Dünyanın hiperenflasyon sürecine girdiği açık bir gerçek, kovid salgını küresel krizi tetikledi.
20 yıl öncesinde yüzde 60-70 enflasyon ortalaması olan bir ülke konumundaydık. Dün döviz piyasasında inanılmaz hareketler yaşandı, neler oluyor diye akşam ekranlara baktık.
İzlenimlerim şöyle;
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir tercihte bulundu ve ‘Faiz sebep, enflasyon neticedir’ açıklamasına istinaden faizlerin düşük tutulması gerektiği politikası yönünde manevra yaptı.
Geçtiğimiz yıl acı reçete demiş ve Bakan Albayrak’ın görevden ayrılmasından sonra Naci Ağbal’ı göreve getirerek faizlerin yükseltilmesinin önü açılmıştı. % 19’a çıkan faizler sonrası Ağbal da koltukta fazla kalamamıştı.
Ortada durmaya çalışan bir gazetci geçtiğimiz gün şu satırları yazdı ki, bir irdelemek ve odaklanmak gerek:
‘Benim gördüğüm kadarıyla Erdoğan’ın kafasındaki döviz fiyatı Türkiye ekonomisinin cari açık veremediği nokta. O güne kadar kur artışı ve enflasyon sarmalı sürecektir. Sonra döviz fiyatı bir yerde otomatik olarak duracaktır ve enflasyon sarmalı da yavaş, yavaş azalacaktır. Tayyip Bey’in planı bu gibi görünüyor. Bu sarmal içinde işçiler, emekçiler, memurlar, emekliler de alabildiği kadar payı almalı. Türkiye önümüzdeki dönemde enflasyonlu bir ortamda ilerleyecek zaten. Ne yapılırsa yapılsın bundan artık kaçış yok.’
Türkiye’de yükselen dövizle asgari ücret ödemelerinin Batılı yatırımcılar için cazip hale geleceği bu yüzden de yurt dışından daha fazla yatırım gelebileceği de belirtiliyor.
Zira uzun zaman iki ülke arasında kriz olan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid yıllar sonra ilk kez Türkiye'yi ziyaret ediyor.
Kimilerine göre 10-100 milyar dolar yatırım olabileceği söyleniyor.
En neticede baktığımızda normal zamanda yapılacağını düşünsek 2023 seçimlerine çok kalmadı.
Artan hayat pahalılığı karşısında Erdoğan ve Bahçeli’nin hamleleri bu ateşi söndürebilecek mi?
Türkiye’nin Suriye’de olması, Azerbaycan’a desteği, ABD ile yaşanan S-400 konusu, Kıbrıs, doğalgaz aramaları, savunma sanayii hamleleri rahatsız edici ki bu denli çalkantılar ondan da yaşanıyor.
Erken seçim olmayacağı beklentileri karşısında maniplatif hareketlerle döviz çıktıkça çıkıyor.
Dövizin çıkması demek hayat pahalılığının daha da artması demek.
İktidarda olmak her ne olursa olsun, pandemi de olsa, dış konjönktür aleyhimize de işlese mazeretsiz çözüm üretmeyi gerektirir.
Yapılan analizlere baktığımızda şöyle deniyor:
‘Erdoğan siyasi hayatının en büyük risklerinden birini aldı. Çekirdek tabanı, dün 16 başlıklı bir yazı paylaştı. 100 yıl önce Abdulhamit dönemini hatırlatıyor ve ‘ABD ve batıya karşı savaşı kazanacağız’ diyorlar.
Hep şunu yazdım…
Üretim, istihdam, tasarruf… İster iki kişilik bir aile olsun ister 85 milyonluk.
Toplu iğnenin bile değeri var, şimdi tüketim çılgınlığına ister istemez stop konulacak.
Bitirien bir gerçeğin altını çizmek iserim.
Bu dolar ne ise?
Trabzonspor Antep’i yenmiş İstanbul takımlarına 13 puan fark atmış.
Nereye gitsem bana ‘O sene bu senemi’ sorarlardı.
Ama Salı günü öğleden sonra Trabzon’da her 10 kişiden 8’i doları ve iktidarın geleceğini sordu.
Yazım bitirirken de içeri MHP İl Başkanı Bekir Sıtkı Tarım girdi. Tarım’a sordum, gıda fiyatları ve dövizdeki hareket Yerel mi yoksa Küresel mi?
Birkaç kelime ile cevap verdi: Millet ittifakından bir vekil erken seçim kararı alınsın Dolar da, Avro’da düşer demiyor mu? Mesaj burada.’