CHP Genel Başkanı ve Millet ittifakının Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu,2010 yılından beri yakından izler, takip ederim. Çok seyrek olsa da kendisiyle arada bir görüşme  imkanı bulurum…

Öncelikle şunu belirtmek isterim kiKılıçdaroğlu, Karadeniz’i ve Karadenizlileri çok içten sever ve itibar eder. TBMM Grubunda olsun, yakın çalışma arkadaşlarından olsun, çoğunluğu Karadenizlilerden oluşuyor. Bir süredir bölgedeyim. Gördüğüm manzara şu: Geçmişte AK Parti’nin kaleleri sayılan yerler bile artık ”Kılıçdaroğlu  “diyor… Karadeniz dalgalandı. Şahlanıyor…

Kılıçdaroğlu, genç yaşındanitibaren itibarlı işlerle uğraşmış; yaptığı işlere de itibar kazandırmıştır. Kamuda Genel Müdürlük, müsteşarlık gibi önemli görevlerde bulunduktan sonra CHPGenel Başkanıolarak, önemlibaşarılara ve yeniliklere imza atmıştır.

Bürokrasinin ve siyasetin imbiğinden geçmiş, bilgisini, birikimini, deneyimini zirveye çıkarmış; damıtmış, hayatının her anını devlet ve millete amade geçirmiş bir devlet ve siyaset adamıdır...

Zarif, beyefendi kişiliği herkesin takdirini topluyor. Çok başarılı bir siyaset profili çizerek, kusursuz bir ciddiyetle görevini yerine getiriyor.CHP,73 yıl  aradan sonra ortaklarının desteği ile hem iktidara gelecek, hemde 13.Cumhurbaşkanını seçecek. Bu cumhurbaşkanı Kılıçdaroğlu olacak.

Kemal Bey , “Adalet” yürüyüşünden beri parti kimliğinin üzerinde daha kapsayıcı ve kucaklayıcı strateji izliyor. Bunda da başarılı oldu.

İYİ Parti’nin seçimlere girmesini sağlamak için milletvekillerini vererek, siyaset satrancının birkaç hamlesini oynadı… Bunun ilk meyvesini yerel seçimlerde aldı.

Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve siyasi krizi, sadece CHP refleksleri ile aşılamayacak kadar büyük olduğunu gören Kemal Bey asgari prensiplerle  “Millet ittifakı”  adı altında kurduğu “altılı  masanın”liderleriyle, uçurumun kenarında olan Türkiye’yi kurtarmaya çalışıyor…

Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanı olmasından bugüne gelen 13 yıllık süre içinde yaşadığı değişim sadece siyaset yapma tarzının, siyaset anlayışının, topluma ve devlete bakışının siyasi olarak konjonktürel bir değişimi değil zihinsel bir değişimi de ima ediyor.

CHP, farklı toplumsal kesimlere açılmış, meşruiyetini toplumda arayan, daha geniş kesimlerle konuşabilen, onlara ulaşabilene bir “kitle” partisine dönüştü.Adeta Nuh’un gemisini andıran bir konuma geldi…Halil İbrahim sofrasına ,herkesi davet ediyor…

Bütün bu siyasal sürecin siyasal öznesi olan Kemal Kılıçdaroğlu da, zaman içinde farklı olanlarla diyaloğa açık, dinleyen, anlamaya çalışan, öğrenen, takım çalışmasını önemseyen, mütevazi ve gerektiğinde “bilmiyorum” diyebilen demokrat bir lidere dönüşmüştür. Gösterdiği siyasi performansla sadece kendi kişisel kariyerini değil CHP’nin siyasi tarihini de büyük bir dönüşüme uğratmıştır.

Yoksulluğu, işsizliği yenmek için, üreten Türkiye’yi kurmak için…Fabrikaların bacasının tütmesi için…Esnafın, memurun, emeklinin, işçinin ve dar gelirlinin rahat nefes alması için…Mutlu bir Türkiye yaratmak için... Çay ve Fındık paralarının zamanında ve değerinde vatandaşa ödenmesi için Gençlerin geleceği için…Güçlü parlamento ve meclis için...Tarafsız ve tam bağımsız yargı için.. Devlette liyakat için, şeffaf ihaleler için... Herkesin  yüzü gülmesi ve tam demokrasi için… CHP’nin ortakları ile  iktidara gelmesi lazımdır.

Çünkü, CHP, güçlüden yana değil, halktan yana bir politika izliyor. Yoksulluğu yenen bir Türkiye,21.yüzyılın ayıbını ortadan kaldıran bir Türkiye hedefliyor. CHP, Türk milletini ayağa kaldıracak ve Kurtuluş Savaşı’nı birlikte başlatacak. CHP iktidarında tek bir çocuk aç yatağa girmeyecek.

Bu dönüşüm Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olmasıyla kesintiye uğramamalı tersine devam etmelidir. Bunun için bütün süreçte partiye “bir şey olmak için” gelenleri değil “bir şey yapmak için” gelenler tercih edilmeli ve yapısal dönüşüm devam etmelidir.

Cumhuriyet tarihimizde eşi benzeri görülmemiş bir büyük uzlaşmadır Millet İttifakı. Cumhuriyet Halk Partisi, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrasi ve Atılım Partisi, Demokrat Parti ve Gelecek Partisi'nin tüm teşkilatları ile seçmenleri bu ittifaka müthiş destek verdiler.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun, Meral Akşener'in, Temel Karamollaoğlu'nun, Gültekin Uysal'ın, Ali Babacan'ın ve Ahmet Davutoğlu'nun milleti ucube Tek Adam Rejiminin zulmünden kurtarmak, askıya alınan demokrasiyi yerine en güçlü şekilde oturtmak ilk hedefleri  olacaktır.

Türkiye’nin tek adam yönetimi ve giderek otoriterleşen bir rejim yerine yeniden; demokratik, laik, sosyal devlet niteliklerine ve parlamenter sisteme kavuşması, kutuplaşma yerine kucaklaşması ülkenin sürüklendiği karanlıktan çıkmasının tek yolu. Bu nedenle farklı ittifaklar içinde yer alsalar da muhalefet partilerinin seçimi kazanmak için birlikte hareket etmelerini zorunlu. 31 Mart 2019 yerel seçimleri
ve 23 Haziran İstanbul yenileme seçimlerinde muhalefetin birlikte hareket etmesi, sandıkta büyük başarı getirdi. Muhalefetin birlikte hareket etmesi sağlanır, muhalefet bölünmezse aynı başarılı sonucun alınacağı da kesin.

Muhalefetin çok dikkatli olması gereken bir konu da sandık güvenliğinin sağlanması olacaktır. Yerini korumak için her yola başvurabilecek bir iktidar anlayışıyla seçime gidileceği unutulmamalıdır. Seçim sandığının iktidardan dolayısıyla devletten korunmasını tartışmak elbette Türkiye için bir züldür ama kimin oy verdiği değil, kimin saydığı önemlidir. Seçimler vatandaşın vicdanında gerçekleşir, sandıkta son bulur…

Kılıçdaroğlu partili cumhurbaşkanı olarak değil, tarafsız bir cumhurbaşkanı olarak görev yapacağının işaretlerini ilk günde verdi. Partisinin son  grup toplantısında, bu toplantıya son kez katıldığını ve grup kürsüsüne veda ettiğini açıkladı. Bu veda ile sadece CHP’nin adayı olmadığını, 6 partinin ortak adayı olduğunu ve cumhurbaşkanı olduğunda da sadece 6 parti seçmeninin değil tüm Türkiye’nincumhurbaşkanı olarak hareket edeceğinin mesajını verdi. Kılıçdaroğlu’nun kucaklayıcı, kapsayıcı siyaset anlayışı, barışçıl, yumuşak üslubu, partizanlık yapmayacağının, Türkiye’yi yine uzlaşma içinde, parlamenter demokratik sisteme sağlıklı biçimde geçireceğinin göstergeleri. Dürüstlüğüyle bilinen Kılıçdaroğlu’nun çevresine ihale dağıtmayacağı da çok açık. Parayla pulla ilgisi olan bir lider olmadığı da biliniyor.

Bu yönleriyle Kılıçdaroğlu, seçimi kazanacak, geçiş dönemini en iyi şekilde yönetip, Türkiye’yi yeniden demokrasiye kavuşturacak, demokratik, laik, sosyal hukuk devletinin yeniden inşa edilmesini sağlayacak bir cumhurbaşkanı olacaktır.

*

Nuh’un gemisinde ne oldu?

Tanrı'nın gazabına uğrayan insanlar yok olmuş, yalnız gemidekiler sağ kalmışlardı. Nuh'un gemisi, yüz elli gün sularda yüzdü, durdu. Yine ilahi bir emirle sular çekilmeye başladı.