Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen ve 09 Temmuz 2024’te Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 7519 numaralı kanununla Türk Sivil Havacılık Kanunu’nda bir takım değişiklikler yapıldı. Gazeteler yapılan bu değişikliği “Aranmak istemeyen yolcular artık uçağa binemeyecek” şeklindeki başlıklarla haber yaptılar.
Zaten öyle idi, ama arada bir fark var.
Uluslararası sivil havacılık sözleşmesi ek;17 maddesi “Yolcular ve bagajları gerekli tarama ve aramadan geçmeden uçağa alınamaz” şartını içerir. Devlet olarak bizim de taraf olduğumuz bu sözleşme ve 17. madde bağlayıcıdır. Ancak kabul edilen bu uluslararası sözleşmelerin TBMM’de onaylanmasından sonra, yasal düzenlemelerle detaylandırılması gerekmekte. Bu anlaşmalar TBMM’de onaylanmış ancak, detaylandırma ve özel yasal düzenlemeler yapılmamış. Bu nedenle bazı ulusal özel yasa hükümlerine bakılarak bu genel uygulamanın hayata geçirilmesi farklı yasal çakışmalar bahane edilerek askıya alınmış ve konu tartışmalı hale getirilmiştir. Özellikle, özelleştirmeler sonrası havalimanlarında görev yapan ve 5188 sayılı yasaya tabi olan özel güvenlik birimlerince yapılan elle aramalar, bazı özel yasa hükümlerine tabi kişi ve kurumlarca (!) yetkisiz olarak değerlendirilmiştir. Uzun zamandır bir tartışma konusu olan ve havacılık faaliyeti açısından uluslararası bir yükümlülük olan yolcu ve bagajın aranması konusuna uyum sağlamak için 2920 Sayılı Türk Sivil Havacılık Kanunu’ndaki bazı maddeler ilave maddelerle düzenlenerek, bu konudaki boşluk doldurulmuş ve yorum farkı ortadan kaldırılmıştır.
Söz konusu kanunun l3'üncü maddesine, 2920 sayılı Kanunun 40'ıncı maddesine ilave hükümler eklenerek Havalimanı Mülki Amirleri tam yetkili kılındı ve refakatsiz giriş hakkına sahip kişilerin arama ve taramaya tabii tutulması şartı getirildi.
Havalimanlarında yıllardan bu yana kurallar belli olup, sade vatandaş X Ray denilen arama cihazından geçer, cihaz sinyal verince yolcu bu kez de elle arama diye tabir edilen fiziksel aramaya tabii tutulur. Bu aramalar şirketten şirkete (güvenlik şirketi) havalimanından havalimanına, arama cihazından, arama cihazına ve hatta görevliden görevliye bile çok değişiklik gösterir. Bir yerde sizden, üzerinizdeki metal cisimleri, bozuk paraları, ilaçları telefonunuzu ve kemerinizi çıkarmanız istenir. Bir başka yerde ise ayakkabı ceket ve şapkanızı da çıkarmanız istenir. İnsiyatif güvenlikçilerdedir.
Üzerinizdeki ve cebinizdeki her şeyi çıkardığınız halde bu arama cihazları yine sinyal verir ve sizi sinir edebilir.
Böyle durumlarda güvenlik görevlisi elindeki sopa şeklindeki dedektörle ve ardındanda da elleriyle sizi arar veya ve x ray’den bir daha geçmenizi ister. Söylenenlere harfiyen riayet edersiniz ve ikinci arama noktasına giderek aynı işlemlere burada da tabii olursunuz.
Bu arama prosedürleri zamana göre de değişir. Emniyet güçlerinin alınan ihbarlara göre alarm seviyesini daha yükseğe çıkarması aramaların daha titiz yapılmasına neden olur. Uçak kaçırılması hadiselerinin çok yaygın olduğu 70’li 80’li yıllarda güvenliğin yetersiz oluşu, hava korsanlarının da işini kolaylaştırırdı. Amerika’da 11 Eylül hadiselerinden sonra, bütün dünyada güvenlik ve arama kriterleri değişti. 100 cc’den fazla bir sıvıyı bile uçağa almayıp çöpe atıldığını görüyoruz.
Türkiye havalimanlarında görev yapan belli başlı güvenlik şirketleri işlerini ulusal ve uluslararası kurallara uygun yapıyor. Bu konuda şimdiye kadar çok önemli zafiyet yaşanmadı denebilir.
Ortada yürürlükte olan ve Milli Sivil Havacılık Güvenlik Programı’nın özüne uygun kurallar vardır ve de uygulanır.
Fakat zaman zaman bu uygulamanın dışında kalmak isteyen resmi veya yarı resmi kimliğe sahip kişilerin, özel bir kanun gereği bu uygulamalardan muaf olduklarını ileri sürerek aranma konusunda zorluk çıkardığı bir gerçek.
Bunlar, adli yargıda iddia ve hüküm verme makamında görev yapanlardır. Siz idik didik aranırken, elini kolunu sallayıp geçenlerdi bu ayrıcalıklılar.
İşte bu düzenleme bu kişilere tanınan ayrıcalığı tamamen ortadan kaldırdı.
Artık, “”Beni arayamazsınız, bana bu hakkı kanun verdi” diyen arkadaşlar bu sözleri kullanamayacak. Çünkü, onlara aranamazlar ayrıcalığı veren bu kanun yeni çıkan kanunla ortadan kalktı. Gazeteler, eski ve yeni kanunu ele alıp, değişen nedir diye bakmadığı için bu ayrıntıyı göremediler. Şimdi, yabancıların yadırgadığı bu ayrıcalıklı ve aranamaz resmi kimlikli yolcular da artık aranıyor ve itiraz edemiyorlar.
Yeni çıkan kanun vatandaşları birinci ve ikinci sınıf diye ayırmayı önledi.
Dünya düzenine tam entegre olduk.
Mutlu yarınlar Türkiyem…