Siyaset, Spor derken Trabzonspor maçları fena yıpratıyor.
Hep gerilim ve stres.
Oysa Peygamber efendimiz bile gezin, görün dinlenin demiş.
Geride kalan hafta sonu komşum abim Tahsildar Hasan Güngör’den böyle bir teklif geldi: ‘Ne dersin bir yayla programı yapayım mı?’
Eylül-Ekim yaylaların müthiş olduğu anlardır. Körfez ülkelerinden gelen misafirlerimiz çekildi yaylalar daha bir sakin, fiyatlar uygun.
Hasan abimi birkaç defa atlattık sonunda pes etik. Çünkü o yaylalara aşık.
Oğlu eğitimci Bekir Güngör ve hocamız Bayram Türedi birlikte yola koyulduk.
Maşallah Hasan Güngör canlı tarih. Tarih diyorum zira Yanbolu vadisi ve o bölgede köylerde tam 40 yıl tahsildarlık yapmış.
Vergi tahsilatı, mahkeme tebligatı hepsinde vatandaşın ayağına devlet göndermiş, kimi zaman yürümüş kimi zamanda at sırtında görev yapmış.
Bugün onun çizdiği ve bizim uyduğumuz rotayı ahlatmak isterim.
Araklı Çatak’a çıktık.
Çatak’ta çay molası verikten sonra sağdan ayrıldık ve belli bir süre sonra orman yolundan Yamğurdere’ye ulaştık. Yağmurdere, Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığımda 3 yıl koltuğunda oturduğumuz rahmetli Zeki Yamğurdereli’nin nahiyesi.
Yağmurdere’den 10 yıl önce geçmiştim. Hem derenin suyu daha berrak akıyordu hem de o köy kahveleri ve dükkanlar daha bir şenlikti.
Hasan Güngör Otomobilden elinde fndık ile indi, ‘Burada otomobilimle takla atmıştım, bana yardım edenlere vereceğim’ dedi.
Kahveye girdik. Gümüşhane toprakları, Trabzonspor bayrağı asılı. Çay yaptılar ve sohbet ettik. Yağmurdere’deki öğrenciler taşımalı eğitimle birlikte Gümüşhane’ye Arzulara gidiyorlar. Mesafe uzun fakat yol yapılmış. Şimdi talepleri Çatak-Yağmurdere arasının Karayolları ağına alınması ve yapılması.
Yağmurdere’nin içindeki okullar ve sağlık ocağı kapalı. Şimdi buraların mutlaka ama mutlaka Halk eğitim merkezine dönüştürülmesi gerekir.
Yağmurdere’den sonraki durağımız Çorak yaylası oldu. Çorak yaylası’nda geçmişte 100’e yakın yayla evi varmış. Şimdi 20 ev kalmış. Muhtar köyde güzel işler yapıyor. Camisi tarihi cami ve muhteşem. Cemaatle namazımızı kıldık ve o Çorak’ın kuru havasını ciğerlerimze çektik, Taşköprüye doğru devam ettik.
Yağmurdere ne kadar geri gitmiş ise Taşköprü o kadar gelişmiş. Taşköprü’de hem Bungolovlar yapılmış hem de oteller.
Yine yeşil yol üzerinde yapılan villalar var. Öğle yemeğimizi Taşköprü’de yedik çayımızı yuduklayarak Cami boğazına devam ettik.
Cami boğazında da eskiden daha fazlası var. 4. Murat dönemindeki cami yıkılmış yerine yenisi yapılmıştı. Cami elden geçirilmiş. Şadırvanları ve lojmanı yapılıyor. Gümüşhane Valiliği ise yerleri beton parka yapmış.
Özellikle Yomralıların ağırlıkla kullandığı yaylada hem Uçkun hem de Çam ailesinden dostlarla karşılaştık. İki ismi üstad merhum Salih Çamoğlu ile birlikte Allah şifa versin Mustafa Çam’ı konuştuk.
Şanalı dostlarımız şunu söyledi: ‘Mustafa Çam Kaşüstü Trabzon’un çankayası olacak dedi ve oldu. Onun eseri’ ifadesini kullandı.
Dönüş rotasını nereden yaptık?
Arnastal ve Sarıtaş yaylalarından Taşköprü ve Santa’ya indik..
Şunu ifade etmek isterim, Santa canlanmış. Yeşili artmış. Özel mülkler elden geçmiş. Temiz köy evleri yapılmış. Piknik yerleri ve alt yapı güzel,0.
Yıkılan çeşmeler onarılmış, kiliselerin yeniden restore edilmesi ile Santa geleceğin en görkemli turizm merkezi olacak.
Santa Atayurt arası mı?
Çevreciler, ‘HES’ler aşırı yapılıyor, dereler kuruyacak’ dediğinde hepsine kızdık, buradan eleştirdik!
‘Bu akar türk bakar’ dedik!
Dereler şarıl şarıl değil,
Dereler susuz ve sessiz!