İçinde kendi aydınlarımızın (!) da bulunduğu bazı çevreler 2 milyona yakın Ermeni’nin “soykırıma” tabi tutulduğunu iddia etmektedir. Tarih şuurundan bihaber bulunan bu kişilerin söylemleri incelendiğinde gerçeklerin hiç de öyle olmadığı anlaşılmaktadır.

Ermeniler, ilk kez 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Osmanlı’dan ayrılmak için harekete geçmişlerdir. Zira 3 Mart 1878’de imzalanan Ayastefanos Antlaşması’nın 16. ve 13 Temmuz 1878 tarihli Berlin Antlaşması’nın 61. maddesi ile “Ermeni Meselesi” ilk kez uluslararası arenaya çıkartılmıştır.

Osmanlı Ermenileri isyan ateşiyle yanmaya başlamış, 1887’de Hınçak, 1890’da ise Taşnak Komitesi kurularak bağımsızlık fitili ateşlenmiştir.

Ermeniler ilk çıkışlarını 1895’de gerçekleştirdiler. Anadolu’yu ateşe veren ayrılıkçı Ermeniler, karşılarında II. Abdülhamid’i buldular. Tavizsiz tutumuyla komitacılara göz açtırmayan Sultan Hamid, bu tavrı nedeniyle bazı Ermeniler tarafından “kızıl sultan” olarak anılmıştır.

Birinci Dünya Savaşı yaklaşırken Osmanlı Hükümeti, Ermeniler ile masaya oturarak onlardan savaş süresince Osmanlı Devleti’ni desteklemelerini istemiştir.

Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi halinde sadık vatandaşlar olarak Osmanlı orduları safında görevlerini yerine getireceklerini vadeden Ermeniler, sözlerini tutmamışlardır.

Zira Kafkas Harekâtı sonrası Rus kuvvetlerinin, Osmanlı topraklarına girmesiyle, Osmanlı ordularındaki Ermeniler silahlarıyla firar ederek; ya Rus kuvvetlerine katılmışlar, ya da çeteler kurarak sivil halka saldırmaya başlamışlardır.

Osmanlı Orduları cephede mücadele ederken cephe gerisinde Ermeni çeteler, halka yönelik katliamlarda bulunuyorlardı. Ermeni katliamlarının en çarpıcı örneği ise 1915’de Van’da yaşanan hadiselerdir.

Ermenilerin 1915’te çıkardıkları isyan, Van merkez dâhil köy ve kazaların tamamına yayılmış, 20 Mayıs 1915’te Rusların Van’a girmesi Ermeniler tarafından sevinç gösterileriyle karşılanmıştır.

Ruslara yardımcı olan Ermeni çete lideri Aram Manukyan, Van valisi olarak atanmış, Osmanlı Ordusu Van’ı geri alana kadar Ermeniler, Van’da savunmasız Müslüman halka akla hayale gelmeyecek işkence ve katliamlarda bulunmuşlardır.

Anadolu’nun bilhassa doğusunu ateşe veren Ermenilere karşı önlem almak amacıyla Osmanlı Hükümeti, ilk olarak 24 Nisan 1915’de tarihinde Ermeni Komitelerini kapatarak, yöneticilerinden 2345 kişiyi devlet aleyhine faaliyette bulunmak suçundan tutuklamıştır.

Dışarıdaki Ermenilerin her yıl "Sözde Ermeni soykırımının yıldönümü" diye andıkları 24 Nisan, yukarıda belirtilen komitecilerin tutuklandığı gündür.

Bu olaydan bir süre sonra 27 Mayıs 1915 tarihinde “Sevk ve İskân Kanunu” kabul edilmiştir. Kanun mucibince sayıları yaklaşık 1 milyona yakın Ermeni, Anadolu dışına çıkarılmıştır.

Meşru müdafaa hakkını kullanan Türk Hükümeti’nin bu tavrını sanki bir soykırımmış gibi dünyaya lanse eden bir kısım çevreler, o günlerde katledilen yüzbinlerce Müslüman’ı görmezden gelmektedirler.

Yıllar sonra 1915 olaylarını intikamını almak isteyen Ermeniler, kurdukları ASALA terör örgütü ile eskiden yaptıkları gibi yine savunmasız insanları hedef almaya devam etmişlerdir. Zira Ermeni teröristler, 21 ülkede 38 kentte, 39'u silahlı, 70'i bombalı, 1’i de işgal şeklinde olmak üzere toplam 110 terör olayı gerçekleştirmişlerdir. Bu saldırılarda 42 Türk diplomat hayatını kaybetmiştir.

Neticede 1915 olayları gerçekçi bir yaklaşımla ele alınarak o dönemin şartlarına göre değerlendirilmelidir. Bu yapılırken tarihsel süreçte Osmanlı Devleti’nin azınlıklara karşı uyguladığı hoşgörü politikası da dikkate alınarak Tehcir Kanunu’na meşru müdafaa gözüyle bakılmalı ve o süreçte yaşanan kayıpların tek taraflı olmadığı da unutulmamalıdır.