Kuşkusuz ki, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi aradan geçen bir yıla rağmen tüm belleklerde tazeliğini korumakta.
 15 Temmuz kahramanlarını unutmamak, hafızalarımızda ve gönlümüzde yaşatmak zorundayız. Demokrasiye karşı her türlü olası girişimde bulunacakların bu milletin derinlerden gün yüzüne, oradan arşa çıkan özgürlük iradesini cisimleştiren bu aziz insanları görüp ders almaları için…
Ama özellikle Ankara ve İstanbul’da yaşayanlar bakımından 15 Temmuz bir başka şekilde derin izler ve travmalarla hatıralardaki yerini bulmaktadır.
Kızım Hande ile 10 yaşındaki oğlum Ata,o geceyi asla unutmayacaklar.
Televizyon yayınları üzerinden, sosyal medyadan darbe girişimini neredeyse anbean Türkiye’nin her tarafından takip edebilen insanlarımız İstanbul’da köprülerin, ana yolların, meydanların işgal girişimini, açılan ateşleri, kanlar içinde yere düşenleri elbette unutamaz.
Ankara’da yaşananlar ise sanki bir film şeridi gibi bütün dehşeti ile toplumun ve bireylerin hafızasında canlılığını koruyor. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin bombalanması, TBMM’nin bombalanması, Özel Harekat’ın bombalanması ve pek çok vatan evladının oracıkta şehadeti, Genel Kurmay Başkanlığı’nın işgali, komutanların derdest edilmesi, TRT ve CNN Türk baskınları… Film kareleri…
***
Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın ve CHP ve MHP Liderleri’nin açıklamaları, insanların sel olup sokaklara dökülmesi, mermilere, tanklara, toplara rağmen demokrasi ve özgürlük için göğüslerini siper etmesi…
Tüm yurt sathında salalarla gökyüzünün inletilmesi, insanların dualarının ve ahlarının arşa ulaşması elbette ki unutulamaz…
Milletin parasıyla, ülkenin savunması için alınan silah ve mühimmatların millete karşı kullanılması, namluların bu ülkenin mukaddeslerine yöneltilmesi nasıl unutulabilir ki…
Üzerlerine titrediğimiz, en iyi şartlarda eğitim ve öğretim görmeleri için her imkanı seferber ettiğimiz Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mensuplarının içlerinden bir kısmının ihanet şebekesinin içinde oluşunun derin travması akıllardan öyle kolaylıkla çıkabilir mi?
Derin, büyük şebekenin emniyeti, yargıyı, bürokrasinin her kademesini, üniversiteyi,
Türk Silahlı Kuvvetlerini ve elbette ki siyaseti pek çok yerden bir virüs gibi sardığı, ülkeyi uçuruma doğru hızla sürüklerken en son hamlelerinde milletin sinesinde parçalanıp yok olma sürecine girdiği gün 15 Temmuz hiç unutulur mu…
15 Temmuz’un hemen değerlendirmelerimi yazmıştım. Yine diyorum: Darbeye karşı, o gün siyasi liderlerimiz de, parlamentomuz da, medyamız da çok güzel bir sınav vermiştir. Kesinlikle o güne dair değerlendirmelerle bulunurken, siyasetin ve medyanın tutumu da hatırlardan çıkarılmamalıdır.
O gece tanklara, toplara kafa atan, şehit olan, gazi olan Türk milliyetçilerine bu reva mı?Şehitler, gaziler bu ülkenin evlatlarıdır. Onları elbette hiçbir şekilde tefrik edemeyiz.
***
Bu paralel yapı terör saldırısına boyun eğmeyen canları pahasına dik duran başta Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Binali Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Başkanvekili Akif Hamzaçebi, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, bakanlar, siyasiler ve Melis’te bizimle nöbet tutan bütün milletvekillerine teşekkür etmeyi bir vatan borcu olarak görüyorum.
 Bu arada canlarını, gelecek ve çocuklarını feda ederek, terör örgütüne boyun eğmeyen Genelkurmay başkanı orgeneral Hulusi Akar, Kara Kuvvetleri komutanı orgeneral, hemşerimiz Salih Zeki Çolak başta olmak üzere, diğer kuvvet komutanlarına. Evine gelen darbeci terör örgütü mensuplarının silahlı saldırılarına tereddütsüz karşı koyan, direnen, ölümüne Cumhurbaşkanı Erdoğan’a siper olan; Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga ve ailesine, bu ülke onlara minnet ve şükran borçludur.
Osmanlı İmparatorluğu dahil, Türk tarihi, askeri darbeler ve ihtilallerle doludur. Ancak yaşanan olaylar göstermiştir ki, darbeler Türkiye'yi bir huzur ve mutluluk ülkesi haline getirmemiştir! Yarım yüzyılı aşan süre içinde 6 darbe ve darbe teşebbüsü yaşadık.
 27 Mayıs İhtilali (1960) 22 Şubat Talat Aydemir ayaklanması (1962), 20 Mayıs İkinci Talat Aydemir ayaklanması (1963), 12 Mart Muhtırası (1971), 12 Eylül Kenan Evren Darbesi (1980), 28 Şubat Post Modern darbe (1997),
***
 Demokrasinin de kusurları vardır ama bu kusurlar yine demokrasiyle kapatılır.
 Demokrasinin olmadığı yerde özgürlük de, mutluluk da olmaz.
Demokrasilerde iktidarlar, silah zoruyla değil, halkın oylarıyla sandıkta değişir.
 Türkiye bir yıl  heyecan dolu bir deney yaşadı. Deneyler en iyi öğretmenlerdir.
 Dilerim ülke olarak bundan doğru bir ders çıkarırız! Kardeşin, kardeşi vurması çok acı oldu!
21'inci Yüzyıl Türkiye’sinde tüm sorunlar hukuk içinde ve demokrasi çerçevesinde aşılmalıdır.
 Bu çağda bize sunulana bak: Sen gel Boğaziçi Köprüsü önünü tanklarla tıka…
 Sen gel hava meydanının kapısını tankla kes…
Sen gel TRT binasının duvarına tankları daya
Sen gel Meclis girişine tankları sırala…
Görüntüsü bile çirkin. Hangi yılda kalmışsın.
Bu çağda bir ordunun düşeceği en saçma manzara bu olmalı…
 Milletin parasıyla okumuş, milletin parasıyla altına tank, helikopter, uçak çekmiş.
 Gidip Karayılan'ı, Cemil Bayık'ı yakalayıp teslim alamıyor. Kendi Genelkurmay Başkanı'nı esir alıyor. Bu halk darbeciyi niçin dinlesin?