Ekonomik yaraların yeni, yeni sarıldığı dönemin içerisindeyiz.
Geçtiğimiz yıl ciddi anlamda dalgalanan Türkiye ekonomisi buna rağmen yılı pozitif büyüme ile kapattı.
Bu yıl büyümenin % 20 olacağına kesin gözüyle bakılıyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, ekonominin normale dönmeye başlamasıyla faizlerde indirim noktasında mesajlar verdi.
Ardından Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu net bir çıkış yaparak, "Enflasyonda mücadelede yalnız bırakılıyoruz" açıklamasında bulundu.
Başkanın açıklamasının ardından Hazine ve Maliye Bakanı Lütfü Elvan dikkate değer şu ifadelerde bulundu:
"Kurumsal kredilerde ve ödemelerinde sorun yok. Ama bireysel kredilerin sınırlandırılması için bankalarla görüşmelerimiz var, ciddi bir artış var.
Bu konuda bazı tedbirler aldık, ama yeni tedbirler de gündeme gelecek. Bankalara bireysel kredilerin özenle takip edilmesini istedik.
Ayrıca kurumsal olarak alınan kredilerin, yani bir yatırım projesi için alınan teşvik kredilerinin gerçekte bu proje için kullanıp kullanılmadığı konusunda yeni bir prosedür oluşturacağız. Takibi yapılacak.
Yeni kredi verilirken, önceki kredinin gerçek anlamda yatırım için kullanılıp kullanılmadığına bakılacak.
Alınan krediye konu olan yatırımın gerçekleşme durumuna bakılacak.”
Bu açıklama neden önemli?
Türkiye'de büyümenin ve halkın refah seviyesinin artması için enflasyonu kalıcı olarak durdurmak gerekir.
TÜİK'in son açıkladığı veride enflasyon % 18.95.
Bu tablodan herkes şikayetçi neden olmasın ki.
Bu faiz ortamında istihdam oluşturmak buna zemin hazırlamak mümkün olmuyor.
Kredilere sınırlama getirilecek olması bir taraftan erken seçim beklentilerini de noktalandırmış oluyor.
Cumhur İttifakı halkın kazandığının değerinin olduğu, cebinde parasının erimeyeceği bir atmosferde seçime girmek isteyecektir.
AK Parti'yi ayakta tutan 20 yıl iktidarda tutan en önemli faktörlerden biri ekonomide bir çizgi yakalamasıydı.
Şimdi teşkiları nasıl kuruluş kodlarına getirmek istiyorsa ekonomiyi de gerek turizm desteği, gerek IMF'den gelecek olan döviz ve dış politikada ABD ile yumuşama sinyalleri ile yeniden dizay etmek istiyor.
Döviz rezevleri için Cumhurbaşkanı '115 milyar dolara ulaştı' dedi.
Yol uzun; ancak kırılganlıkyan çıkmak için olumlu emareler var...
Yeniden başa döneceğim.
Bireysel krediler.
Adam bankaya gidiyor.
10 Bin TL ihtiyaç kredisi çekiyor. Sonra onunla güzel bir tatil yapıyor.
Çok şık bir cep telefonu alıyor ama ödeme zamanı geldiğinde parayı ödemiyor.
Takibe düşüyor ve aylar geçiyor.
Bir yıl sonra da parayı faiziyle birlikte ödemek zorunda kalıyor.
Bu kez iki kez mağduriyet doğuyor.
Hem Bankalar mağdur oluyor kredisini zamanında geri alamadığı için.
Hem de vatandaş 10 bin TL’yi hapis yatmamak için 20 bin TL bulup buluşturup ödemek durumunda kalıyor
Ben kartlı alışverişe dahi bir sınırlama getirilmesinden yanayım.
Vatandaşların milyarlarca TL’lik kredi kartı borcu var.
Türkiye ekonomisi bankaların sırtında yük ve yine kredi kartları ile ayakta duruyor.
Türkiye üretim ekonomisine geçmedikten sonra ne yaparsa yapsın,
Faizi düşürse, enflasyonu baskılamaya çalışsa da işin içinden çıkamaz.
Ekonominin düzelmesi için Türk halkı önce tüketim ekonomisine fren koyacak.