Bizim neslin öğretmenleri için şu söz altın değerindeydi: Öğrenemeyen öğrenci yok, öğretemeyen öğretmen vardır! Bu söz “öğretmen merkezli öğretim” için geçerli idi.
Öğrenci merkezli eğitimin geçerli olduğu günümüz eğitiminde altın değerinde olan söz şudur: Öğrenmek istemeyene kimse bir şey öğretemez! Evet, öğrenme kişinin isteğine bağlı olarak ortaya çıkan bilinçli bir eylemdir. Kimseye zorla öğretemezsiniz, öğretseniz de buna öğrenme denmez. Öyleyse öğrenmek üzere okula gönderdiğimiz çocuk ve gençlerimizin okula isteyerek gitmelerini sağlayacak bir ortam yaratmalıyız. Okul ve sınıfların öğrencilere cazip gelecek şekilde kurgulanması, öğrencilerin isteyerek öğrenmelerinin önünü açacaktır. Unutulmamalı ki zorla eğitim olmaz; zorunlu eğitim de öğrencilerin zorla ve istemeden okula gitmesine neden olur. Bu da öğrencilerin hem mutluluklarına engel olur hem de gerçek öğrenmelerinin ortaya çıkmasına neden olur. Unutmayalım istemeden öğrenmeye çalışmak kişiye eziyetten başka bir sonuç doğurmaz.
Anlatılanlara göre, bir gün genç bir adam Socrates’e gelir
Ve "İrfan ve bilgi kazanmak için yüzlerce mil yol yürüdüm.
Öğrenmek istiyorum, bu yüzden sana geldim. Bana bilgi verir misiniz?" diye sorar.
Socrates, "Gel beni izle" der.
Tanınmış hoca sahile doğru yollanır. Kendisi ve genç takipçisi su kalçalarına gelinceye kadar suyun içinde yürürler.
Sonra Socrates yoldaşını yakalar ve başını suyun dibine batırır.
Genç adamın zorlu çabalarına rağmen hoca onu suyun altında tutar.
Nihayet, adamın direnme gücü tükenince, Socrates genç adamı sudan çıkarır, öğrenci adayını sahile yatırır ve pazar yerine döner.
Genç adam gücünü toplar toplamaz, Socrates’i bulur, ona:
"Sen bir öğretmen ve alimsin," der kızgınlıkla ve protesto ederek "Neden bana bu kadar kötü davrandın?" "Suyun içindeyken," diye sorar Socrates, "herşeyden çok ne istedin?"
"Hava istedim" der genç adam.
Bunun üzerine Socrates şöyle söyler,
"Bilgi ve anlayışı hava kadar istediğin zaman,
kimseden bunu sana vermesini beklemeyeceksin.
Buna her yerde ve her zaman sen sahip olacaksın"...
Kıssadan Hisse: Çocuklarımızı okula biz istediğimiz için değil, onlar okula gitmek istedikleri için göndermeliyiz.
Çocuklarımızı bizim istediğimiz mesleğe yönelterek, hem onların mutsuz olmalarına neden oluruz, hem de başarısız…Unutmayalım, “Gönülsüz yenen aş, ya mide ağrıtır ya baş”