Son olarak Ayrılık İhanettir kitabını şiir severler ile buluşturdu. Türk edebiyatını Taka Gazetesi’ne anlatan İş, piyasada çok fazla şiir kitabı olduğunu dile getirdi. Şiiri günümüzde özelliğini kaybettiğini ifade etti.
1980 Yıllarında Mizah Daha Yoğundu

MEHMET İŞ; Ben Elektronik mühendisiyim. Öğrencilik yıllarım da Trabzon’da Karadeniz Gazetesi’nde 4-5 yıl sanat sayfası hazırladım. Benim şiir yolculuğum Türk Edebiyatı dergisi ile başladı. Rahmetli Ahmet Kabaklı o dergiyi çıkartırdı. Ömer Lütfü Mete’de şiir editörüydü. Benim bir şiirime de genç yetenekler diye yer vermişti. O zaman 17 yaşındaydım. El yazısı ile de bize bir yazı göndermişti. 1978 yılında. Şunlara dikkat edin bunlara dikkat edin diye. 1980’li yıllarda şiir, edebiyat, mizah daha yoğundu. Ben öyle düşünüyorum. 1985 yılında Doğu Karadeniz Kitap Fuarı olmuştu. Yer bulamıyorduk imza gününe gelenlerle görüşmeye fırsat olmuyordu. Aşı derece de kalabalık oluyordu. Çok kitap satıyordu. Sizin serginize gelmiştim. Karikatürlerde dizelerde vardı. Karikatürde rubailer vardı.
Trabzon Üretken Bir Yer
Trabzon eskinden beri üretken bir yer. Sadece Bedri Rahmi ile başlamıyor. Trabzon’un tarihi eskidir.
Rahmi Bey nota bilmez. Ama çok iyi bestekârdır. Sevdiği kadının yaş gününe gider o kadar fakirdir ki verecek bir hediyesi yoktur. Güzel bir şarkı ve şiir veriyor. O beste veriyor. Bizim çoğumuz tarihi kendi doğumumuz ile biliyoruz. Hâlbuki Trabzon tarihi yetiştirdiği sanat açısından, sanatkârlar açısından doğurgandır, meşhurdur. Trabzon sanat tarihinin şöyle bir şanssızlığı vardır; Trabzon’da Sancak şehri olmasından dolayı derin tarihi vardır. Türkiye’de ve Trabzon’da şiir edebiyatı son zamanlarda şu hale geldi; mesela dinci şiir var. Kürtçü şiir var, etnik şiir var. Bundan nemalanan Kürtçü edebiyat var. Kürt dilinde değil. Birde burjuva sınıfının şiiri var. Mesela Fuzuli çok güzel şiirler yazmıştır. Farsça ve Osmanlıca yazmıştır. Acaba; Fuzuli’nin döneminde İran’da Farsça yazan şairler ile Fuzuli’yi kıyasladığımız zaman acaba Fuzuli şimdi bizde olduğu yerde midir? Ben şimdi size Fuzuli’den birçok şiir okurum.
Şiirin Geldiği Yer Çukurdur

Toplumun İsteklerine Sessiz Kalamazsınız
Diyorum Fuzuli’yi al İran Edebiyatı’nda bizle aynımı? Acaba Leyla ile Mecnun bizim Mevlana Celalettin Rumi’nin dediği gibi uygulanabilirliği var mıdır? Bizim şiir, karikatür, resim, edebiyat var. Türkçe çok büyük dil. Hala gelişiyor. Kurallar gelişiyor. Verilebilecek ürünlerin önünde bunları engel görüyorum. Yani Türkçe verilmeyen ürünü ben Türk Edebiyatı olarak kabul etmiyorum. Aşk dedin mi; William Shakespeare’ın Romeo ve Juliet’te Romeo intihar ediyor. Juliet diyor ki beni bırakıp gittin. O da intihar ediyor bu da olasıdır mümkündür. Kerem’in Aslı’yı görmek için her gün Aslı’nın annesine bir dişini çektirmesi akıl dışıdır, zalimliktir. Ferhat’ın dağları delmesini anlarım bu bir kültürdür. Ferhat dağlardan elli tane tünel açabilir. Bizim kültürdür. Ama iş diş çektirmeye geldi mi bunu anlayamam. Goethe Genç Werther’in Acıları’nı yazdığı zaman yüz yıl önce Almanya gibi bir toplumda okuyanların yüzde 20’si intihar eder. Bunlar materyalist bir toplum. Yazdığı eserlerin konuları ile oynuyor. Siz bu toplumun içinde yaşıyorsanız toplumun isteklerine, içinde bulunduğu duruma sessiz kalamazsınız. Bir gazeteci bir muhabir bilgiyi verir. Günü birlik tutar ama sen şair olarak ressam olarak edebiyatçı olarak bunu günü birlik tutmazsan bunu kesit olarak yansıtırsın. Onunla aranda ki fark şudur o anlıktır. Toplumun nabzını saat saat, dakika dakika tutar. Bir köşe yazarının bir gün yazdığı yazı bir hafta sonra yazdığı yazı olaylar bağımında çelişebilir. Çelişmezse olmaz zaten. Çünkü o günkü tolum onu gerektirmiştir. Bu döneklik değil toplumun ihtiyaçları çerçevesinde olan bir şeydir. Çünkü siz toplumu yansıtıyorsunuz. Hırsızlık kötüdür. Herkes aç ne yapacaksın şimdi.
Şiir De İyi İle Kötü Arasında İnce Bir Çizgi Var
TAKA: Günümüzün şiiri, imgeler ve sembollerden ötürü duygu ve seste biraz kaybolma durumu oluyor mu?. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sanat yönünden Trabzon’u nasıl buluyorsunuz?

MEHMET İŞ: Ben şiirlerin yüzde 90’ını 1980-1990 yılları arasında yazdım. Askeri gittiğimde bir arkadaşım Hayyam’ın kitabını hediye etmişti bana. Askere giderken yasaktır diye onu otobüste bıraktım. Şiirler üzerinden gidersek; “En Güzel Yerin, Her şeyi bırakıp geldim. Ağlattın her şeyi en güzel yerinde. Bir Hayyam vardı elimde hediye, otobüste bıraktığım yasak”
Bizde sakıncalı kişiler vardı. 26 yaşındaydım askere gittiğimde. Benim şiirim askere gittiğimde bir teğmen’in hitabı ile bitti. Tahribat oldu. Ben ki milliyetçi duygularla yetişmiş bir insanım. Yıllarca işim gereği servis mühendisliği yaptım. Bir fırsat buldum iki kitap yazayım dedim. Fırsat oldu İzler 1, İzler 2 diye kitap dosyası hazırladım. Yayın evi ile anlaşamadık. Yayın evi sonra haklı çıktı çünkü şiir kitabı hiç satılmıyor. Rahmetli İhsan Bektaş kendi emekleri ile her şeyi yapıyordu. Şiirde ben işin mutfağında bulundum. Birçok insan, yazar arkadaş, çizer arkadaş bize ürünlerini gönderiyordu. Bende şu gelişti; iyiyi kötüyü ayırt edebiliyordum. Kendimizi de eleştirel anlamda geliştirmemizi sağladı. Şiirin toplumsal sınıflara göre dağıtılıyor. Hala eski yazarların kitapları satılıyor. Biz hep şunu deriz siz Trabzon’a fazlasınız. Şiir birde öyle bir şey ki iyisi ile kötüsü arasında çok ince bir çizgi var. O çizgi bazen yok oluyor.
12 Eylül’de Kaybolmuş Gençlik Olmadık

Çok Fazla Şiir Kitabı Var
TAKA: Neden Şiir kitapları satmıyor?
MEHMET İŞ: Çünkü çok fazla şiir kitabı var. Adam sırf imge olsun diye şiir yazıyor. Şiir ile alakası yok. Yazdıkları şiirleri anlamak için imge çözer lazım. Bu imge değil. halüsinasyon görüyorlar. İmge arıyorsan İsmet Özel’i oku, daha iyi imge mi arıyorsun? Atilla İlhan’ı oku. Benim bu 46 şiirimde bin şiirin ölüsü yatıyor. ..
TAKA: Teşekkürler Mehmet İş!
ÇOCUKLUĞUMUN EFKARI
Seni Terk edeceğim Trabzon
Seyrine Doymadığım komar kofullarını
Ve ligarba rengi bakışlarını
Dolu dolu bak peşimden
Hep yürürdüm ardından.
Arızalı kırmızı otobüse bakarak
Kalkınma, çömlekçi, meydan.
Cama başını yaslamıştır diye umutlanarak.
Koruyamadın şiirin emanetini
Aşk içre endamı nettin?
Gugarımı unuttuğum dalların ahı sende
Yeşili beton ettin.
Fındık harmanlarının bekçileri kamalı.
Zurnası kendir ağacı ve susmayan kavalı.
Belimde tıpa tabanca barabenli yerine
Sünnetçiden saklandığım horamı.
Mısır kuturlarının yarısı dişlerimde
Huduşa sarılmış püskül dumanı.
Kemençe sesine hasret
Çocukluğumun efkarı