Süper Lig'in 23. haftasında Trabzonspor, deplasmanda son 11 maçta 1 galibiyet alan ve oyun olarak da her geçen hafta kötüye giden Galatasaray'a konuk oldu.
Bu büyük maç öncesinde son 2 maçta 4 puan kaybetmiş olsa da psikolojik açıdan rakibine üstünlük kuran taraf lider Trabzonspor'du.
Bu beklentilerin ışığında Trabzonspor adına maçın kolay geçeceği görüntüsü vardı. Ancak böyle kötü gidişlerde Galatasaray'lı oyuncuların verdiği reaksiyon ilk 45 dakika adına gerçekten üst düzeydeydi. Berat Dorukan ve Bakasetas orta sahası merkezi kalabalık tutan ve Galatasaray'a Avrupa’da başarıyı getiren agresif oyun ve koşu temposuna karşılık veremedi.
Formsuzluğunu ve mental problemlerini bir kenara bırakarak Berat oyuncu niteliği olarak temaslı oyunun içinde olmayışı, Tempo ve koşu mesafesi olarak yetersiz kalması Trabzonspor adına ilk yarı ve ikinci yarıdaki oyun farkının sebebiydi. Abdullah Avcı Berat'tan geriden oyun kuran pasör bir 6 numara yani Jorginhio yaratmaya çalışsa da Berat yanında onun eksiklerini kapatan Hamsik'le birlikte oynamadığında bir çok defosu gün yüzüne çıkıyor. Rakibi karşılarken, yönlendirirken doğru pozisyon alamaması ve temaslı olmayışı yüzünden Hamsik'in olmadığı bir kadroda yer bulması Trabzonspor gibi sabırlı bir şekilde pas oyunu oynamaya çalışan takımda çok büyük bir sıkıntıya dönüşüyor.
Hücum yönünde bütün istatistiklerde süper ligde ilk beşte, şut sayısında ise lider olan Galatasaray, Bu haliyle 2019 yılının Trabzonspor'una benziyor. Tek fark Sørloth gibi golcüleri ve sosa gibi oyun liderleri yok. Temaslı oyunda olmayan hücuma çıkarken savunma duruşu olmayan bir takım olmaları bugünkü dramatik farkın sebebi olsa gerek.
Abdullah hocanın bu şekilde iyi bir geçiş oyunu oynayan rakibi karşısına Siopis yerine Dorukan ve Bakasetas'ı da bozarak takımı 8 kişi oynatan Berat'la çıkması Trabzonspor'un etkisiz, Galatasaray'ın etkili gözükmesine sebep olduğunu söyleyebiliriz.
Ama Abdullah hoca herzaman yaptığı gibi Bütün hamlelerini bir seferde harcamıyor. Bir şekilde Hamle üstünlüğünü korumayı ve oyunu lehine çevirmeyi başarıyor. İkinci yarıdaki Ahmetcan ve Siopis değişikliği Trabzonspor'un oyununu büyük ölçüde değiştirdi. Siopis hücumda ribauntları ve sahipsiz topları topladığı gibi doğru ve zamanında presle Galatasaray'ın hücumu genişletmesine fırsat vermedi. Bu sayede Trabzonspor kanat beklerini daha verimli kullanmaya başladı. Peres ve Puchacz merkeze yaklaştı ve hücuma daha çok çıktı. Daha sonra Yunus Mallı'nın da oyuna girmesi ile Büyük bir hücum kalabalığı oluşturdu. Ve maçı kazanacak baskıyı oluşturdu.
Geçtiğimiz hafta Giresunspor'a karşı üst üste 2 penaltı kaçıran Bakasetas ve Trabzonspor Forması altında ilk golünü atan Edin Visca'nın gol atması da çok değerliydi.
Ahmetcan basit oynuyor. Geriden oyun kurmada oldukça öz güvenli. Maç içinde bir kaç kez isabetli sonuçlanan uzun pas denemesi bunu kanıtlıyor. Genç oyuncunun pas şiddeti ve isabeti oldukca iyi, kafasının sürekli yukarıda olması stoperde olması gereken ve Hüseyin Türkmen'de olmayan çevre kontrolü olduğunu gösteriyor. Tek hamilelik bir oyuncu olmasına rağmen rakibini karşılarken mesafeyi iyi ayarlaması doğru ve kusursuz hamleler yapamasını sağlıyor. Ahmet Can gösterdiği bu performans ile Abdullah Avcı'ya ilk 11'de yabancı opsiyonlarını arttıran genç bir yetenek kazandırmış oldu.
Topu önde tutan pas oyununda sürekli olan sahte koşuları ile alan açan arkadaşlarına yakın oynayarak onlara pas opsiyonu oluşturan, topu ayağına aldığında doğru ve verimli kullanan Yunus Mallı'da Şampiyonluğa katkısı olacağını gösterdi.
Uğurcan Trabzonspor'u maç içinde tutan kurtarışları ile Sezona damga vurmaya devam ediyor. Bize büyüklerimiz hep Şenol Güneş'in kaleciliğini anlatırlardı. Onu seyreden herkesin ayrıcalıklı olduğunu söylerdi. Sanırım bizim kadar Şenol Güneş'te Uğurcan gibi büyük bir kaleciyi izleme ayrıcalığına sahip oldu.
Trabzonspor bu sezon büyük bir coşku ile şampiyonluğa gidiyor. Defalarca örselenmiş şampiyonlukları övünçleri gaspedilmiş, çalınan Şampiyonluklarla kadroları dağıtılmış olası sürdürülebilir başarıları yok edilmiş bir kulübün her seferinde ayağa kalkıp tekrar mücadele etmesi hiç kolay değildir.
Şuna eminim ki Trabzonspor'un şampiyonluğu Ülkemizde sadece futbolda değil psikolojik ve sosyolojik olarak dipten yukarıya kadar dönüştürücü etkisi olacaktır.
Bir çok yönden Diğer camialarla kıyaslanmayacak kadar geride olan Trabzonspor'un hiçbir şekilde eşit olmayan bir yarışta Şampiyon olabilmesi demek toplumumuzda ezilen, kaybeden ve öğrenilmiş çaresizlik girdabında boğulan insanımızın geleceğe umutla bakmasına vesile olacak bir devrimin işaret fişeği olacaktır.
Unutmayalım ki Trabzonspor Şampiyonlukların üç takım arasında pay edildiği, herşeyin süt liman gittiği, hiyerarşinin zerrece sarsılmadığı zamanlarda ortaya çıkıp tüm yerleşik hüküm kuralları bozan, başarı, mutluluk ve övüncün Der-saadetin dışına çıkmasını sağlayan, Anadolu insanının da bir şeyler başarabileceğini defalarca kanıtlayarak Türkiye'de ki Ali Cengiz oyununu bozan büyük bir misyonun mirasına sahip dünyanın en büyük şehir takımıdır.
Şuna eminim ki Trabzonspor'un şampiyonluğu ülkeye moral ve özgüven kazandıracak. Büyük taraftar potansiyeli olan Şehir takımlarının Şampiyonluk hayalleri kurmasının önünü açacak, Türk futbolunun lokomotifi İstanbul Takımları için rol model olacaktır. Dünyada futbola en çok para harcayan 5. Ülke olan, menejerler için Çin'den ve Arap Liginden önceki son durağa dönüşmüş, maçlarını hiç bir ülkenin yayınlamadığı, Edirne'den öteye çıkamayan Türk futboluna hakettiği saygınlığı yeniden kazandıracaktır.