Gazetecilik zor ve stresli bir meslektir.
Yıpranma payı yüksektir ve 5 yıl gibi erken emeklilik hakkı vardır.
Yani emeklilikte yaşa takılmayanlardan
Her ne kadar emekli olan meslektaşlarımın, emeklilikten sonra çok fazla yaşamadıklarını görsek de hatta mesleğini ifa ederken hayatını kaybedenlerin sayısının fazlalığı mesleğin zorluğunu gösteriyor.
Yıpranması hızlı ve ağır etkiler bırakan gazetecilik mesleği aynı zamanda çok da yorucudur.
35 yıla yakın mesleğim sürecinde yorulmadık, yıpranmadık değil ama heyecanımızdan bir şey kaybetmedik.
Covid 19 virüsünden sonraki süreçte yaşanan postcovid dönemi zorunlu da olsa bizi de biraz dinlenmeye itti.
Kısa da olsa bir tatil yapın dedi.
Çok değerli doktor arkadaşım sağolsun “Senin ortam değişikliğine ve dinlenmeye ihtiyacın var” tavsiyesi üzerine şöyle kafayı biraz dağıtayım dedim.
Atladım aracıma, çevirdim kontağı hadi bakalım neresi ise….
Ortam değişikliği ya
Bir yer olsun da neresi olursa olsun dedim.
Karadeniz Sahil Yolundan batıya doğru açılayım istedim.
Öncelikle şunu belirtmek isterim, Karadeniz Sahil Yolu’nun yapımında taş üstüne taş koyan herkesten Allah yüz bin kere razı olsun.
1983 Yılında tek başına iktidara gelen merhum Turgut Özal’ın kurduğu 45. Hükümetten tutun da bugün gelinen 66. Erdoğan Hükümetine kadar olan tüm Cumhuriyet Hükümet’lerinin katkı sağladığı Karadeniz Sahil Yolu’ndan ilerlerken, yapılan o güzelim yollardan sağ-salim geçerken hepsine teşekkür ettim rahmeti rahmana kavuşanlara dua okudum.
Sinop’a kadar gittim yol adeta jilet gibi,
Yıllar önce Sinop’a giderken Samsun-Sinop yolunun inşaatına rastlamış dağ yolundan ilerlemiştim. Şimdi ise bayıldım.
Cengiz İnşaat, Çelikler Holding’in yürüttüğü çalışmalardan sonra Trabzonlu mühendislik firması İsmail Keleş’in sahibi olduğu Sarıosmanoğlu İnşaat’ın tamamladığı yol adeta havalimanı pisti gibi.
Son mührü Sarıosmanoğlu İnşaat vurdu.
Kışın buz pateni, yazın golf’un yapılabileceği kadar pürüzsüz bir yol.
O dönem dağ yolundan bitirdiğim gezimi bu kez sahilden viyadüklerle ilerlerken gerçekten gurur duydum.
Sadece Trabzon-Samsun-Sinop yolu değil, turizm merkezi Sinop’un ilçe yolları da gerçekten mükemmel.
Sinop-Erfelek yolu
Gerze yolu kısmen de Ayancık ve Boyabat-Kastamonu yolu kısacası tüm yollar kaymak gibi.
Emeği olan herkese şükranlarımı sunuyorum.
Karayolları Genel Müdürü arkadaşım sevgili Abdulkadir Uraloğlu’nun şahsında tüm karayolları çalışanlarına binlerce kez teşekkür ediyorum.
Tabi ki bir teşekkür de yapımını sağlayan yani işin önemli kısmı olan parayı aktaran hükümetlere ve işini ciddi bir şekilde yürüten yüklenici firmalardan Allah razı olsun.
5 gün boyunca gezmediğimiz yer kalmadı desek yerinde olur ama en çok etkilendiğim yerlerden biri de daha önce ziyaret ettiğim tarihi Sinop Cezaevi’ydi.
Kırım Hanı II. Devlet Giray, Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Ruhi Su, Burhan Felek, Zekeriya Sertel, Refi' Cevad Ulunay, Celal Zühtü Benneci, Hüseyin Hilmi, Osman Cemal Kaygılı, Kerim Korcan, Osman Deniz ve Selahaddin Ali’nin yattığı, Başın öne eğilmesin aldırma gönül, Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz şarkılarının yazıldığı, dışarda deli dalgaların gelip duvarlarını yaladığı şiirlere ve türkülere konu olan Sinop Cezaevi.
1,2 ve 3. Kısımlarında onarım yapılıyor, idari kısım ve dördüncü bölüm ile hala idam sehpasının kurulu bulunduğu bahçesini ziyaret etme fırsatı buldum.
"Anadolu'nun Alkatrazı" tabiri ile tanınan cezaevi 1999 yılında kapatılarak müzeye çevrildi. Düne kadar açıktı yani.
Üç yanı deniz olan ve tarihî Sinop Kalesi duvarlarının içerisinde yer alan cezaevine ev sahipliği yapan kale yaklaşık 4000 yıl önce bölgenin hakimi Gaskalılar tarafından yapılırken Kalenin cezaevi olarak kullanımına ait en eski belgeler ise 1568 yılına dayanıyor.
Dile kolay 431 yıllık cezaevi
Evliya Çelebi seyahatnamesinde bu zindandan şöyle bahsetmiş;
"Büyük ve korkunç bir kaledir. 300 demir kapısı, dev gibi gardiyanları, kolları demir parmaklıklara bağlı ve her birinin bıyığından 10 adam asılır nice azılı mahkûmları vardır. Burçlarında gardiyanlar ejderha gibi dolaşır. Tanrı korusun, oradan mahkûm kaçırtmak değil, kuş bile uçurtmazlar."
İç kalenin resmi olarak 1887 yılında zindana dönüştürüldüğü cezaevinde 1939 yılında da çocuk hapishanesi olarak yeni bir bina inşa edilmiş.
Yüzbinlerce kişinin yattığı, tek kişilik taştan yapılmış hücre ve zindanlar insanın kanını donduruyor gerçekten.
Evet, büyük acılar dilsiz olur
Bazen kelimeler yüreğe dolar, dolar da dilden bir türlü çıkmaz ya işte öyle bir şey. Yutkunup durduk ziyaret boyunca.
Sinop, Karadeniz’in gezileceği turistik mekânlardan biridir, görmenizi tavsiye ederim.
Biz de öyle yaptık ve kendimizi resetlemiş olarak hissederek yeniden görevimizin başına döndük.
Mutlu bir hafta diliyorum.