Han kelimesini unuttuk. Zira motorlu taşıtların yük hayvanlarının yerini almasıyla kentlerde, kasabalarda yolcuların hayvanlarıyla birlikte konaklamalarına yarayan yapılar artık yok. İsmi Suluhan, Taşhan gibi binalarda artık içlerinde dükkân ve mağazaların bulunduğu ticaret alanları olmuşlar. Konunun gündemimize girmesi 1935 tarihli Yeniyol Gazetesindeki bir yazı ve ilan dolayısı ile olmuştur. Yazının başlığı “Hanlar ve Halkın Esenliği.”

Anladığımız kadarıyla Trabzon Belediyesi gazetelere ilan vererek, şehirde yük hayvanlarının bağlanabileceği iki han bölgesi tespit etmiştir. Bunlar şehrin doğu tarafı için Değirmendere bölgesi, batı tarafı için ise hal karşısı ve kale civarı olarak belirlenmiş, bu iki mıntıkadan başka yerlerde bulunan hanlara hayvan çekilmesi yasaklanmıştır. O yıllarda hayvanlarla taşımacılık hala revaçtadır, gerek Trabzon köylerinde gerekse Erzurum, Gümüşhane ve Bayburt’tan hala katırlar üzerinde yük taşınmaktadır. Neyse ki deveden artık bahsedilmemektedir.

 Sadece ticari amaçla değil çeşitli nedenlerle şehre dışardan gelen yolcuları ağırlama görevini yerine getiren hanlar, Trabzon’da bugün ismini bildiklerimizden daha çok olduğu bir gerçektir.  Zira Salnamelere göre Trabzon’da yük hayvanlarıyla konaklanan han sayısı 33’dür. Ancak bunlardan sadece altısı günümüze ulaşmış durumdadır;

 Bunlar; Trabzon’un halen ayakta ve en eski tarihli olan Taşhan, Vakıfhan, Yalıhan, Alacahan, Sabırhan ve Anadolu Hanı’dır. Trabzon Belediyesi meclis arşivine baktığımızda görebildiğimiz kadarıyla 1937 senesinde bunlardan başka bir de Modoş Hanından bahsedilmektedir.  Diğer hanlara ne oldu? Bir malumat bulamasak da ya yıkılmış ya da isimleri unutulmuş olmalıdır, diye düşünüyoruz.

Bu arada Trabzon Belediyesinin hanlar konusunda aldığı karar şehir için faydalı olmuş mudur? Bu soruya evet diyemiyoruz. Zira at arabaları ile yük taşıyanlar bu sefer sokak aralarına hayvanlarını bağlamış bu durum da hayvanlardan kaynaklanan kirlilik neredeyse tüm şehre yayılmıştır. İç sokaklar iç meydanlar birer han halini almıştır. Muhtemelen bu durummotorlu taşıtların artması ve şehir içinde at arabalarının yasaklanmasına kadar sürmüştür.

SİMSİYAH AHŞAP RANZALARDA OT YATAKLAR

Yazılarımızda kendisinden çokça yararlandığımız Aydın Şekerci’ye Trabzon’un hanlarını sorunca “gel sana göstereyim” dedi. Yine düştük yollara.  Şekerci’nin Trabzon dahatırladığı diğerhanlardan birinin; Moloz’da Martı Düğün salonunun olduğu bina olduğunu öğreniyoruz. Binanın altına köylerden gelen hayvanlar bağlanıyor. Üstteise insanlar yatıyor. Ahşap simsiyah ranzalarda ot yataklar. Bir köprüyle hana ulaşılıyordu. Altından Tabakhane deresi geçiyor. Bu dere Rüştünün fırınının altından geçerek denize ulaşıyor.

Bir de Şekerci, bu hanlarda o dönem çok vurgun olduğunu söylüyor. Hasım sahipleri buralarda birbirini bulur, karşılaşınca da vurgun kaçınılmaz olurdu, diyor.

Aydın Şekerci, eski Baro binasının deniz tarafındaki hanların Yomra ve Arsin misafirhaneleri olarak bilindiğini, altlarında hayvanların barındığı üstünde ise ahşaptan 20-30 kişilik ot yatakları, ortada soba ve gaz lambası bulunduğunu söylüyor. Buralarda sigara dumanından göz gözü görmezdi diyor.

Araştırmacı Mustafa Durmuş, yolların yükseltilmesi ile tarihi binaların gömüldüğünü gösteriyor.

Bir de dolaşırken bize katılan Araştırmacı Mustafa Durmuş o güne kadar dikkatimizi çekmeyen bir tespit yapıyor. Şehrin sokakları doldurula doldurula, asfalt üstüne asfalt, taş üstüne taş döşene döşene tarihi binaların neredeyse birinci katlarının toprağa gömüldüğünü söylüyor. Haksız da değil.

YEMENİCİLER CADDESİ

Sonra Yürüyerek Vakıf Hana doğru gidiyoruz. Bu han eskiden Yemeniciler Caddesi denilen yol üzerindeydi. Ancak Trabzon Belediye Meclisi Yemeniciler Caddesinin ismini 1965 yılında değiştirmiştir. Meclis kararı aynen şöyle; “Mevcudu kalmayan Attar, Çarıkçılar ve Yemeniciler Caddesi isimlerinin kaldırılarak yerine aynı cadde üzerinde mevcut tarihi vasfı bulunan Bedesten’e izafeten Bedesten Sokağı ismi verilmiştir.

 Hep söylüyoruz; şehrin hafızası için sadece eser ve yapılar değil, isimler de korunmalıdır.Mesela bugün Trabzon’da semerci esnafı kalmasa da Semerciler Caddesi halen varlığını sürdürmektedir. Yemeniciler caddesi de bu anlamda korunabilirdi, diye düşünüyoruz. Aydın Şekerci, Vakıfhan’ın 1950’li yıllarda hep ayakkabı üreticileri ile dolu olduğunu söylüyor. 1980’lerde bina bir ara talebe yurdu olarak da kullanılmış. Bugün ise üç katı da ayakkabı satıcıları ile dolu.

Bugün ayakta olan hanlar içerisinde en bakımsız olanının Sabırhan olduğunu görüyoruz. Eskiden tabaklanan deriler burada parlatılırmış. Bugün ise harabe halinde. Restore edilmeyi bekliyor.

Vakıfhan

TRABZON’UN AĞLAYAN SANATI

Hazır söz tabaklanan derilere gelmişken, Trabzon’un bir zamanların ağlayan sanatı olan, bugün ise yok olan tabakçılık sanatına da bir göz atalım. Konuyu mazideki Trabzon’un en önemli kalemlerinden biri olan Bekir Sükûti (Kulaksızoğlu) gündem yapıyor. 1935 senesinde kaleme aldığı yazı şehirde o yıllar bir bölgeye ve bir dereye ismini veren tabakçılık sanatının durumunu incelemektedir. Malum hayvan derilerinin kullanılabilir hale getirilmesi için yapılan işleme tabaklama denmekte, bu işlemin yapıldığı yerlere de tabakhane denilmektedir. Eski yazılarda dibağcılık yâda debbağcılık dendiği de olmuştur. Debbağhane Mahallesi, Debbağhane deresi gibi. Bugün Tabakhane deresi olarak bildiğimiz derede adını bu sanattan almıştır.

Tabakhane esnafı, evveliyatından 1925 senesine kadar bu derenin etrafında konumlanmıştı. Trabzon Büyükşehir Belediyesi eski meclis tutanaklarına göre bu esnafın, oluşturduğu kötü görüntü nedeni ile Tabakhane Deresi civarından kaldırıldıklarını anlıyoruz. Meclis tutanaklarına göre bu karar, 1925 yılında alınmış, ancak sorun çözülmemiştir. Zira meclis üyesi M. Muammer Bey olayı şöyle açıklar;

“Dibağhane kalkmamıştır. Dibağhane, Dibağhane’den kalkmış olmakla şehrin sıhhi vaziyetini ihlal eden ahval (durum) ortadan kalkmamıştır. Bu sanat yine şehir içinde kalmıştır. Evlerde, şurada burada, icra edilmektedir. Bu itibarla evvelce alınan karar tatbik edilememiştir.” der.  Demek ki Tabakhane de toplu halde bulunan esnaf yasak kararının ardından mahallelere dağılmış durumdadır.

Tabakçı esnafının oradan oraya savrulması karşısında bakalım Bekir Sükûti Bey 1935 senesinde konuyu nasıl anlatmış;

 “Trabzon’un yüz ağartan bir sanatı vardı ki, ekonomi bakımından korunmağa, korunarak ileri götürülmeye çok layıktı. Hâlbuki korumak şöyle dursun, hiç acımadan ve hiç acı duymadan baltaladık, kıyasıya, öldüresiye baltaladık onu… Bu sanat tabaklık sanatıdır.

Yakın yıllara kadar bu sanat sahiplerinin işlediği deri ve köseleler Karadeniz kıyılarına ve arka illerimize gider, oraların ihtiyaçlarını karşılar ve Trabzon’a da hayli para girer, yabancı ülkelerden gelen mallara karşı faydalı roller çevirir, paramızın oldum olasıya dışarı akmasına engel olur ve bu yüzden Trabzon’da aşağı yukarı beş yüz adam da geçinirdi. Bu yüz ağartıcı ve göğüs kabartıcı sanatın bir faydalı rolü de harp zamanlarında gördüğü yararlı işlerdir ki onu da geçen büyük savaşlarda görmüştük. İşte ağlayan yerlerde sürünen ve can çekişen bu sanat bu kadar temiz bu kadar övünülecek bir geçmişi olan sanattır.

Sanat sahiplerinin, ustaların, kalfaların, çırakların çoğunun elleri koyunlarında kalmıştır. Bunların emeğiyle geçimleri tamamlanan erkek kadın genç ihtiyar bir sürü insan vardır ki, onlara da acımak gerekir. Balta yiye yiye nihayet ölü döşeğine yatırılan tabaklığın son yediği baltalardan sonra, köylünün ve birçok şehirlinin giydiği çapula ve yemenilerin fiyatları artmış, otuz kuruştan elli kuruşa kadar fark etmiştir. Hangi yönden bakarsanız bakılırsa bakılsın, önemi de acısı da çoktur bu işin…”

Bir zamanlar bir mahalleye adını veren bu sanat bugün ne durumdadır, diye merak ettik. Maalesef 1935 senesinde feryat eden Bekir Sükûti’yi haklı çıkaracak bir manzara ile karşılaştık. Zira Tarım Ve Orman Bakanlığı verilerine göre bugün Trabzon’da o da Akçaabat’ta olmak üzere resmi kaydı olan sadece bir işletme olduğunu gördük.  1930’lu yıllarda ağlayan bu sanat demek ki ağlaya ağlaya öldü gitti!

SAKIZ MEYDANI

Bugün Trabzon’da Sakız Meydanı neresidir diye sorsanız, bu meydan esnafından ve yaşı seksenden yukarı olanlardan başka bilen bulunmaz. Hâlbuki bu meydan Trabzon’un eski meydanlarından ve ticaret alanlarından birisidir. Trabzon Büyükşehir Belediyesi eski meclis arşivindeki 1965 senesine ait tutanaklarda Sakız Meydanının “(Eski) Balıkhanenin arka kısmına tesadüf eden ve Sakız Meydanı denilen mahal …” olarak tarif edildiğini görüyoruz. Yine belediye arşivinde bu küçük meydandaki camiye Sakız Meydan Camii denildiği belirtilmektedir.

Burası bugün Mumhaneönü’nde Kadınlar Halinin doğusunda meşhur iki baharatçının olduğu ve Hasanağa Camisi’nin bulunduğu küçük meydanlıktır.1548 senesinde Hacı Hasan Ağa tarafından yapıldığı söylenen bu cami1963 yılında bu isimle tescil edilmiş olmasına rağmen  1974 tarihli belediye kayıtlarında Sakız Meydan Camii olarak geçmektedir.

1935 Tarihli Yeniyol Gazetesinde bu meydanlık ile alakalı “Sakız Meydanı yanındaki eski mezarlık yeri iki yıl önce şöyle böyle düzeltilerek pazar yeri yapılmıştı” şeklinde bir cümle ile karşılaşıyoruz. Yazı şu şekilde devam etmektedir;

“…Biz sanırdık ki bu pazar yeri köylünün gerek sırtında gerek hayvanıyla, esnafa satmak için yapılmış bir yer olacaktır.”  Trabzon köylüsünün çilesini görüyor musunuz? Emek harcayıp üretiyor sonra sırtında taşıyarak pazara getiriyor! Yazı devam ediyor; “Hâlbuki bu küçücük meydan hazırlanır hazırlanmaz içinde karşılıklı birçok barakalar türemiş ve gitgide bunlar da yetmiyormuş gibi daha bir takım çadırlarda peydahlanmıştır.”

Eskiden cami mescit ve külliyelerin etrafında duvar yada parmaklıklarla çevrili mutlaka bir mezar bulunur, bunlara da hazire denilirdi. Demek ki Sakız Meydanı denilen yer 1933 senesindemuhtemelen cami haziresindeki mezarlıklar kaldırılmak suretiyle köylünün ürünlerini satmasına mahsus bir yer olması için genişletilmiştir. Trabzon’da o yıllar birçok mezarlık kaldırıldığı için bunu yadırgamıyoruz.

KADINLAR HALİNİN İLK NÜVESİ

Ancak yine 1935 tarihli başka bir yazıda Sakız Meydanındaki eski mezarlık yerinin özellikle kadın köylüler için ayrıldığını ve buranın damla örtüleceğinin belirtilmesi, kadınlar halinin ilk adımları olarak görülebilir.

Sakız Meydanı küçüle küçüle bugün meydancık olmuş

Buraya neden sakız meydanı denmiştir, merak ediyoruz. Aydın Şekerci burada eskiden damla sakızı satan çok dükkân vardı diyor. Bugün bu küçük meydan varlığını korusa da şehirde çoğunlukla isminin unutulmuş olduğunu tekrar hatırlatalım.

Fatih Erol

Editör: TE Bilisim