Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir sözü çok ağır bir anlam ifade ediyor.

Aslında her sözü bu kadar önemli ve derin manalar taşıyan ve çok önemli mesajlar içerir.

Muhsin Başkan’ın şu sözüne bakın “Rahatınız bozulmasın diye hangi doğrudan vazgeçtiyseniz o fiyata satıldınız demektir”

Bu söz az buz bir söz değildir.

Çok ağır ve çok ciddidir.

Derin bir sözdür

Onun için iyi düşünüp doğru analiz etmek lazım.

Bu söz, insanın değer yargılarını, lüks şatafat ve konforu arasında yaptığı tercihlerin bedelinin zamanla nasıl ödendiğini gözler önüne serer.

Bu söz, yalnızca bireysel anlamda değil, toplumsal düzeyde de büyük bir mesaj barındırıyor. Hayat, çoğu zaman bu gibi seçimler bütünü olarak önümüze çıkar.

Bir yandan rahatımızı, huzurumuzu, konforumuzu korur, diğer tarafta ise doğrularımızdan, değerlerimizden, adalet ve hakkaniyetten vazgeçer

Hatta uğruna mücadele vermeyi bile bırakırız.

Hayatta kalma çoğu zaman, doğru olanı savunmak ile mevcut düzenin rahatlığı içinde kalmak arasında bir seçimden ibarettir.

Taraf değil, dengeyi sağlamak değil, doğruyu savunmaktır doğru olan.

Bu seçim, sürdürülebilirliğimizi, etik duruşumuzu ve toplumsal duruşumuzu şekillendiren en önemli unsurlardan biridir.

Bazı insanlar, adaletsizliğe göz yumarak, haksızlığa karşı susarak veya gerçeği dile getirmekten kaçınarak rahatlarını bozmamayı tercih ederler.

Rahmetli Muhsin başkanın da tam kast ettiği nokta da burasıdır.

Ancak bu tür tercihler, bireylerin karakterlerinden ve değerlerinden vazgeçme anlamına gelir ki bu çok tehlikelidir.

Bir insan, doğru bildiğinden ne kadar vazgeçerse, o ölçüde kendi vicdanına da ihanet etmiş olur.

Kendi hakları uğruna haksızlıkları görmezden gelenler, aslında bir bedel karşılığında susturulmuş ve satın alınmıştır demektir.

Bu söz, yalnızca bireysel değil, toplumsal bir gerçekliğe de işaret eder aynı zamanda.

Toplumların, adaletin, özgürlüğün ve hakkaniyetin savunulması yerine, konfor ve rahatlığın bozulmaması adına sessizlik tercihlerinde, sürekli temel haklardan vazgeçmek zorundadırlar.

Bu nedenle tarih boyunca büyük değişimler, genellikle konfor koruyucuyu terk eden cesur insanlarla doludur.

Bir insanın veya bir toplumun, rahatını bozmamak adına hangi doğrulardan vazgeçip nasıl sonuçlandığına da bakmak gerekir.

Eğer bir kişinin, lüks hayatını, konforunu kazanılmış gibi görünen aslında hak etmemiş haklarının kaybedilmesi adına haksızlığa susuyorsa, korkulan bedel karşılığında da özgürlüğünü satmış sayılır.

Eğer bir toplum, daha az risk almak adına suskun kalırsa, özgürce özgürlüğüne kavuşursa onun da bedelini öder.

Gerçek anlamda özgür ve onurlu bir hayat sürmek, çoğu zaman alabileceğinizi almayı gerektirir.

Sonuç olarak, Muhsin başkanın o içi dolu sözünde şunu anlatıyor bize:

Değerlerimiz, ancak onları koruduğumuz sürece anlam taşıyor.

Konfor uğruna sustuğumuz sürece ihanet etmiş oluruz ki bunun da bir bedeli vardır.

Özgürlükten, doğrulardan vazgeçtiğimiz an benliğimizi yitirdiğimin zamandır.

Bir insan ya da toplum, hangi doğrudan vazgeçtiyse, aslında tam olarak o bedelle satın alınmıştır.

Değerlerimiz, ancak onları koruyup savunduğumuz sürece bizimdir.

Geçim uğruna doğruluklarımızdan ödün vermiyorsak o zaman varız demektir.