1969 yılından bu yana Sevgililer Günü’nü giderek artan bir ilgiyle kutluyoruz. Batının uyanık kapitalist temsilcileri “Anneler” ve “Babalar” gününün önemli bir ticari atılım imkânı getirdiğini görünce Sevgililer Günü’nün de aynı fırsatı sağlayacağından hiç tereddüt etmediler.

Şubat sözcüğünün karşılığı kırsallığın tarihinde ilginç bir açıklaması var. Keçi derisinden yapılmış fazla can yakmayan kırbaç anlamına geliyormuş.
Roma İmparatorluğu’nu kuran Romus ve Romulus’u bağrına basan Palatine dağında yaşayanlar inançları için keçileri kurban ederlermiş. Sonra genç erkekler keçi derisinden küçük kırbaşlar yapar ve sevgililerini döverlermiş.
Böylece o yıl içinde yaptıkları hatalarından kurtulmalarını sağlarmış.
Bu kırbaçlara” Februar” Latince February diyorlarmış. Bizim Şubat dediğimiz sözcük bu kökten türemiş.
Üstelik Şubat ayı, kadınların aşk v e doğurganlık ayı olarak biliniyormuş.
14 Şubat gününe gelince Roma Mitolojisiyle Papa Galasius’un kurnaz zekâsı birleşti ve Aziz Valentin’in hayat hikâyesi istenilen sonucu sağlar.
Aziz Valentin, 14 Şubat 270 yılında hunharca öldürülmüştü. Onun öyküsünden esinlenenler, sevgilerin simgesi haline gelecek bu güzel kutlama için bugünü seçtiler.
Zira Aziz Valentin, birbirini seven insanları evlendirdiği için Roma İmparatoru Claddius’un emriyle önce kırbaçlanmış, sonrada başı gövdesinden ayrılmıştı.
***
Peki, kimdir bu Claudius?
Yaklaşık 30 yıl önce TRT’de zevkle izlediğimiz ”Ben Claudius” dizisinde yer alan Roma İmparatoru’dur. Kendini tanrı ilan eden Calıgula’dan sonra Roma tahtına oturmuş ve tahtını dünya delisi Neron’a devretmiştir.
Karısı Massalına, dünya fuhuş tarihinin en önemli isimleri arasında yer alır. İşte bu Claudius savaşlar için asker ihtiyacında olduğundan erkeklerin evlenmesini yasaklamıştı. Zina, suç olduğu için Aziz Valentin, birbirlerini seven kadın ve erkekleri gizlice nikâh kıyarak evlendiriyordu.
Bunu haber alan Claudius, tuzak kurarak Valentin’i yakalattı ve onu ölüme mahkûm etti. Diğer yandan Roma takvimine göre baharın başlangıç tarihi 14 Şubat’ı ve kadınlığın tanrıçası Juno’nun bayramı kutlama günüydü.
Sonuçta hangi gerekçe kullanılırsa kullanılsın yıllardan beri  Dünya Sevgililer Günü’nü kutluyoruz. İyide ediyoruz. Birbirlerini seven insanların kucaklaşmalarına fırsat hazırlıyoruz.
Bu işin birde ticari yanı vardır. Pazarlama tekniğinin içine duyguları yerleştirmenin getirdiği çekici tutkunluk daima öne çıkıyor. Bu tutkunluk yeni üretim kapıları açıyor. On yıl önce Avrupa’ya sırf Sevgililer g,ünü için 20 milyon kırmızı karanfili ihraç etmiştik.
Bu yıl kırmızı gül itibardaymış.
Kırmızı gülle, karanfil arasındaki farkın ne olduğunu öğrendim.
Kırmızı gül” aşkın”,” kırmızı karanfil “sevginin” simgesidir.
Kırmızı gül, tutkunun rengidir. İnsanı derin duyguların sakin denizlerinden alıp korkunç  fırtınalarla gökyüzüne çıkarak şehveti arzuların isyanı demektir.
Kırmızı karanfil, içtenliğin imbiğinden damla damla süzülmüş, has ve düzeyli bir sevginin sembolü
***

Aşk marazi bir duygu, hiçbir gerekçe olmadan başlayabiliyor.
Sevgi,sağlıklı duygulanmaların doruk noktası.. Emek istiyor, ilgi istiyor.
Bana göre Sevgililer Günü için kızıl karanfiller daha denk anlamlı ve haklı bir tercih” Ah benim yaralı yüreğim” anlamına geliyor.
Şöyle kadife kaplı yürek biçiminde bir kutunun içine özenle yerleştirilmiş güzel bir pastanenin fondanlarını hayal edin
Ve o güzelim çikolataların yanına birde kırmızı karanfil konulduğunu düşünün; ne zarif ve davetkâr bir sevgi anlatımı olur. (Kaynak. Yılmaz Karakoyunlu)