Cemil Çiçek’in kendi anlatımına göre, 28 Şubat 1997 sürecinde 8 yıllık eğitime evet oyu vermediği için ANAP’tan dışlandı ve Refah Partisi, Fazilet Partisi derken AK Parti ile yolları kesişti.
Gazetelerde, teleziyonlarda, internet sitelerinde özel söyleşileri keyifle dinler, okurum.
Not da alırım.
Habertürk televizyonundan Mehmet Akif  Ersoy son 4 röportajında eski Diyanet İşleri  Başkanlarını konuk etmiş idi.
Çok güzel mesajlar verdiler.
Önceki akşam da Ankara’da eski Başbakan yardımcısı, Adalet Bakanı  Cemil Çiçek’i ağırladı.
Çiçek, Ankara’da Çay yolunda Fevzi hocaya girdiğimizde sık, sık Fevzi Çimşit ve Kemalettin Göktaş ile tavla oynarken gördüğümüz ve sohbet etme imkanımız olan bir siyasetçi.
Fevzi hocanın babası vefat ettiğinde Akçaabat’a kadar geldi ve Taziye diledi, döndü.
O kadar da vefalıdır.
Çiçek, Devlet eski Bakanımız Faruk Özak’ın da yakın dostudur.
Özak nikahlarda konuşma yaparken Çiçek’in sözlerine atıfta bulunur.
Cemil Çiçek, 1977-1980 arasında Yozgat Belediye Başkanlığı yapmış. ANAP iktidarlarının Bakan ve önemli isimlerinden.
Kendi anlatımına göre de, 28 Şubat 1997 sürecinde 8 yıllık eğitime evet oyu vermediği için yollarını ayırdı ve Refah Partisi, Fazilet Partisi derken AK Parti ile yolları kesişti.
TV’deki 2 saatlik konuşması kitap olacak ve ders olarak anlatılacak bir söyleşi.
Darbelerden başladı ve AK Parti’nin iktidarının ilk yıllarını önemli bir benzetme ile anlattı:
‘AK Parti uzun süre deplasmanda maç oynadı, AK parti denetimli serbestlikten bir süre önce kurtuldu’ derken darbe virüsünün Türkiye’ye 1960’da 27 Mayıs’ta girdiğinn altını çizdi. Fetö darbesinin maliyetinin de Türkiyeye ağır  olduğunu aktardı.
Cemil Çiçek’in siyasetteki kavgalara yönelik de önemli uyarıları oldu.
Bunları söylerken, ‘Siyasetin yıkıcı dili yanlış bilgidir. Yanlış bilgilerle kutsallar üzerinden siyaset yapılıyor. Zarar veriliyor, tarihe ideolojik elbise giydirmemek lazım. Biz siyasetçiler el sıkmasını değil yumruk sıkmasını tercih ettik. Cenazelerde bile yanyana gelemeyen bir siyasi iklim var. Bu iklim değişmeli.’
Konşumasında Türkiye’nin geldiği süreci öven Cemil Çiçek şu tespitleri yaptı:
‘Türkiye toplu iğne yapamazken denizaltı yapıyor, SİHA’ları yapıyor. Bir pandemi süreci yaşandı. Amerika, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa koronavirüsü karşısında çok zor durumda kaldı. Türkiye süreci güzel yönetti. Dünün Türkiyesi yok.’
Cemil Çiçek’in toplumda yer eden çıkışı 27 Mayıs bildirisine cevabıdır.
Her ne kadar hükümetin bir tavrı olsa da Genelkurmayın ışıklarının hiç sönmediği bir dönemde çıkıp o bildiriyi okumak her siyasetçinin harcı değildir.
O süreci de aktardı:
‘Cumhurbaşkanlığı seçimini yapamadı bu devlet. Meclis'te anayasaya uygun Cumhurbaşkanı seçilemedi, devlet krizi oldu. Neredeyse daha kötüye gidecekti. Bir partinin göstereceği adayın genelkurmay başkanından onay alacağı nerede görülmüş? Herkes kendi görevini yapacak? AK Parti 2007'de Cumhurbaşkanını neden seçemedi? Denetimli serbestlik altındaydı. Allah'tan erken seçim kararı alarak, MHP'nin de Meclis'e girmesi sebebiyle. Yargının görevi hukuksal denetimdir, siyasi denetim yargının işi değil, Meclis'in görevi. Siyaset benim hakkım, sorumluluğum olduğu halde yargı, ordu siyaset yaptı. Yapana söylüyorum bunu. Kapatma davasını uydurma bir sürü delille açtılar. Bunun Türk ekonomisine verdiği zararı da hesap edemediler.’
Duayen Siyasetçi Cemil Çiçek, sohbetini eğitimle bağladı:
‘Yıllarca üniversitelere kitapla değil taşla sopa ile gittik. Öyle örgütlediler. Türkiye o kadar önemli bir ülke ki, bazı devletler en iyi ajanlarını bu ülkeye gönderdiler. 15 Temmuz da öyle organize edildi.’
Pazar günü gazeteye geldim Habertürk’te söyleşiye bir kez daha baktım.
2 saatlik konuşmasında 10-15 kez ANAP ve merhum Turgut Özal’dan ismen söz etti, ismini verdi, ancak istişare kurulunda yer aldığı sayın Cuhurbaşkanımızın icraatlarını anlatırken bir kez  bile Tayyip beyden ismen söz etmedi.
AK Parti sayısız hizmet yaptı ama kimin yaptığını söylemedi.
Bence söyleşinin tadını kendine koyduğu bu iç sansür biraz kaçırdı!