Dünyada ki en değerli varlık nedir diye sorsam?
 
Çocuklar dersiniz öyle değil mi?
 
Değil işte!
 
En değerli varlık çocuklar değil! Çocuklarınız! Kendi çocuklarınız.
 
Aslına bakarsanız diğer çocuklar umurunuzda bile değil! Okuyunca “aaa ne demek tabi ki umuru-muzda” deyişinizi duyar gibiyim ama gerçekten değil.
 
İki haftadır kayıp yüzbinlerle çocuktan bahsediyorum ama ne yazık ki konuya hassasiyet gösteren daha önce de her duruma tepki verenler. Yani aynı kişiler.
 
Diğerleri harika bir gaflet uykusu içinde.
 
Bu sizce de tuhaf bir durum değil mi?
 
Şimdi burada, Uygur da yaşanan Çin’lilerin yapmış olduğu çocuk soykırımını yazsam, o da nasılsa kimsenin umurunda olmayacak.
 
Farkındalık oluşturabilme adına, uyanışınızı, tepkinizi, belki de bir şeyleri değiştirecek o kadar çok yol varken,” amaaaannn banane, benim çocuklarım mı ki? “ diyerek susmanız...
 
Hiç bir şey olmuyormuş gibi davranmanız.
 
Ne acı!
 
******************
 
Elektromanyetik ve radyasyon konusunda aktivist, aynı zamanda da yazar olan Arthur Firstenberg 2018 yılında yani Covid-19 ve 5G’den iki yıl önce yazdığı “Görünmez Gökkuşağı” adlı kitabında der ki “Radyasyonda ki her büyük artış, her zaman etkileşimde olan insan sağlığı açısından büyük so-runlar yaratır.”
 
Şu an Küresel Güç Piramitinin Telekomünikasyon Endüstrisi ayağını işletmekle mükellef olan Elon Musk ve Bill Gates’in ortak yürüttükleri “Yeni Dünya Düzeni” projesi kapsamında bizlere teknoloji olarak dayatılan, tehlikesini küçümsediğimiz çok büyük bir radyasyon ağının içinde yüzdürülmekte-yiz.
 
Tepemizde dolaşan uydular, evimizi saran wi-fi ağları... Üstüne 5G çalışmaları...
 
Daha da tehlikelisi 5G frekansı ile götürülmek istenen, etkilerini de sadece Küresel Güçlerin bildiği 60gigahertz frekansı.
 
Bilim insanları bu frekansın insan vücudunun ve kanın oksijen almasını durdurduğunu söylemekte-ler.
 
Tüm bu zahmet, bu masraf insanlık daha hızlı internet kullanabilsin diye mi?
 
Değil elbet!
 
Dünyanın her köşesine 5G ışınlayabilen uydular sayesinde zihin kontrolünün yapılabileceğini, bağışıklık sistemimizin çökebileceğini öğrenmek korkunç!
 
Yeni Dünya dedikleri eğer buysa, sağolun ben almayayım.
 
Mümkünse taş devrine dönmek istiyorum.
 
********************
 
Tarih 16 Mayıs Cumartesi
 
Saat 24.00
 
TV100 de yayınlanan gece haberini seyrediyorum.
 
Haber programını sunan spiker hanımın haber metni:
 
-Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği açık hava sinema etkinliği..............
 
Bir sonra ki haber:
 
-Çekya devletinde kurulan açık hava sinema etkinliği.............
 
İlk haber de Büyükşehir var... Ama hangi büyükşehir olduğunu haberin içeriğini anlatan muhabiri dinleyince öğreniyorsunuz.
 
İkinci haber de ise yeri direk veriyor. Çekya devleti (Çek Cumhuriyeti) diyor.
 
Düşünün ki kendi ülkenizin kanalında dinlediğiniz haberi sunan sunucu, İzmir Büyükşehir demi-yor...
 
Diyemiyor.
 
Ama elin Çekya’sını bir güzel söyleyiveriyor.
 
Ablacığım etme eyleme İzmir ya... İzmir!
 
Bizim İzmir!
 
Bizim.
 
*******************
 
İngiliz araştırmacılara göre, gerçek dostlarımızı 30’lu yaşlara kadar edinebiliyormuşuz.
 
30’lu yaşları geçtikten sonra evet, iyi arkadaşlıklar kurabiliyormuşuz ama gerçek bağı kurmamız imkansıza yakın oluyormuş.
 
Bunun da en büyük nedeni güven ortamının oluşmamasıymış.
 
Bu yaşlarda kurulan dostluk sandığımız ilişkilerimizin sonu genellikle kocaman bir hayal kırıklığıy-mış.
 
30’lu yaşlar öncesi kurulan dostluklarda yakın ilgi, ve sevgiye dayalıyken, 30’lu yaşlar sonrası kuru-lanlar ise daha çok menfaat ve çıkar amaçlı oluyormuş. Bu da ilişkiyi zedeliyormuş.
 
Şimdi şöyle bir dostluklarınızı gözden geçirin...
 
30’lu yaşlardan önce edindikleriniz ile 30’lu yaşlar sonrası edindikleriniz arasında bir fark var mı?
 
Ben şöyle bir düşündüm...
 
30 yaş öncesi kurduğum dostluklarımda çizgiyi aşmadıkları, sorunları içlerinde biriktirmedikleri sü-rece yapılan hatalar karşısında daha af edici, daha müsamahakar, ama 30 yaş sonrası edindikle-rime hataları karşısında en çok iki kere şans verdiğimi, 3’üncü şansı tanımadan tereddütsüz bir şe-kilde arkadaşlığımı sona erdirdiğimi, beni kıran insanlarla dostluk kurmak için uğraşanları gördü-ğüm an da ise yaşanmış yıllara bakmaksızın eş, dost, akraba fark etmeksizin kalbimden silip atı-yormuşum.
 
Hatasız, değerli dostluklara...