Sedat Semavi’yi rahmetle anıyorum. Onun gazetecilik hakkındaki ünlü sözünü hatırlatmadan geçemem.
Üstad, bundan yaklaşık 70 yıl önce genç gazetecilere:
“Gerekirse kalemini kırın ama sakın satmayın!” demişti.
Bu, bir meslek büyüğümüzün vasiyetiydi ama ne yazık ki günümüzde geçerliliği pek kalmadı.
Bugün basının önemli kısmının kalemlerinin satılık olduğunu görüyoruz.
Yandaş ve yalaka olanlar “Bal tutan parmak yalar” misali iktidarın balını yalamayı tercih ediyor.

Düzgün ve dürüst gazeteciler, sayıları azalsa bile hâlâ var ve baskılara rağmen var olmaya devam edecekler. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Adliyeler, dürüst gazetecilerin ikinci adresi oldu
Tehditler, hedef göstermeler, gözdağı vermeye çalışmalar, bağımsız gazetecileri daha da dirençli hale getiriyor.

Bu azınlıktaki gazeteciler, Gazeteciliğin onurunu, düşünce ve ifade özgürlüğünü korumak için mücadele veriyorlar.  Gazetecilik zor günlerden geçiyor. Ama ben umutluyum. Nasıl olsa siyasiler değişecek gazetecilik hep dimdik ayakta kalacak. Geçmişte olduğu gibi..

Sevgili okurlarım;

Gazetecilik mesleğine gireli tam 40 yıl oldu. Ayrıca üniversitelerde iletişim hocasıyım. Derelerin altında çok sular aktı. Çok farklı dönemler gördüm, yaşadım.

Rahmetli Turgut Özal dönemi(Anavatan) dahil, 1980’den sonraki bütün siyasal oluşumlara  tanık oldum . Özellikle medya açısından  böyle  bir dönemi görmedim..

Eskiden basın dördüncü güçtü. Medyaya güvenilirliği ilk sıralardaydı. Şimdilerde ise medyaya güven yerlerde sürünüyor..

Maşallah, etrafımız omurgasını yitirmiş, iki büklüm muhterem zevattan geçilmiyor… Yalanlar, dolanlar, “cek-caklar”, “şak-şaklar” düğün, çengi halinde…

Meslek büyüğüm rahmetli Hasan Pulur, “İstanbul’un her yerinde lağım yeraltından akar, Babıali’de yer üstünden” diye yazdığında çeyrek asır öncesiydi; peki ya şimdi?

Artık pek çok yerde var “Babıali!” Benimkisi yalnızca bir “Ahh” sadece bir anımsatma…

Üç kuruşluk ikbal için, makam için, mal için zulme ortak olmayacak, zorbalığa övgü düzmeyeceksin mesela… Kalemini, ekranını insanları aldatmak, için kullanmayacaksın…

Omurgalı olacaksın, elde ettiğin makamı, gücü insanların adalet duygusunu yok edecek işlere alet etmeyeceksin, masum insanların ahını almayacaksın mesela…

Sen kardeşim, omurgalı olacaksın, yapılan zulümlerin, baskıların silahı olmayacak, “Ne yapayım, emir kuluyum” sözcüklerinin ardına sığınmayacaksın… Eğer omurgalıysan, toprağa düşen gencecik fidanlar, gözünü kaybeden, beyin travması geçiren yüzlerce, binlerce yurttaşın seni uyutmayacak, kabusun olacak…

Velhasıl kelam; omurgalı olmak kolay iş değildir, emek ister, vicdan ister, yürek ister…Formülü yüzyıllar önce yazılmıştır üstelik:

Omurga çok önemlidir; maazallah bir kırıldı mı, bir eğilip-büküldü mü sürüngene dönüşüverirsin! Öylesine yaşamsaldır ki, yokluğu insanda ne vicdan, ne haysiyet, ne gurur, ne de onur bırakır… Kalem tutan ellerin, doğruyu söyleyen dillerin tutuluverir, bambaşka bir yaratığa evriliverirsin.

Sevgi ve saygılarımla.