Zaman zaman marketleri, pazarları, sosyal medya kanallarını harmanlayarak halkın konuştuğu meseleleri buradan sizlerle paylaşıyorum.
Dünyada gıda krizi, su krizi, mevsimlerin başkalaşması çok ciddi bir sorun.
Amerikan yönetimi dahi yeşil enerjisi ilk gündemleri olarak belirledi, Biden, Trump’ın iptal ettiği Paris İklim Antlaşmasına yeniden dönüyor.
Peki Türkiye’de tarım, gıda ne durumda.
Yılbaşından bu yana market fiyatlarında, pazar fiyatlarında belirgin bir tırmanış var.
Belki tanzim kuyrukları yok; ama hatırı sayılır pahalılık Cumhurbaşkanı Tayip Erdoğan’ın masasına ulaşan bir konu ve Erdoğan vakit kaybetmeden talimatlarını verdi.
Dün Tarım ve Orman Bakanlığı’nda 7 büyük gübre tedarikçisi toplandı.
Sadece gıda fiyatları değil, çiftçinin olmazsa olmazı gübre fiyatlarında da artış var.
Aslına bakılırsa denetimlerle de baskı altına alınabilecek bir konu değil gıdadaki fiyat durumu.
Zira kuraklık, artan enflasyon ister istemez fiyatlara yansıyor.
Türkiye’de daha 3 ay evveline kadar dolar kuru 8.60 lirayı gördü.
Türkiye’de ithalat kalemi dolara bağlı, ekonomi yönetimi acı Erdoğan’ın söylediği acı ilaç reçetesiyle dolar kurunu aşağıya çekti.
Peki doların çıktığı bahane edenler her şeyin dolara endeksli olduğunu söyleyenler neden fiyatları aşağı çekmekte çok ketumlar.
Erdoğan ve ekonomi yönetimi ısrarla fiyat istikrarı diyor.
Fiyat istikrarına güven olmadığından belki ambalaja yapılan etiket aşağı gelmiyor.
Birçok Avrupa ülkesinde sıfır ve eksi enflasyon varken Türkiye’de enflasyon resmi rakamlara göre % 15’lere dayandı.
Merkez Bankası bu yüzden faiz oranlarını % 17’lere kadar çıkardı.
Dünyanın en fazla faiz veren ülkelerinin başında geliyoruz.
Erdoğan her fırsatta faize karşı olduğunu ve faizin sebep enflasyonun netice olduğunu açıklıyor.
Türkiye yüksek faizle büyüyemez, esnaf ve dar geçimliler bunu altında kalır.
Sıfır enflasyon düşünmüyoruz elbette zaten sıfır enflasyon demek durağan bir üretim demektir.
Bu yıl % 11 gelecek yıl için ise % 5 enflasyon hedefi var.
Türkiye’de halk seçim döneminde mutfakta ne olduğuna ve ay sonunda cebinde kaldığına bakar.
Olası bir erken seçim olmadığını varsaydığımızda AK Parti’nin tabandan gelen pahalılık seslerine daha çok kulak kabartarak politika geliştireceğini varsayabiliriz.
Pandemi ekonomisini yürütmek hakikaten kolay bir iş değil.
Üretim durmuşken, ihracat yavaşlamışken, sıcak paraya ihtiyacınız varken ayakta kalmak lazım.
Türkiye gibi, ekonomisinde turizmin büyük öneme sahip olduğu ülkeler virüs sürecinde yara aldı.
İlkbahar ve yaz ile birlikte virüste de yavaşlama olursa Türkiye için daha parlak senaryolardan bahsedebileceğiz.
Türkiye’nin yeni Amerikan yönetimiyle nasıl bir iletişim içinde olacağı da istikrar açısından belirleyici olacak.
Özellikle Halkbank ve S-400 konusu Amerika’nın baskı unsuru kuracağı hususlar.
Türkiye’nin kozları yok mu, var hem de sayımız. Tayyip Erdoğan’a aylardır onların hazırlığını yapıyordur.
Bir musibet bin nasihatten iyidir, pandemi ülkelere tarımı ıskalamamaları gerektiği hatırlatmış olup, yatırımlarını ona göre yapmaları gerektiğini hatırlarmıştır.
Türkiye’nin tarımda müthiş bir potansiyeli var, gıdada dünyaya yön veren bir ekonomi olmak hedeflerimizden biri olmalı.