Karadeniz tarımını çökerten kokarca nereden geldi? Nasıl yok edilecek? Bu konuda tutarsız, bilinçsiz fikirler üretiliyor: Kokarca Gürcistan’dan gelmiş ! Soçi’den atlamış vs.

Kokarca yaşamımın 75 yıllık geçmişinden beri memleketimizde vardır. Vardıysa neden son yıllarda bunca zararlı olmaya başladı? Yıllardır sessiz ve zararsız yaşam süren kokarca nasıl canavarlaştı?

Bu canavarı biz yarattık! Şimdi baş edemiyoruz. Nasıl mı?

Bilinçsiz zirai ilaçlama, bilinçsiz gübreleme, çevreyi kirletme, bilinçsiz sözde sinek mücadelesi ile doğanın dengesini bozduk. Böylece ne bir kurbağa, ne yılan, ne kertenkele ve ne de yaban kuşu ve arı arı bırraktık. Meydan kokarcaya kaldı. O da hükümranlığını sürdürüyor. Yok, edilen canlılar böcek ve kokarca yiyorlardı. Doğayı kendi elimizle mahvettik: Fatsa siyanürlü madenciliği, Ünye Çöp santralı, Akçay enerji merkezi, çimento gözümüzü oyuyor.

Kokarca 2030 yılına kadar en üst seviyede tarımı bitirecek. 2040 dan önce de bu gidişle bitmez. Çünkü henüz yetkin ve bilinçli bir mücadele ortada yok. İlaçlamanın kokarcayı yok etmesi şöyle dursun, doğa yıkımı ile felaketi daha da körükleyebilir. Belki kokarcanın üreme yerlerinin çok olduğu ahırlar, çöplüklerin ilaçlanması destek olabilir. Cumhuriyet döneminde sıtma hastalığından kırılan halkımız, Hıfs-ı Sıhha Enstitüsü’nün etkin mücadelesi ile böyle kurtulmuştu.

Bilinçsiz ilaçlama durdurulmalıdır. Doğanın toparlanması gerekiyor. Yaban kuşları, kurbağa, kertenkele, arılar çoğaltılmalıdır. Bunlar kokarca ile beslenen savaşçılardır. Bu sayede de kokarcanın 1-3 yılda tehlikesi yok edilir.

Bir bilgenin fikirleri böyleyse kulak vermeli.

“ ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZİDUR,

   ANLAMAYANA DAVUL ZURNA AZİDUR ! “