Trabzon’da meydana gelen can ve mal kaybına neden olan afet yazılarımızın bu hafta inşallah sonuncusunu kaleme alıyoruz. “İnşallah” diyoruz çünkü doğal afetlerin son bulduğunu ve bir daha olmayacağını söyleyemiyoruz. Bizim yaptığımız, bu kadim şehrin bir afet envanterini hazırlayıp ilgili kurumların ve bilim insanlarının dikkatine sunmaktır. Zira bildiğimiz kadarıyla Trabzon’un bir afet envanteri bugüne kadar hazırlanmamıştır. İlgili kurumlarda bulunan afet kayıtları yetersiz ve eksik durumdadır
RESİM: 1990 selinde suların denize sürüklediği araçlar
Bizim çalışmamızın eksiksiz olduğunu iddia ediyor değiliz. Ancak 1800’lü yıllardan itibaren Osmanlı ve Cumhuriyet arşivlerinde, DSİ, Afet Müdürlüğü ve Jandarma Komutanlığı ile 1931 senesinden itibaren erişebildiğimiz yerel gazete arşivlerinde Trabzon’da afete dönüşen doğal olaylar tarihsel sıra ile incelenerek kaydedilmiştir.Bu arada doğal afetlerin Trabzon’da neden olduğu il dışı ve il içi göç kayıtları da tespit edilmeye çalışılmıştır.
TRABZON’UN AFET ENVANTERİ TAMAMLANDI
Bu anlamda coğrafyacı Mustafa Topsakal ile birlikte yayına hazırladığımız“Geçmişten Günümüze TRABZON’DA DOĞAL AFETLER” adlı kitabımızın konu ile ilgili en kapsamlı çalışma olduğunu söyleyebiliriz.
Resim: 1987 Yomra Taşboğazı heyelanının sebep olduğu taşkın
Yaptığımız envanter çalışmasına göre, Trabzon’da 1860 yılından itibaren sel, heyelan, deprem, çığ düşmesi ve fırtına gibi can kaybına neden olan 103 adet afet meydana geldiği ve bu olaylarda 651 vatandaşımızın hayatını kaybettiğini tespit ediyoruz. Hala cesedi bulunamayan onlarca vatandaşımız bulunmasının bizim için de şaşırtıcı olduğunu söylemeliyim.
Afet tarihleri incelendiğinde özellikle mayıs- eylül ayları arasında en fazla can kaybının meydana geldiğini görüyoruz. Trabzon’da meydana gelen 103 afetin içerisinde en fazla can kaybına neden olan iki afet var. Bunlardan biri sel, diğeri heyelan olaylarıdır. Nitekim Trabzon’da 1860 yılından bu güne kadar ölümle sonuçlanan 72 sel ve heyelan olayı meydana gelmiş, bu olaylar sonucunda 495 vatandaşımız sel sularına kapılarak ya da toprak altında kalarak hayatlarını kaybetmiştir.
RESİM: 1988 Çatak heyelanı
İncelediğimiz dönem içerisinde en fazla ölüme neden olan afet, 148 kişinin hayatını kaybettiği 1929 Of selidir. Aslında 1929 yılındaki afette can kayıpları çok daha fazladır. Ancak bizim envanterimizde resmi rakam esas alınmıştır. Bunu 1988 yılında meydana gelen ve 64 kişinin öldüğü Çatak heyelanı ve 56 kişinin öldüğü 1990 seli ve 1988 senesinde meydana gelen Beşköy seli takip etmektedir. Nitekim 1998 senesinde meydana gelen afetlerde 50 kişi hayatını kaybetmiş ve pek çoğunun cesedine ulaşılamamıştır.
RESİM: 1998 Beşköy seli
Trabzon’da meydana gelen, can ve mal kayıplarına neden olan sel ve heyelan olaylarında en dikkat çekici husus, aşırı yağışlar nedeniyle yamaçların koparak derelerin önünde baraj meydana getirmesi, bir süre sonra da barajın yıkılarak suların felakete dönüşmesidir. Nitekim en çok ölümün gerçekleştiği 1929 Solaklı vadisindeki afet bu şekilde meydana gelmiştir. Yamaçların kopup derelerin önünü kapatması nadir de olsa güzel sonuçlar da doğurmuş ve 1950 senesinde meydana gelen Sera heyelanı, Sera gölü gibi güzel bir tabiat parçasının oluşmasına neden olmuştur.
Resim: 1950 Sera heyelasnı
Trabzon bir kış memleketi değildir ancak sel ve heyelan dışında en fazla ölüme neden olan afetlerde çığ düşmesi 3. sırayı almaktadır. İncelediğimiz dönem içerisinde Trabzon’da 80 kişinin çığ düşmesi nedeniyle hayatını kaybettiğini tespit ediyoruz. Çığ olaylarından en çok etkilenen ilçelerimizin Çaykara, Maçka ve Akçaabat olduğunu belirtelim. Yukarıda dediğimiz gibi bunlar bizim tespit edebildiklerimizdir. Herhangi bir şekilde kaydedilmemiş olan veya bizim ulaşamadığımız olaylar var mıdır? Bunlara yok diyemeyiz.
Yine Trabzon’da ölüme neden olan afetlerde 4. sırada fırtına ve yıldırım düşmesi gibi olumsuz hava koşullarını saymak zorundayız. Nitekim bugüne kadar Trabzon’da 73 kişinin bu doğa olayları neticesinde hayatını kaybettiğini üzülerek tespit ediyoruz.
RESİM: 2023 senesinde iki gencimizi hayatta koparak fırtına
Trabzon’da en az ölüme neden olan doğal afetin ise deprem olduğunu görüyoruz. 1939 senesinde Erzincan’da meydana gelen depremin Trabzon’u da etkilediğini özellikle Akçaabat ve Vakfıkebir ilçelerinde yüzün üzerinde evin yıkılmasına ve yüzlercesinin hasar almasına neden olduğunu biliyoruz. Ancak deprem neticesinde ölen insan sayımız çok şükür 3 kişi ile sınırlı kalmıştır. Yukarıda Trabzon’daki heyelanların aşırı yağışlarla tetiklendiğini belirttik, ancak bu şehirde depremin tetikleyeceği heyelanların çok daha fazla yıkıma yol açacağı unutulmamalıdır.
Bütün bu çalışmayı yapmamızın en önemli gayesi, geçmişe bakarak geleceğe ışık tutacak bilimsel gayretlere altlık hazırlayabilme isteğidir. Zira her yazımızda üstüne basa basa söyledik. Doğal afetler bir kez olup geçmiş olaylar değildir.Bir bölgede meydana gelen sel, heyelan ve deprem gibi doğal olaylar ileriki yıllarda benzer afetlerin tekrar yaşanabileceğinin en önemli göstergesidir. O yüzden bir kentleşme hikayesi yazılırken afete neden olabilecek doğal olayları tetiklememek ve etkilerinden sakınmak esas olmalıdır.
NE YAPACAĞIZ?
Doğa olaylarını önlemeye gücümüz yetmemektedir. Yani bir yerde dere varsa bunun zaman zaman taşıp etrafını istila etmesi her zaman mümkündür. Aşırı yağışlar nedeniyle yamaçların kopup aşağıya düşmesi her zaman olasıdır. Yüksek kar yağışları olan yerlerde çığ düşmeleri beklenmelidir. Depremler aynı şekilde önlenemez doğa olaylarıdır. Bunları önleyememekle beraber etkilerini azaltmak, can ve mal kayıplarını en aza indirmek ise bizim çabamıza bağlıdır.
Resim: Araştırmacı yazar Fatih Erol
Kentlerimizin afet olayları esas alınarak doğru planlanması ve vatandaşlarımızdaki afet bilincinin geliştirilmesi, etkin denetimler ve siyaset üstü kararlı uygulamalar can kayıplarımızı azaltacaktır. Şimdi hazırladığımız afet envanterini esas alarak herhangi bir afete maruz kalmamak veya bir afeti tetiklememek için neler yapılmalıdır, daha detayı kitabımızda yer almak üzere kısaca maddeler halinde sıralamaya çalışalım.
1.Dere yatakları yüzyıllar boyunca oluşmuş doğal yapılardır. Dere, kendisine en az direnç gösteren yerden akma eğilimindedir. Dolayısı ile dere yataklarını daraltan, derenin yönünü değiştiren müdahalelerden vazgeçilmelidir. “Su akar yatağını bulur” sözü boşuna söylenmiş bir söz değildir. Afet kayıtları, yüzyıllarca kıvrıla kıvrıla akan derelerin kanala alınarak ıslah edilemeyeceğini bize göstermiş olmalıdır. Yanlışta ısrar edilmemelidir.
2. Dere yatakları ve taşkın sahalarında bulunan yapılar, konut ve sanayi tesisleri bir devlet politikası ile 20-30 yıllık hedeflerle boşaltılmalı, dere yataklarına yeni yapı yapılmamalıdır.
3.Kuru dereler bile aşırı gelebilecek yağış sularının tahliye edilmesinde önemli rol oynadıklarından bu yapıların her zaman açık bulundurulması, hafriyat benzeri malzeme ile doldurulmaması ve bitki örtüsü ile bu kanalların kapanması önlenmelidir.
4. Dere yatakları bu konuda yetiştirilmiş uzman bir ekiple sürekli kontrol edilerek yatak kesitlerini daraltan her türlü malzemeden arındırılmalı, bu iş rutin hale getirilmelidir. Çünkü taşkının ne zaman olacağını bilmek mümkün değildir. O yüzden her daim hazırlıklı olmak en akıllıcasıdır. Unutmayalım bir taşkının olmaması için yapılacak harcamalar, taşkın olduktan sonra yapılacak onarım maliyetinden daha düşüktür.
5. Yamaç arazilerde gerek yol yapımı gerekse diğer inşa faaliyetlerinde arazi yapısına dikkat edilerek inşaat çalışmaları yapılmalı heyelanlar tetiklenmemelidir.
6. Şehir içinden geçen kanal ve menfezler mümkün olduğunca geniş tutulmalı ve maksimum yağışlarda yağmur sularını tahliye edebilecek genişlikte olmalıdır. Yollardaki menfez kesitlerine de dikkat edilmeli ve periyodik kontrollerle akış kesitlerinin daralmasına izin verilmemelidir.
RESİM: 2016 Beşikdüzü selinde tıkalı olan menfezler