Geçtiğimiz haftalarda ünlü tiyatro sanatçısı ve nesiller boyunca; Kel Hasan Efendi'den İsmail Dümbüllü'ye, ardından Münir Özkul'a ve Ferhan Şensoy'a, Türk tiyatrosunun simgesi olan o meşhur " KAVUK " un varislerinden olan Ferhan Şensoy'u kaybettik. Allah rahmet eylesin ve taksiratını affetsin inşallah...
Ve akabinde kavuk; Ferhan Şensoy'dan rahmetli Rasim Öztekin'e ve son olarak da Şevket Çoruh'a devredilmişti...
Taşıyabilen herkesten Allah razı olsun...
Buraya kadar herşey güzel...
Ferhan Şensoy'un alkışlarla ve gözyaşlarıyla dolu merasim töreninde; son derece sükut ve uhrevi olunması elzem olan o merasim töreninde, malesef ki tiyatro siyasete alet edildi.
Hepimizin o açıklamaya kadar son derece babacan atfettiği, evimize yıllarca çayımızı yudumlarken ve aile ortamımızda, en özelimizde misafir ettiğimiz; unutulmaz bir kült olan " BİZİMKİLER " ve " MAHALLENİN MUHTARLARI " dizilerinin, bir bilene danışalım vecizinde ki gibi tam da bir bilen olduğunu düşündüğümüz, zannettiğimiz, o sorumluluğu verdiğimiz; lâkin koskocaman bir hata yaptığımızı yıllar sonra yaptığı bu talihsiz açıklama ile apaçık anladığımız bu gergin ve geren, yakışıksız ve bir o kadar da agresif ve de sağlıksız açıklamalar; yıllarca tiyatrocu zannettiğimiz ve bizi basbaya kandıran Cihat Tamer'den geldi.
Bir cenaze gününde, bir merasim evinde, sükutun, dinginliğin, sakinliğin ve sonsuz derecede uhreviyatın olması gereken bir ortamda; Cihat Tamer'in bu zehir zemberek, bayağı ve yakışıksız açıklamaları hiç şık durmadı, kendisine de yakışmadı.
İnsanın acısına her daim saygı duyulur. Eyvallah. Bunda hemfikiriz. Hem de sonuna kadar...
Lâkin bu acılı günde; bu acıyı fırsat bilerek ve sanki bu fırsatı kollayarak; sanki Allah'tan hesap sorar gibi, bir de hep ağızlara klişe olan o " Dini ve Atatürk'ü siyasete alet etmelerden sıtkımız sıyrılmışken ve artık bu hususlara tahammülümüz dahi kalmamışken ", " 70 senedir bu ülkeyi din bağımlısı hükümetlerin yönettiğini ve yıllardır da Onlara inat tiyatro yaptıkları " bilinçdışı bütün kinini, nefretini ve de edepsizliğini kusan, sözüm ona kendilerini " AYDIN ", bizleri de " BAYGIN " zannedecek kadar küstah ve de topluma örnek olması gereken bir güruhun bilinçdışının aleni yansıması tiyatrosunu kapalı gişe ve hayretler içinde izledik.
Bir analiz...!!!
Son 70 yılda hükümet kuranlar kimler ??
Menderes'le başlar; Ecevit, Demirel, Özal, Çiller, Mesut Yılmaz ve Erdoğan'la devam eder...
Bunlardan hangisi din bağımlısı sorarız size ???
Peki bunlardan önce Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran büyük önder Gazi Mustafa Kemâl Atatürk ve Milli Şef dinsiz miydi? O zaman apaçık Onları dinsiz olmakla atfediyorsun. Öyle ya...!!!
Azıcık bilgin sağlam olsa; ulu önder Gazi Mustafa Kemâl Atatürk'ün muazzam bir tasavvuf ehli olduğunu, Hacı Bektaş Dergâhından dualı ve himmetli olduğunu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni de Kuran okutarak dualar eşliğinde açtığını bilirdin.
Ama o kadar vizyonsuz, at gözlüğü ile bakan, dar ve örümcek kafalı bir beynin var ki; tiyatroyu dinsizlik, alkol içmeyi aydınlık ve modernlik, dini de yobazlık olarak görecek kadar da toplumu kutuplaştıran, ötekileştiren, ayrıştıran; birleştirecek yerde bölecek tavır takınan bir zavallısın.
70 yıldır bu ülkede kimin özeli, yaşantısı, ibadeti, içkisi ve özgürlüğü sorgulanmış ve kısıtlanmış ???
Komünizm fikrini kullanarak yıllarca kendi halkına zulmeden Stalin, Mao tendanslı zihniyetler, Küba, esaret altında yıllarca yönetilen Arap ülkeleri, İran ve diğerleri ile karıştırıyorsun sen sanırım Türkiye Cumhuriyeti Devletini...!!!
Ne alkol almak dinsizliktir, ne de ibadet etmek yobazlıktır...NET...!!!
Elini tutan mı var ?? İçtinde elini mi kırdılar, önüne mi geçtiler, kolunu mu kestiler ???
Malesef ki toplumsal barışı bir türlü sağlayamayışımızın, birbiriyle barışık ve birbirine saygılı nesiller yetiştiremeyişimizden ötürü de; 1 arpa boyu yol kat edemeyişimizin tek sebebi tam da bu...!!!
Birinin içkisine, öbürünün giyimine ve kıyafetine, ibadetine takılmak tamamen davranış haline dönüştü. Genlerimize yön veren bir kalıtsal davranış hastalığı hem de.
LE SONUÇ: 1453'de, 700 sene önce dahi bunu idrak edebilen ve bu bilinçle yaşayan Sultan Mehmet olamaz herkes elbette...
1000 yıllık Konstantinepolis'i İstanbul yapıp; Arap, Ermeni, Yahudi, Rum ve her cenahın barış içinde yüzyıllarca yaşamasını nasıl sağladı ecdadın ???
EL CEVAP: " İnsanlara dinin ne, inancın nedir gibi Allah'ın kullarına soracağı sorular değil; bir ihtiyacın veya sıkıntın var mı gibi kulun kula soracağı sorular sorun " edebini taşıdıkları için...
İçinde bizim biçende bizim, ibadet eden de bizim ateisti de bizim, Cem'i de bizim Can'ı da bizim, örtüneni de bizim kalbini örteni de bizim...NET...
Tıpkı Hz. Muhammed'in, Ali'nin, Mete Han'ın, Selçuklu'nun, Osmanlı'nın ve de ulu önder Gazi Mustafa Kemâl Atatürk'ün de sonuna kadar tam da bizim olduğu üzre...
Bakî selâmlar...