Konuşacak çok şey var ama işin sonunda söyleyeceğimi başında söyleyeyim. Türkiye’de hiç kimse hiçbir camia, hiçbir kurum hiçbir basın sonuna neyi eklerseniz ekleyin devamı da gelebilir bu güzide şehrimizin şerefli taraftarları hakkında bugüne kadar konuştuklarının hesabını bize verecekler, bunu net olarak söyleyeyim. Bu konuşulanlar ve davranış şekli Trabzonspor camiası tarafından asla unutulmayacak ve hesabı çok açık ve net söylüyorum, tek tek sorulacak.
Pazar günü bizim de istemediğimiz sonuçlarını da asla tasvip etmediğimiz bir maç oynandı. Ben özellikle ilk başta maça gitmek istiyorum. Biz geldiğimiz günden beri bu gerilen ortamın farkında olduğumuz için özellikle Fenerbahçe ile olan ilişkilerimizi belli bir seviye dahilinde tuttuk. Buna tabi Fenerbahçeli yöneticilerin de ciddi katkısı oldu bunu da söylemem gerekiyor. İlk maçımızla başlayan güzel süreç ve maç sonu açıklamalarımda da söylemiştim Fenerbahçe yönetim kurulu gerçekten bizi çok güzel misafir etti ve biz de aynı şekilde kendilerini Trabzon’da misafir edeceğimizi o gün de söylemiştim. O gün de bir hakem katliamı ile karşı karşıya kalmıştık aslında. Trabzonspor’un hakları VAR’da oturan eski hakem tarafından açık bir şekilde çalınmaya kalkmıştı. Bir maçın sonucu bir takımdan alınıp diğer takıma verilmesi için adam elinden geleni yapmaya çalışmıştı. Ama bundan sonra Türkiye’de hakemlik yapamayacağını söylemiştik hakemlik de yapamıyor. Trabzonspor’la uğraşan her hakemin, hakkımızı yiyen her hakemin bunu gözümüzün içine bakarak VAR’ın karşısında bu işleri yapan herkesin sonu aynı şekilde olacaktır. Bunu buradan tekrar söylüyorum.
Trabzonspor camiası içerde belki biraz birbirimizi yiyebiliriz ama dışarıya çıktığımız zaman her zaman tek yumruk halindedir. Siyasetçisinden işadamına, sanayicisinden tüccarına her Trabzonlu Trabzonspor’un haklarını sonuna kadar savunmak için her şeyi yapacaktır, bunun asla unutulmaması lazım.
İlk maçta yapılan haksızlıklar açık açık konuşuyorum iki takım üzerinde kurulan bir lig, iki takım üzerinde oynanan bir oyun, iki takımın mücadelesinin Anadolu takımlarına yansıması, Anadolu takımlarından hunharca hesap sorulur gibi haklarının gasp edilmesi, bütün sezon boyunca. Ve Trabzonspor her zaman Anadolu’nun en büyük savunucusu olmuştur, Anadolu’nun abisidir. Bu şehrin taraftarları, gençleri de futboldan ciddi olarak anlamaktadır ve sahada neyin ne olduğunu görmüştür. Uzun zamandır bizleri yöneticileri Anadolu takımlarının başkanlarını, yöneticilerini yaklaşık olarak sezonun başından beri germektedir. Trabzonspor’un maçlarında devreye girmeyen o VAR’daki sahtekarlar diyeyim, Galatasaray, Fener maçları olduğu zaman 3 pozisyon, 5 pozisyon geriye giderek bir şekilde bir yerden bir bahane üreterek 90’larda, 90 artılarda yapılanları bu insanların görmediğini mi düşünüyorsunuz? İki takım dışında kalan bu kadar kalan insanlar nedir, size göre kimsenin aklı çalışmıyor, kimsenin kafası çalışmıyor, kimse bunları anlamıyor mu? Niye Anadolu’ya gittiğiniz zaman tepki görüyorsunuz, niye Trabzon’a geldiğiniz zaman tepki görüyorsunuz? Hiç düşünmüyor musunuz bunları, varsa yoksa sizin haklarınız.
Bu haftaki maça gelelim. Bizim Fenerbahçe yönetim kurulu ile aramızda hiçbir sıkıntı yoktur. Üzerine basarak söylüyorum, Ali bey beni maçtan önce de beni aradı, durum hakkında bilgi aldı, konuştuk. Biz Fenerbahçeli yöneticilerle konuştuk onların bizi Kadıköy’de misafir ettikleri gibi Trabzon’un misafirperverliğini göstermek için kendileri ile görüştük. Hatta Ali Bey (Ali Koç) örnek verdi ‘Ben oğlumu Ertuğrul’a emanet ettim’ dedi. Doğru söyledi. Trabzon’a oğlunu gönderdiği zaman benim kendi çalışanlarım tarafından oğlu ile Trabzon’da ilgilenildi. Gezdirildi, Atatürk Köşkü, Ayasofya gezdirildi, gayet de güzel yaptı beni aramakla. Bunu da üzerine basarak söylüyorum, bunun böyle olması lazım. Yarın benim de oğlum Galatasaray maçına gideceği zaman ben Dursun başkanı arayabilirim veya Beşiktaş maçına gideceği zaman Hasan başkanı arayabilirim veya onlar beni arayabilir. Bunlar futbolun güzellikleri, bunlar insanlığın akışı içinde olan şeyler.
Trabzon’da biz arkadaşlarımızı misafir ettik, arkadaşlarımızı ağırladık, güzel bir yemek yenildi, beraber iftar açıldı, buraya kadar bir problem yok. Ama sahada ilk golden önceki VAR’ın devreye girmemesi faul pozisyonu, penaltı pozisyonundaki kırmızı kartın atlanması, üçüncü golden önceki yine faulün verilmemesi gerçekten bizim seyircimizi yıllardır belli sıkıntılar içerisinde bu dertleri çeken seyirciyi tahrik ettiği doğrudur. Bunlar bizi de çok üzüyor. Ama şunu asla unutmamak lazım geldiğimiz günden beri adalet diyoruz o zaman kendi içimize de bakacağız, kendi doğrularımızı da gözden geçireceğiz. Sahada ne olursa olsun seyircimiz davasında ne kadar haklı olursa olsun ki haklıdır, hiçbir şekilde sahanın içerisine müdahale olmaması gerekiyordu. Sahada bunların yapılması Trabzonspor yönetim kurulu tarafından da kabul edilmemektedir, Trabzon camiası da bunu kabul etmemektedir. Biz haklarımızı savunacak güce sahibiz. Trabzonspor kulübü yönetimi Trabzonspor’un haklarını her şekilde her yerde savunur. Biz böyle yaparak haklı davamızda da haksız oluyoruz. Sahaya inmekle sahada bir şey yapmakla bir şey yapılıyorsa, inanın bunu da yaparız, kralını yaparız. Ama işler böyle yürümüyor, yıllardır da böyle yürümediğini gördük. Bu yaptığımız işlerin bize zarar vermekten başka bir getirisi yok.
Ben Trabzonspor Kulübü başkanı olarak şunu söylüyorum Trabzonspor’un sahasında olan olaylardan dolayı cezayı hak etmiştir, ceza alması gerekmektedir, çok net söylüyorum. Ama adalet herkes için adaletli olacak. Sahaya giren yanlıştır, ama bugüne kadar Türkiye’de sahaya birçok yerde su atıldı, sahaya binlerce taraftarın girdiği yerler oldu, statların yakıldığı yerler oldu, polis arabaları yakıldı, ters çevrildi bunları unutmamak lazım. Ama Türkiye’de ilk defa bir şey oldu bunu atlamamak lazım. Sahaya giren bir taraftar güvenlik güçleri tarafından etkisiz hale getirilmişken, şerefsizce bir saldırıya uğradı. Bu yerde yatan adamın kafasına vurmak delikanlılığa da sığmaz adamlığa da sığmaz.
Biz her şekilde doğrunun yanında olmamız lazım. Bizim her şekilde Trabzonspor kulübü olarak doğruyu konuşmamız lazım. Haklı olanın yanında olmamız lazım ki kendi sesimizi gür çıkartabilelim. Ben burada niye sesimi gür çıkartıyorum. Kimseye eyvallahım olmadan konuşuyorum. Çünkü doğruyu yapıyoruz, doğruyu söylüyoruz. Eğer sahada bizim oyuncularımız da bunları yapsaydı şimdi konuşacak bir şeyimiz yoktu. Diğer kulüplerin de şunu yapması lazım geldiğini düşünüyorum. Sahayı tahrik etmek, saatlerce tribünlerle göz göze gelmek, elleri cebinde bir şehrin havalimanından o bakışların ne olduğunu eminim ki Fenerbahçeli arkadaşlarımız da Fenerbahçeli taraftarlar da Fenerbahçeli yönetim kurulundaki kardeşlerimiz de ne demek istediğimi gayet iyi anlıyorlar. Ben bugün onlar için konuşmuyorum. Kim bunları yapıyorsa yarın bir Trabzonspor oyuncusu da yaparsa aynı şeyleri söylerim, bunu bir Beşiktaşlı da yapıyorsa aynı şeyleri söylüyorum, Sivaslı, Samsunlu da fark etmez. Sahanın içerisinde kim tribünleri tahrik ediyorsa yok olta balık çekiyorum işaretleri yapıyorsa, tribünlere el-kol hareketleri yapıyorsa bu kadar gergin bir ortamda maçın nasıl bir ortamda oynandığı belli, Trabzon şehrinin yapısı belli. Çünkü diyorlar ki ‘sevinmek bizim hakkımız değil mi? Sevinmek herkesin hakkı, sevinmek kimsenin hakkı olmaz olur mu?
Bugüne kadar Trabzon ilk defa mı Trabzon’da mağlup oldu, ilk defa mı siz gelip Trabzon’da galip geldiniz veya başka bir şey mi oldu. Her şeyin bir adamı üslubu vardır. Bunu da özellikle belirtiyorum. Bazı Fenerbahçeli oyuncular da dikkatimi çekti kendi arkadaşlarına görüntülerde var ‘yapma etme’ diye uyarıyorlar. Örneğin sağ olsun Serdar Dursun. Biz bir şeyi söylüyoruz ama içerisinde doğru olan şeyi de söylemek lazım ki doğruluğumuz, inandırıcılığımız olsun. Adam çıktı 4-5 defa görüntülerde var, emniyet kayıtlarında da var. Kendi arkadaşlarını sakinleştirmeye çalıştı, bunları da söylemem lazım. Ama bunları söylerken sahada tahrik eden oyuncuyu da söylememiz lazım. Fenerbahçe kulübünden de rica ediyoruz onlar da kendi içlerinde bu işlerin nasıl yürüdüğünü, nasıl olduğunu biliyorlar. Bir yerde seyirciyi bu kadar tahrik ettikten sonra bunun Trabzon gibi bir yerde keşke olmasaydı üzerine basarak söylüyorum, yanlış olduğunu tekrarlayarak söylüyorum ama burada bu kadar bu işin üzerine gitmenin bir anlamı var mıydı? Yani o kutlamanızı soyunma odasında yapsanız tekrar ediyorum saha ortasında da yapmaya hakları vardı. Ama durum ortada herkes neyin ne olduğunun farkında. Teknik kadro da oyuncular da farkında. Yani bu yapılamaz mıydı? Bunlar yaşanmasa. Şunu düşünelim bu sahada birinin başına bir şey gelseydi bunun hesabını nasıl verecektik? Benim o sahaya giren taraftarımın kafasına vuruldu Allah göstermesin bu arkadaşımızın başına bir şey gelseydi biz ne diyecektik ailesine? Yazık günah değil mi? Biz söylemlerimize hep dikkat etmeye çalışıyoruz. Bu işin geriliminin bir şekilde düşürülmesi lazım. Ben ne bir Fenerbahçeli kardeşimizin o da bir anne-babanın evladı başına bir şey gelmesini isterim ne bir Trabzonlunun başına bir şey gelmesini isterim. Yani biz yöneticiler dolayısıyla yaptığımız açıklamalarla konuşmalarımızla bunların hepsine dikkat etmemiz gerekiyor.