bir yandan Ertuğrul Doğan her fırsatta “sürdürülebilir finansal yapıdan” bahsediyor; diğer yanda Abdullah Avcı lafın özüyle “bu takımla bu kadar“ demeye getiriyor..
Bu seneyi hadi geçtik… İşler böyle giderse Trabzonspor sezonu iyi kötü, üçüncü ya da dördüncü tamamlar… Diyelim araya birkaç transfer de sıkıştırılır..
Peki seneye ne izlenecek?
Yönetim ve teknik heyet arasındaki söyleme dayalı bu paradoks nasıl çözülecek? Kimin dediği olacak?
Dahası Trabzonspor ne yöne savrulacak? Asıl mesele burada yatıyor…