Trabzon’da bir başarı öyküsünü Terminal Pide’nin kurucusu Abdulkadir Bektaş’tan dinledik. 11 yaşında çıraklıkla mesleğe başlayan Bektaş, ömrünü adeta fırıncılığa adadı. Hem Değirmendere’de hem de Yomra’da harabe uçağı turizme kazandıran Bektaş’ın hayat hikayesini kendisinden dinledik. ‘Hayalim vardı, hayallerimin peşinden giderek başardım’ diyen Bektaş, kardeşleri İlhan ve Mustafa Bektaş ile Terminal Pide markasını 26 senedir yaşatıyor.
BABA MİRASI
Rahmetli babamızın ekmeğini yiyoruz. Babam iyi bir inşaat ustası olan Ali Bektaş, Suudi Arabsistan’a 2 yıl gurbete gidiyor. Gurbetten geldikten sonra ani bir kararla Yomra’nın Oymalı Köyünde 1984 yılında fırın açmak için girişimlere başlıyor. Oymalı’da bir fırın açılıyor. İnşaat ustası Ali Usta, fırıncı Ali oluyor. Çok büyük zorluklar çekiyor. O dönem köyümüzde Trabzon merkezden çalışan çok ustalarımız vardır. Hafta sonları gelir onlardan bilgi, taktik, teknik alarak. Öğrenmeye açık bir insandı. Zorluklara mücadele ederek, kendini geliştirerek iyi bir fırıncı ustası oluyor. 1984’den 2001 yılına kadar Oymalı’da fırıncılık yapıyor. Babam fırıncılıkla 7 çocuk büyütüyor.
İŞİ ALDIM
Ben de Oymalı’da 1984’de ilkokulu bitirdikten sonra 12 yaşında bir çocukken rahmetli babamın yanında çalışmaya başladım. Babamın bir tane hamur teknesi vardı. Ayaklarım tekneye yetişmezdi. Eski elma kasalarını ters çevirerek, üzerine çıkıp babama hamur keserdim. Bu şekilde hayata adım attım. Babam okumamı istiyordu. Ortaokula yazdırdım. Köyümüzde o dönem tek okul var. Öğleye kadar ilkokul, öğleden sonra ortaokuldu. Rahmetli babamla sabah 4’te kalkar işe giderdim. Öğlede işe giderdim. Bir dönemi böyle bitirdik. Bu bana ağır geldi. Rahmetli babama, ‘Ya okuyayım ya çalışayım’ dedim. İkisi aynı arada yürümüyor. Babam ‘Kararı sen ver’ dedi. Ben küçüğüm ama bir kişinin işini yapıyorum. Babam yalnız. Ben de babamla çalışmak istedim. Babam hem kendisiyle çalışmamı istiyor hem de okumamı istiyordu. Hayatıma babamın yanında 12 yaşında başladım. 17 yaşına kadar çalıştım. 17 yaşında babama, ‘Bu iş artık böyle olmaz. Bundan sonra sen bana çalışacaksın’ dedim. ‘Tamam’ dedi. Köyümüzde o dönemlerde 3 çuval un kullanıyoruz. Ben işi ele alınca çok mutlu oldum. Omuzlarımın üzerine de büyük yük bindi. Hafta sonları babama harçlık verince bu bana mutluluk verdi. 1994 senesine kadar bu şekilde çalıştım. 1995 yılında askerden geldim. Şahsıma, devletime ve vatanıma yakışır şekilde Hakkari Yüksekova’da askerliğimi yaptım.
YURT DIŞINA PARA BİRİKTİRMEK İÇİN ÇIKTIM
Askerden gelince tekrar işin başına geçtim. 7 kardeşli bir ailenin en büyüğüyüm. Benim de hayallerim var. İşler bu şekilde olmayacak. Köydeki iş yeri ile ailemizin geçimini sağlıyoruz. Köyde de çok seviliyorum. 12 yaşından beri insanların içindeyim. Yurt dışına gitmek istedim. Babam izin vermedi. Ali Arslan abimiz ile otururken Libya’ya gitmek istedim. Ali abi isteğimi yaptı. Küçük kardeşim Mustafa’da yanımızda. O da küçük yaşlarda başladı. Kardeşim İlhan’da liseyi bitirdiği zaman yanımıza geldi. Pasaportumu çıkarıp, işlemlerimi yaptım. Babama, ‘işlemlerim bitti, gidiyorum’ dedim. Hüzünlü gittim. Libya’ya gitme sebebimde Trabzon’da iş yeri açmak için para biriktirmek. Kararlarına sahip olan insanım. Libya’da 2 yıl çalıştım. Bu süreçte Türkiye’ye gelmedim. O dönem Libya’da çadır krizi oldu. 24 ay sonra gelmek zorunda kaldım.
İSTEDİĞİM BİRİKİM OLMADI
İstediğim birikimi yakalayamadım ama elimde biraz param oldu. Köye çalışmaya başladım. 24 yaşında yuvamı kurdum, evlendim. Sürekli de arayış içindeyim. Engin Kablan abimden un alıyoruz. Ona bana, ‘Trabzon’da iş yeri bul’ diyorum. Bir gün bize iş yeri buldu. Rahmetli babamla şu anki işyerimizin olduğu yere geldik. Engin abi arabulucu oldu. O dönem burayı işleten bizden 20 bin mark hava parası istedi. Babam, ‘Biz burada batarız’ dedi. Vazgeçtik gittik. İçimdeki kan kaynıyor. Bir şeyler yapmak istiyorum. Aradan 15 gün geçti. Geldim işyeri sahibi Ali abi ile konuştum. Sıcak bir yaz günüydü. Ali abi tek oturuyor. Trabzon’da bana sahip çıkıp, omuz verecek insan tanımıyorum. Yandaki lokantaya sordum. Bana, ‘İşi biliyorsan al destek oluruz’ dedi. Allah bir şey nasip edecekse önünü kimse kesemez. Param yok. Elimdeki birikim ve borçlarla 10 bin mark param oldu. Ali abinin de marketi var. 10 bin mark peşin veririm kalanı da ekmek veririm dedim. Gücüm bu kadardı. O da ‘Tamam’ dedi. Allah’ın açtığı bir kapı oldu. Yandaki lokantanın sahibi Paşa Beder’de şahit oldu. Sözleşmemizi yaptık. Hiç kimsenin haberi yokken işyerini devraldım. Fırının ortasında tek başıma kaldım. Babamı arayarak, ‘Burayı aldım’ dedim. Amca oğlu Ümit’le geldi. Yatacak yerimiz yok. Fırının üstünde bir yerde kalıyoruz. 2 usta var. Ustalara işi bildiğimi söylemiyorum. Ustalar beni zarara uğrattılar. Ustalar ile hasbihal yaparak kovdum. Çırak ‘İhtiyaçlıyım çalışacağım’ dedi.
ÇIRAKLIĞINI YAPACAKSIN
Çıraklığını yapmadığın işin patronluğuna soyunmayacaksın. Böyle başladık. Helva ekmek yedik. Fırında yattık. Gece 1’de işe başlayıp, akşam 5’e kadar çalışıyoruz. Bir yıl dayandık. Gecemizi gündüzümüze kattık. Bir yılda borcumu bitirdim. İşleri nakış, nakış dokuduk. Bir iş yeri aldığın zaman iş yerini bir iki ay kapatacaksın ki iş yerinin değiştiğini insanlar bilsin. Köydeki fırının mülkü bize ait değildi. İşyerinin sahibi, ‘Sen çok para kazandın. Oğlun da Trabzon’da fırın açtı. Artık ben çalışacağım’ dedi. Mert olan babam da ceketini alıp çıktı. Kardeşlerim Mustafa ve İlhan’ı yanıma aldım. Kardeşlerimle büyük birliktelik yaptık. ‘Varsa hepimizin yoksa hiç birimizin’ dedim. 26 yıldır saygı, sevgi içerisinde çalıştık. Terminal Pidenin başarısını altında yatan sır budur.
MAHALLE HALKININ HAKKINI ÖDEYEMEM
Değirmenedere Mahallesi halkının hakkını kesinlikle ödeyemem. Bize çok emeği oldu. Sahip çıktı. Terminalde, sanayideki ustalara kadar hepsinin hakkı vardır. Kar topu gibi, yavaş yavaş büyüyerek bugünlere geldik. Pandemi döneminde babam kalp krizinden rahmetli oldu. İnsanların birbirinden kaçtığı dönemde caminin avlusunun almadığı insanları görünce ne kadar zengin olduğumu anladım. Bize sahip çıktılar. Allah hepsinden razı olsun.
TRABZONSPOR MARKAMIZ
Trabzonspor sayesinde dışarılara açıldık. Maça gelenler bize gelmeye başladı. Kulübümüz aramızda büyük bir köprü oldu. Trabzonspor, şehrimizin en önemli dinamiklerinden birisidir. Ekmek kapısıdır. Herkese katkısı vardır. 100 forma alarak tüm personelimiz maç günü formasını giyerek çalışıyor. Dünyada böyle uygulama yok. Şehrimize büyük katma değer kattı.
TERMİNAL BİR KÜLTÜRDÜ
Terminal günde 3 bin kişiye hitap ediyordu. Ayrı bir kültürdü. Bizim yüzde 30’umuzu aldı gitti. Diğer esnafların yüzde 50’sini aldı. Terminal burada olup yenilenmeliydi. Trabzon diğer şehirler gibi değil. Köyleri dağınık. Terminalde inip ilçesine, köyüne giderdi. Konum itibari ile terminale gelenler biraz sıkıntı yaşıyor. Alınan karara saygı duyuyoruz. Mimari olarak şehrimize yakışır terminal oldu. Terminal buradan gidince, mahallemiz öksüz kaldı.
HAYALLERİMİN PEŞİNDEN KOŞTUM
Hayalleri olan bir insanım. O dönemin Yomra belediye başkanı İbrahim Sağıroğlu, pisten çıkan uçağı Yomra’ya kazandırdı. Allah ondan razı olsun. Mustafa başkan Yomra’da seçimi kazandı. Uçak sosyal medyada viral oldu. Mustafa başkana, ‘Uçağı iş yeri yapalım’ dedim. Olur olmaz derken uçağı aldık. Parkta çay ocağı işleten Mahmut Bayrak’la konuştuk. Naif bir insan. Bizi karşıladı. ‘Burayı bize devreder misin’ dedik. ‘Sizi Allah gönderdi’ dedi ve aldık. Elimiz güçlendi. Temel Şükrü Yılmaz ve Zafer Celap benim iyi bir müşterim. Aramızda aile bağı var. Çok değer veriyorum. Onlara ortaklık teklif ettim. Proje çok büyük. Onlar da ‘Sen olursan biz de oluruz’ dedi. Güçlü şekilde başkana gittik. Yeri aldık, protokol yaparak çalışmaya başladık. Pandemi oldu. 2 tane evimi sattım. Sermaye olarak yaptık. Temel Şükrü ile Zafer arabalarını sattı. İşe koyulduk. TKDK’ya 4 milyon TL’lik proje yaptık. O projeden alacağımız para ile projeyi bitireceğiz. Projemiz son gün sebebini bilmediğimiz şekilde iptal oldu. Temel ile Zafer inşaatta çamurun içinde çok büyük mücadele ettiler. Gece gündüz mücadele ettiler. Onlar olmasaydı bu yükün altına bu şekilde giremezdik. Projemizi onlarla yapmadık. Projeyi bitirdik. Karadeniz Bölgesinde böyle proje yok. Güzel konsept ortaya çıktı.
PAYLAŞIMCIYIZ
Ticarette babamızdan gelen geleneğimiz var. Paylaşımcıyız. İşletmemizde herkes yemeğini yer. Müşteri olmasa biz karşıdan geçen arabaları sayarak kafayı yeriz. İnsana yatırım yapılmadan para odaklı işletme yaparsan ömrün kısa olur. İşini düzgün, kaliteli ve insan odaklı yapacaksın. ‘Siz olmazsanız biz olmayız.’ Aile ortamındayız. Vatandaşımız mağdur olmuyor. İşletmemelerimizi sahiplendiler. Çoluk, çocuğumuzun rızkını kazanıyoruz.