Türk siyasi yaşamının en saygın isimlerinden CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi’yi konuk ettik. Hamzçebi’ye 10 soru sorduk ve cevaplarını istedik.

Meclisin bilge adamı, Meclis eski Başkan vekili ve bir dönem CHP’nin Genel Sekreteri olan Hamzaçebi tüm içtenliği ile cevapları verdi. Sizleri o özel söyleşi ile başbaşa bırakıyoruz:

TAKA: Sayın milletvekilim, Maliye Bürokrasisi, İstanbul Defterdarlığı, Gelirler Genel Müdürlüğünü yaptınız. Trabzon’un bir evladı olarak sizinle gurur duyuyoruz, kendinizi ve Bürokrasi yıllarınızı anlatabilir misiniz?

DEVLETİN HER KAMEDESİNDE

AKİF HAMZAÇEBİ: 1974 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümündenmezun oldum.Yüksek lisansımı Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Bölümünde "Gelir ve Kurumlar Vergilerinin Entegrasyonu" alanında tamamladıktan sonra Maliye Bakanlığında memur olarak göreve başladım. Eğitim hayatının ardından göreve başladığınızda aslında eğitimin okuldan ibaret olmadığını, hayatın tümüne yayıldığını anlıyorsunuz. Bu anlayışım bugün de sürüyor. 1977 yılında Maliye Müfettişi oldum, 1983-1984 döneminde ABD'de bir yıl süreyle staj yaptım ve 1985 yılında Maliye Başmüfettişi oldum. Sonra sırasıyla İstanbul Defterdar Yardımcılığı, Ankara Defterdarlığı, Millî Emlak Genel Müdürlüğü, İstanbul Defterdarlığı ve Gelirler Genel Müdürlüğü görevlerinde bulundum.

HAMZAÇEBİ

2002 Seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi Trabzon milletvekili seçilerek siyasete atıldım. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sırasıyla Plan ve Bütçe Komisyonu CHP Sözcüsü, CHP Grup Başkanvekili, CHP Genel Başkan Başdanışmanı, TBMM Başkanvekili ve CHP Genel Sekreteri olarak görev yaptım.

TAKA: Akif Bey, bürokrasiden ayrılalı tam 20 yıl oldu, ancak halen maliye ve hazine bürokratları arasında üstat olarak anılıyorsunuz, bu saygı elbette ki bir sevginin ürünü değil mi?

TECRÜBEYİ YENİ NESİLLERE AKTARMAK GEREK

AKİF HAMZAÇEBİ; Bu hitabın içinde elbette bir sevgi ve saygı bağlamı da var ancak geriden gelenlerin kendilerinden önceki nesillere “üstat” olarak hitap etmesi aslında Mülkiye’nin çok sevdiğim bir geleneğidir.

Bürokrasiden olsun sivil toplumdan olsun, genç arkadaşlarımın siyasi görüş farkı gözetmeksizin bizlere başvurmaları, kimi konularda belki de yardım istemeleri ve sevgi ve saygı çerçevesinde bu sıcak ilişkimizi hiçbir zaman koparmamaları elbette beni de mutlu ediyor. Nitekim tecrübe, yeni nesillere aktarılabildiği kadar değer kazanıyor.

TAKA: 2002 yılında CHP’den milletvekili adayı oldunuz ve Trabzon’dan milletvekilliği yaptınız, Trabzon sizi sevdi sonraki yıllarda ise İstanbul’da hemşerilerimizle kucaklaştınız. İstanbul’da tüm STK’ları gezdiniz. Bu nasıl bir enerji?

HALKLA BULUŞMAK BENİ DİNLENDİRİR

AKİF HAMZAÇEBİ: Eğer ötekileştirmeyen, kimseyi kimseden ayırmayan bir siyaset anlayışınız varsa halkın içinde olmak ve onlarla kucaklaşmak yorucu olmanın tersine daha çok enerji verip daha çok motive olmanızı sağlıyor. Bu kucaklaşma bir de hemşerilerinizle olursa, bir de memleketinizde olursa işte o zaman sanki yıkamayacağınız engel kalmıyor. 2011’den beri İstanbul Milletvekili olsam da beni en çok arayan, soran, bana gelenler hemşerilerim olmuştur. Meclisteki odam da her zaman hemşerilerimindir. Birlikte görev yaptığım arkadaşlarıma da “bana değil, beni arayana önem verin” derim.

Halkımız sorun üreten değil, çözüm üreten bir siyaset anlayışı istiyor. Bireysel dertlerinin çözülmesi yanında halkın genelinin dertlerine derman olan bir siyaset istiyor. Halkın istediği Türkiye’nin menfaatlerini kendi menfaatlerinden üstün tutan bir anlayıştır. Halkımızın bütün partilere emrettiği Türkiye için fedakârlık yapmak ve çalışmaktır.

Eğer halkın bu isteklerini anlayıp içselleştirirseniz siyasette başarılı olursunuz. Çünkü aynı şeyi istiyoruz. Ben de bu bağlamda bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da tüm Türkiye’ye aynı coşku ve enerjiyle hizmet etmeye kararlıyım.

TAKA: CHP’de sevildiniz, Genel Sekreterlik makamına oturunuz, Mecliste başkan vekili oldunuz, TBMM’de de hizmete devam ettiniz, Genel başkanın hep güvendiği isimsiniz.

KEMAL BEYLE BİRLİKTE YOL ALDIK

AKİF HAMZAÇEBİ: Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile geçmişten bu yana daima paralel seyreden bir bürokrasi ve siyaset hayatımız oldu. Bürokrasi hayatımızda benzer dönemlerde benzer görevleri yerine getirdik ve benzer zorlukları yaşadık. 2002’den sonra da TBMM’de Plan ve Bütçe Komisyonunda, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda ve Genel Merkezde sürekli beraber çalışma fırsatımız oldu. Bu süreç belki de birbirimizin dilinden daha iyi anlama, bakış açılarımıza daha hâkim olma özelliği getirmiştir.

Bir de Genel Başkanımızla sürekli bir arada çalışma fırsatımız olduğu için kendisinin Türkiye’ye dair hayallerini, hedeflerini, vizyonunu ve umutlarını çok iyi biliyorum. Milletimiz, Sayın Kılıçdaroğlu’na Cumhurbaşkanlığı görevini verdiğinde ülkemiz güzel bir geleceğe doğru yelken açacaktır. Paylaştığımız bu aydınlık Türkiye geleceği hedefimizi gerçekleştirmek için birlikte çalışmaya devam ediyoruz.

ÖĞRENCİLERLE

TAKA: CHP’nin milletvekilisiniz ancak Akif Hamzaçebi dendiğinde akan sular duruyor. İktidar bile size büyük saygı gösteriyor. Belki de Türkiye’de halkın özlediği kavga değil hizmet siyasetini sizler yapıyorsunuz?

ÇÖZÜM ODAKLI SİYASETE İHTİYAÇ VAR

AKİF HAMZAÇEBİ: Benim her zaman benimsediğim siyaset çözüm odaklı siyasettir. Siyasette diyalog esastır. Bugüne kadar benim misafirim olan, beni arayan ya da ziyaretlerimde tanıştığım hiçbir vatandaşımızın partisini, görüşünü merak etmedim. Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmalarımızda da aynı anlayışla hareket etmeye çalışıyorum. Bu yaklaşımım da karşılığını bu şekilde alıyor. Diyaloğu sona erdirirseniz hiçbir sorun çözüme kavuşturamazsınız.

Aslında benzer bir anlayışı Cumhuriyet Halk Partisi’nin de benimsediğini söyleyebiliriz.2002’den bu yana geçen 20 yılın özellikle yönetimin yenilenmesinden sonraki12 yılında parti olarak sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun gerçekleştirdiği reformları son derece olumlu buluyorum. Yerel yönetim çalışmalarına ağırlık verilmesi, toplumun daha geniş tabanına ulaşma kabiliyetimizi geliştirdi ve gözle görülür bir şekilde toplumdaki CHP algısı olumlu yönde değişti. Bunun yanında, CHP’ye yöneltilen “hep eleştiriyor, çözüm önerisi yok” şeklindeki yaklaşımı yıkarak halkın sorunlarının tespit edilmesi bu sorunları çözecek, yerinde ve kapsamlı projelerle vatandaşlarımızın önüne çıkmamız da CHP’nin en güçlü iktidar alternatifi olarak görülmesinin yolunu açtı. Nitekim bugün, bu olumlu gelişmelerin ışığında CHP’nin ne kadar iktidara hazır ve buna hevesli bir şekilde seçmenden destek beklediğini ve bu destek talebinin toplumda karşılığının olumlu olduğunu görmek sevindirici.

Seçim neticesinde Türkiye sorunlarını çözmek için belli ilkeler üzerinde uzlaşmış bir iktidara kavuşacaktır. Türkiye için önemli olan kimlerin uzlaştığı değil, hangi ilkeler çerçevesinde uzlaşıldığıdır.

WhatsApp Image 2023-03-29 at 21.19.04

TAKA: Sayın Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı adayı oldu, neler söylersiniz?

KILIÇDAROĞLU SULH GETİRİR

AKİF HAMZAÇEBİ: Biraz önce söylediğim gibi, Sayın Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’ye dair hayallerini, hedeflerini, vizyonunu ve umutlarını belki de en iyi bilen kişilerden biriyim. En başından beri doğru adayın Sayın Kılıçdaroğlu olduğu yönündeki kararlı tavrım aynı şekilde devam ediyor ve artık içinde bulunduğumuz seçim sürecinden son derece memnunum.

Cumhurbaşkanı adayımızın kapsayıcı, toplumun her kesiminin sesine kulak veren, herkesi kucaklayan yaklaşımı, Türkiye siyasetinin geleceğinde sağduyunun ve ihtiyacımız olan dayanışma anlayışının yeniden hâkim olacağının en büyük göstergesi. Öyle umuyorum ki 2023 seçimlerinden sonra topluma hâkim olan karamsar bakış açısı ortadan kalkacak, Türk toplumu hak ettiği huzur ortamına kavuşacaktır.

Sayın Kılıçdaroğlu’nun tutumu çok net, kendisinin sıklıkla söylediği şu sözlerin Türkiye’nin geleceğine dair vizyonunu özetler nitelikte olduğunu düşünüyorum: “Bizi ayrıştırıyorlar, ayrışmayacağız. Bölmek istiyorlar, bölünmeyeceğiz. Beraber olacağız. Kavga ettirmek istiyorlar. Kavga etmeyeceğiz. Dayanışma kültürümüzü, imece kültürümüzü geliştireceğiz. Bu ülkede bir çocuk yatağa aç giriyorsa, 85 milyon aç demektir. 85 milyon insan, bir çocuğun yatağa aç girmesine seyirci kalamaz. Hele hele bir siyasetçi asla seyirci kalamaz. Hiç endişe etmeyin. Bu kardeşiniz, Türkiye’nin bütün sorunlarını çözecek. Benim dünya malında gözüm yok. Hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği, her annenin sevgiyle çocuğunu yatağa yatırdığı, esnafın kazandığı, fabrikaların çalıştığı, çiftçinin kazandığı, alın terinin değerini aldığı bir Türkiye’yi inşa edeceğim. Söz veriyorum. Millet İttifakı olarak hep beraber bunu yapacağız”.

TAKA: Deprem 11 ili vurdu, Türkiye risk altında, neler yapılmalı?

DEPREM OLMADAN ÖNLEMLER ALABİLSEYDİK

AKİF HAMZAÇEBİ: Çok büyük bir kayıp yaşadık. Çok büyük. Bugün bunları konuşmak yerine keşke bundan önce konuşabilseydik. Söylemek istediklerimiz daima “acımız çok büyük, çok taze, gün birlik olma günüdür” diyerek geçiştiriliyor ancak çok basit sayılabilecek bazı önlemleri alabilirdik. Sadece 1999 depremi sonrasında değişen yönetmeliği yeterince uygulayarak, denetimi doğru şekilde yaparak, rantı insan hayatının önüne koymayarak bile bunca kaybın önüne geçebilirdik. On binlerce insanımızı kaybettik, Türkiye’de neredeyse evine ateş düşmeyen hane kalmadı. Yüz binlerce insanımız evlerini kaybetti, milyonlarca insanımız bu felaketten etkilendi. Çok büyük bir felaket olduğu, yazılı tarihin gördüğü en büyük afetlerden biri olduğu doğru ama yıkılmayan binalar ayakta kalmayı nasıl başardı? Japonya’da meydana gelen benzer büyüklükteki depremlerde neden bir tane bile bina yıkılmıyor? Demek ki deprem yönetmeliğine göre yapılan yapılar bu denli büyük bir afette dahi ayakta kalabiliyor. Bunu neden yapmadık? Neden yapı ve zemin etüdü denetimine gereken önemi vermedik?

Türkiye bir deprem ülkesi. Bu gerçeği zaten hepimiz biliyoruz ama artık bu gerçeğe göre hareket etmeliyiz. Bundan sonra depreme, sele, doğal afete bir kişiyi daha kurban vermemeliyiz. Olası İstanbul depreminden, Kuzey Anadolu Fay Hattından, korkunç senaryolardan söz ediyoruz. Böyle olmak zorunda değil. Yaşanan yıkım ulusal düzeyde, ekonomik, siyasal, kamu yönetimi, sağlık ve eğitim sistemi yanında afet yönetim anlayışının da yeniden yapılandırılmaya ve güçlendirilmeye ihtiyacı olduğu gerçeğini ortaya çıkardı. Bundan sonra yapılması gereken, aslında bugüne kadar olması gerekenden farklı değil. Biz son deprem öncesinde de CHP olarak doğal afetler konusunda çok detaylı ve ciddi çalışmalar yaptık ve bunları partimizin politika belgesi olarak yayınladık. İktidarımızda bu önemleri süratle yerine getireceğiz. Politika belgemizde yer alan bazı önemli önlemleri sıralamak gerekirse:

Deprem öncesi ve sonrasına dair süreç devlet politikası haline getirilmeli, Afet İşleri ve Deprem Bakanlığı kurulmalıdır. Afet kriz yönetimine doğrudan ya da dolaylı olarak katkı sağlayacak olan kuruluşlar arasında koordinasyon sağlanmalı, İl ve Bölge müdürlükleri oluşturulmalıdır.

Afet riskini azaltma politikası kapsamında “Mekânsal Acil Durum Planları” yapılmalıdır. Afet ve iklim değişikliği kaynaklı aşırı doğa olaylarının fiziki, doğal, tarihi, kültürel ve ekonomik zararlarının azaltılmasına ilişkin önleyici tedbirler güçlendirilmeli, kentlerde fay hatları ile depreme ve aşırı doğa olaylarına karşı hassas ve dirençsiz bölgelerdeki yapılaşmalardan öncelikli olarak kaçınılmalıdır.

Kentlerde, sanayi ve ticaret odaları, meslek odaları, üniversiteler, ilgili sivil toplum örgütleri, medya, kültür, sağlık, turizm, ulaştırma vb. temsilcilerinin de dahil edildiği platformlar oluşturularak, afet riskini azaltma kararları ve uygulamaları platformlar ile birlikte geliştirilmelidir. Yapı denetim süreçleri meslek odalarının katılımıyla ve şeffaf bir şekilde kamu eliyle yürütülmeli, yerel yönetimlerin afet yönetim sürecindeki katılımı güçlendirilerek yetkileri artırılmalıdır.

Afet Bilgi ve Veri Merkezleri yoluyla afetle mücadele ve afete müdahale süreçlerine dair bilgi kirliliğini defedecek, afete dair tüm bilgileri yurttaşların erişimine açacak, ihtiyaçları belirleyecek, afet bütçesine dair tüm bilgileri, afete dair kamusal yatırım ve çalışmaları, denetimleri izlenilebilir ve hesap verebilir kılacak mekanizmalara ihtiyaç vardır.

Gönüllü müdahale timleri oluşturulmalı, eğitim ve farkındalık çalışmalarıyla afete müdahalenin verimliliği artırılmalıdır. Afet riskini azaltma politikaları ve uygulamalarını daha etkin hale getirmek için merkezi ve yerel kurumların yanı sıra uluslararası kurum ve örgütlerle ve sivil toplum örgütleriyle de iş birliği sağlanmalıdır.

TAKA: Bürokratlığınız döneminde dahi Trabzon ve Trabzonspor’a hep destek oldunuz, Trabzon ve Trabzonspor ile ilgili neler söylersiniz?

TRABZON AVRUPA’NIN YAZILIM MERKEZİ OLACAK

AKİF HAMZAÇEBİ: Trabzon 4000 yıllık tarihe, kültüre sahip, yeşilin bin bir tonunu içeren doğası, mimarisi; çok sesli, çok renkli, ülkesini çok seven, inançlı, çalışkan, yaşamın her alanında başarılı insanların kentidir.

Hayatım boyunca, eğitim için, iş için çeşitli sebeplerle birçok farklı kentte yaşama fırsatım oldu fakat dünyanın neresinde olursam olayım ne zaman Trabzonlu hemşerimle bir araya geldiysem işte o zaman kendimi evimde hissettim. “Bize her yer Trabzon” diye boşuna söylemiyoruz.

“Bize her yer Trabzon” sloganını yaratan Trabzonspor taraftarına değinmeden olmaz. Trabzon insanı her duyguyu zirvede yaşar. Trabzonspor taraftarı, minik takımdan PAF takıma ve Süper Lig takımına kadar her kategoride bugüne kadar imza atılan başarılarda büyük pay sahibidir. Son yıllardagerek Süper Lig’de ve gerekse Milli Takım’da adından söz ettiren, Trabzonspor’un altyapısından yetişmiş çok sayıda futbolcumuz oldu. Trabzonspor, Türk futbolunda başarısını kanıtlamış bir ekol. Trabzonsporuzun yıllardır birikmiş şampiyonluk özlemine 2021-2022 sezonunda kavuştu. Trabzonspor’umuza önümüzdeki yıllarda da başarılar diliyorum.

Bağrından çıkıp geldiğimiz Trabzon topraklarının hepimizin gönlünde saygın bir yeri var. Gönül bağımızı, duygusal bağlılığımızı koparamayız.

21. yüzyılda, rekabetin daha çetin olduğu, ülkelerin yarışının yanında kentlerin de yarıştığı bir dönemde yaşıyoruz.Trabzon bu yarışı gerçekleştirecek ve başarıyı sağlayacak olan kadrolara, insan birikimine, sermayeye ve her türlü kapasiteye sahiptir.Kentin doğası ölçek üretime, dışsal ekonomilere müsait olmasa bile tarıma dayalı sanayinin, mavi endüstrinin, tersaneciliğin, turizm, ticaret, spor, eğitim, lojistik sektörlerinin geçmişte olduğu gibi gelecekte de önemli sektörler olacağı açıktır.

Trabzon, başta genç nüfus potansiyeli olmak üzere bu kaynakların karşılığını alacak yatırımı hiçbir dönemde görmedi. IMF verilerine göre Hindistan’ın başta ABD ve Avrupa’ya olmak üzere yaptığı toplam ihracat 2022 yılı itibarıyla 395 milyar dolar seviyesinde ve bu ihracatının büyük bir bölümünü de ilaç ve kimya, elektrik-elektronik ve bilgisayar-yazılım gibi yüksek teknolojili ürünler üzerinden oluşturuyor. Türkiye’nin ihracatı, Avrupa’ya ve diğer ticaret yollarına Hindistan’dan çok daha yakın olmasına ve büyük işgücü potansiyeline rağmen ancak 254 milyar dolar seviyesinde kalıyor. Bunu değiştirmek zorundayız. Yüksek teknolojiye, otomasyona, yazılıma, kısacası gençlerimize daha çok yatırım yapmalıyız. Trabzon bu konuda çok değerli bir konumda. İktidara geldiğimizde Trabzon’u doğru yatırımlarla hak ettiği yere getireceğiz. Trabzon’u Avrupa’nın yazılım merkezi yapacağız.

Bu yüzden ben Trabzonlu genç hemşerilerime şimdiden yazılım öğrenmelerini, yapay zekâ, özellikle nesnelerin interneti ve robotik teknolojileri üzerine yoğunlaşmalarını tembihliyorum. Trabzon’un gelecek 20 yılı geçmiş 20 yılından çok daha güzel olacak. Buradan sizin nezdinizde hemşerilerimi bir kez daha saygı ve sevgilerimle selamlıyorum