Geçtiğimiz haftaki köşe yazımızda; Süleyman Soylu'nun ibresi ve Dr. Devlet Bahçeli'nin pusulasının, an itibariyle Süleyman Soylu için MHP genel başkanlığını gösterdiğini yazmıştık...
Bu konuyu istişare ettiğimiz bazı kişiler; bu konuda aynı fikirde iken bazıları da hamurunda ülkücülük veya Ülkü Ocaklarında yetişmeme sorunsalı sebebiyle, asla ve kat'a Süleyman Soylu'nun MHP'nin başına geçemeyeceği öngörüsünde bulundular...
Unutulmaması gereken en büyük gerçeklik; olayların, insanların, sebeplerin ve sonuçların, yaşandığı zaman dilimi gerçeklerine göre değerlendirilmesi esasına dayanır...
O yüzden buradan defalarca yapılan o en büyük hatalarımızdan olan; Atatürk şu anda yaşasaydı şöyle olurdu ve liderleri, özellikle de Tayyip Erdoğan'ı, Atatürk ile mukayese etmenin son derece anlamsız ve gerçekliği yansıtmayacak bir durumu gözler önüne seriyor olması...
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk'ün yaşadığı devrin en büyük lideri ve dehası olduğu hususunda hiç bir zerre tereddütümüz yok. Ama O'nu; ilkelerini, inkılaplarını ve de çağlar ötesi sözlerini de, yaşadığı zaman dilimine uygun olarak değerlendirmenin daha sağlıklı olacağı kanaatindeyim. NET...
Bu girizgâhdan sonra; 67 öncesi ve 70 kuşağı ülkücülük kavramı ile an itibariyle yaşadığımız zamanda ki ülkücülük kavramlarının dahi farklılık arz ettiğini, öyle de olması gerektiğini bilmemiz son derece elzem...
Nasıl ki büyük devrimciler Che Guevara ve Deniz Gezmiş gibilerinin de bir daha gelmeyecek olması gibi...
Zira en büyük anti emperyalistlerdendi kendileri ve an itibariyle böyle anti emperyalist, devrimci ve sosyal demokratları bulmak çok mu çok zor bir hal aldı artık...
Nasıl ki üstad Nihal Atsız'ın Türkçülük kuramını oturttuğu o Turancılık anlayışının da an itibariyle çok farklı bir hal alması gibi...
9 Işık Doktrini, Alparslan Türkeş ve Muhsin Yazıcıoğlu'nun ülkücülüğü nasıl tartışma getirmez bir konu ise; Mhp'nin bünyesinde barındırdığı Turancı, Türkçü, Atsız'ı referans alan, Abdurrahim Karakoç'u baz alan veya Muhsin Yazıcıoğlu'nun Türk - İslâm Sentezini özümseyen bir çok heterojen grup gerçekliği de, Mhp'nin özünü oluşturan sarmallardan sadece birkaçı...
Kaldı ki Türkçülük kuramını esas olarak kabul eden Mhp'lilerin bir çoğu; an itibariyle İyiler Hareketi ve Zafer Partisi bünyesinde siyaset yapıyor...
Yani dememiz o ki o çok tartışılan; ülkücü beyaz çorap giyer mı ?, ülkücü olmak ile Mhp'li olmanın çok farklı şeyler olduğu, vurdulu kırdılı mafyotik söylemler ile şahısların ülkücülüğün özüne çokça zarar verdiği aşikâr...
Artık günümüzde Ülkücülük, Milliyetçi Muhafazakârlık, Devrimcilik ve Sosyal Demokrasi ideolojilerini benimseyen kişilerin; çorap renklerinden 9 Işık Doktrinini ezbere bilmelerinden, Devrimci simgesi Orak - Çekiç amblemli kıyafetler giymekten ulumaları vs boş safsatalardan ziyade; beyninin içinde özümsediği fikirlerin mantık ile uyumu, entelektüel bir birikime sahip mi ve an itibariyle, dış ve iç siyaset için ne tarz çözüm önerileri sunuyor, bunlar baz alınıyor artık. NET...
Ben, şahsen, kendim, bizzat; Ülkücülük ile Mhp'li olmanın birbirinden 180 derece farklı 2 kuram olduğunu düşünüyorum açıkçası...
Mhp'nin iktidar formülü de çağın gereklerine ne derece değişim ve uyum göstererek, kaç kitap okuduğu ve beynini etkin kullanabilme meziyeti; beyaz çorap giymesine takılmak yerine, hâl hareket eylem ve üslubu ile beyninin içinde o temsilcisi olduğu hareketi, nasıl muasır medeniyetler seviyesine çıkarabileceğine dair sahip olduğu öngörüler ve ileri görüşlülüğünün referans olarak alınması gerektiğini düşünüyorum...
Kaldı ki illâ birinin ülkücü olması demek; Ülkü Ocaklarında yetişmesine de bağlı olmamalı. Zira 70, 80, 90 söylemleri ile milenyum söylemleri son derece farklı bir silüet aldı bildiğimiz üzere...
Ama illâ buna göbekten bağlı ve takıntılı iseniz; Süleyman Soylu'nun Dyp serüveni öncesinde, siyaset kulvarında ilk olarak kendisini Gaziosmanpaşa Ülkü Ocaklarında gösterdiği bilgisini de paylaşalım...
Ama burada önemli olan konu; Dr. Devlet Bahçeli'nin neden Süleyman Soylu ismini Mhp'nin başına düşündüğü olmalı ki cevabı zaten belli...
Lider bir figür olması, kitleleri arkasından sürklase edecek potansiyeli, devlet deneyimi ile edindiği tecrübe ve siyaset arenasında sarf ettiği efor, an itibariyle milliyetçi tandanslı bir muhafazakar olması ve İçişleri Bakanı olarak gösterdiği başarı ile terörü bitirmesi; kendisi için alınması gereken en önemli referanslar diye öngörüyorum...
Yerel seçimleri bekleyiniz efendim...
Sonrasında yeni aktörler, liderler, oluşumlar ve de siyasi figürler bizi bekler. NET...
Selâm ve muhabbetle sevgiler & saygılar