Nasıl öleceğini nasıl yaşadığın gösterir!

Kendisi öğretim üyeliği görevinden fırsat kaldıkça Trabzon’a atıyor kendini. Şiirler, yazılar yazıyor. Aynı zamanda Fransızcadan ve Osmanlıcadan çeviriler yapıyor. Kendisini biraz tanımak istedik. Trabzon için bir değer olan Kenan Sarıalioğlu ile Trabzon’a, sanata, felsefeye ve şiire dair hoş bir sohbet gerçekleştirdik. 

Acının Yırttığı Teselli Yamasından Büyük Oldu

Ona sizi felsefeye çağıran sesi nasıl duydunuz diye sorduğumuzda; ‘Bu iki sesi duymuştur herkes, dahası herkesten de duyulmuştur. Felsefe ve şiir yetisiyle doğar insan. ‘Anne, bu nedir? Baba şu nedir?’ diye soran çocuğun ardı arkası kesilmeyen soruları, kadim çağlarda filozofların sorduğu ‘bu nedir’ sorusundan başka nedir kiFelsefeyi çağırdım, ‘gel anlat dedim, beni bana anlat, yazgı nedir, hakikat nedir?’ Anlattı, teselli etti beni. Ancak, siz de bilirsiniz ki ‘Acının yırttığı tesellinin yamasından büyük olmuştur her zaman. 

Felsefe Bir Yaşam Biçimidir

Felsefe benim hamurumda ya da ontolojik anlamıyla söylersem; çamurumda bir katkı maddesi değil, bizatihi kendisidir. Anlaşılan deyimi ile ben bir felsefeci değil, ilk ve gerçek anlamıyla bilgiyi seven bir filozofum. Büyüklendiğimi düşünmeyin lütfen. Konuşmaya başlar başlamaz çevresindekileri sorularıyla bıktıran sadece ve sadece anlamak isteyen bir çocuk anlamında filozof olduğumu söylüyorum. Kattıkları (ya da belki eksilttikleriyle) felsefe bir yaşam biçimi benim için. 

Alçakgönüllü Bir Tavır Öneririm

Taka: İnsan sizce nasıl yaşamalı? 

Ölmek üzere doğduk değil mi? Bütün yaşayanların kaderidir. Peki, yeniden doğmak üzere ölmek mümkün mü? Var oluşunu gerçekleştirmiş bunu da aşıp bir üst var oluşa ulaşmış, sayıları belirli birkaç insan. Ben daha alçak gönüllü bir tavır önerebilirim. Ancak uğruna ölebilecek bir değer yaratmak nerde bir yangın varsa bir avuç su ile olsa da oraya koşmak, vermek için almak. Başka bir reçetem yok. 
Hayatı nasıl terk edeceğini, hayatı nasıl yaşadığın gösterir zaten. Göçüp gittikten sonra, bir dudakta ince bir tebessüm olarak kalabilirsem, başka ne isteyebilirim ki? Mevlana demişti: ‘İnci istiyorsan derinlere dal.’ Bulanık suları derin zannedip kafa üstü çakılmak da var, gerçekten derin olan sularda kaybolmak da. 

Hayat Kısa Bir Film Gibi

Hayat bir kısa film gibidir. Sonuna yaklaşmadan nasıl yorumlayayım. Hayat, belki de kendi anlamını ifade edecek bir dili yaratamıyor bir türlü. Biz, birbirimizi anlayacak bir dili yaratamazken, hangi dille anlayalım hayatı. Tek bir ortak dilimiz ar belki. Suskunluk. Trabzon, uzun yıllar şiiri susmuşken, şiire susamışken, ansızın boşalıveren ‘Temmuz Sağanakları’ dır Trabzon. Başka da bir anlamı yoktur benim için. Gül döken, kül rengi bir sağanaktır.

Elif ÇELİK
 
Editör: TE Bilisim