Artık hemen her yaz çok ciddi sel felaketleri ile yangınlarla yüzleşir duruma geldik.
Bir taraftan kuraklık diyoruz, diğer taraftan da can kayıpları yaşadığımız seller ve yangınlarla mücadele ediyoruz.
Küresel iklim değişikliği sadece Türkiye’yi değil dünyayı da etkisi altına almış durumda.
Artvin ve Rize’de yaşanan sel felaketinde, Muğla ve Antalya’da yaşanan yangınlarda hayatını kaybedenlere bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz.
Doğu Karadeniz’de dere içi yapılaşma ve heyelan bölgelerinde kurulan evler için kalıcı adımlar atılması gerektiği bir kez daha ortaya çıktı.
Bir sene Trabzon, bir sene Giresun bir sene Ordu, Samsun adeta her yıl nöbetleşe gibi geliyor!
Böylesi afetin önüne geçmek kolay olmuyor, Almanya ve bazı Avrupa ülkelerinde de selde onlarca ölü ve kayıplar görüldü.
Vatandaş tüm uyarılara karşın riskli noktalardaki evini tahliye etmek istemiyor, maalesef ki giden canlar da geri gelmiyor.
Selin yaşandığı ilk dakikalardan itibaren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan talimatıyla bakanlar bölgemize geldi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Karaismailoğlu, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı her şeyi not etti.
Vatandaşın devletin sıcak elini yanında hissetmesi acıları bir nebze de olsa hafifletmiştir.
Geriye dönüp baktığımızda hadiselerden gerçek anlamda ders almadığımız ortaya çıkıyor.
Elazığ, Malatya, İzmir depremlerinde vatandaşlarımızı kaybettik, devamında sel heyelan ve yangınlarda her yıl can kayıplarımız oluyor.
Türkiye hem deprem hem de değişen iklimle birlikte afetler ülkesi.
En son Rize ve Artvin’de yaşanan afet kalıcı adımlar atılması noktasında geriye dönüşün olmadığını gösteriyor.
Bölgeye gelen Sayın Erdoğan yaraların hızla sarılması için bazı kararları duyurdu.
Buna göre Erdoğan;
"TOKİ eli ile çalışmalarımızı başlattık. Altında ahırı, üstünde evi olan yöresel evlerimizi hayata geçireceğiz. 500 konut inşa edeceğiz. 50 adet köy evi yapacağız. Vatandaşlarımızın ihtiyaçları doğrultusunda çay alım evleri yapma kararı aldık." dedi.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da seferberlik ilanı gibi afet bölgesinden bir an bile ayrılmadı.
Artvin ve Rize arasında mekik dokuyan Soylu’nun açıklamasında öne çıkan hususlar var:
"Şehir içindeki kapalı dereler büyük risk oluşturuyor. Aynı yeri 5-6 defa su basmış. Bizim artık şehir içlerinde üstündeki kapalı alandan yol, pazar yeri olarak istifade etmek için kurulan yerlerden artık faydalanmamız mümkün değil.
Rize Güneysu'da yapıldığı gibi burada da bir proje yapılacak. Üstü kapalı olan derelerin riskini ortadan kaldırabilmek için üstünün açılıp aynı şekilde etrafındaki evlerin su taşkını riskine karşı karşıya kalmaması için değerlendirme yapılıyor. Arhavi’de 85 milyon liralık hasar meydana geldi, zarar gören vatandaşlarımızın tüm masraflarını karşılayacağız.'’
Afetlerin belki önüne geçemeyiz; ancak daha sıkı tedbirlerle can ve mal kaybının mümkün mertebe önüne geçebiliriz.
Üç nokta var, onunla bitiriyorum:
1’incisi Arhavi’den uğrulanan mehmetciklerimiz. Tam 8 günde 500 komando Arhavi’nin çamuru temizledi bayraklarla ve ‘En büyük asker bizim asker’ sözleri ile uğurlandılar.
2-Almanya’da selden 178 kişi öldü, bine yakın insan kayıp dendi afet bölgelerine günlerce elektrik su verilemedi. Kimse isyan etmedi veya görüntü olarak izledemik!
3-Yangınlarda Yunanistan ve PKK parmağı vardır. PKK sözde liderlerini tek, tek kaybetti. Ormanlarımıza saldırıyor. Yunanistan da Maraş’ın intikamını almaya çalışıyor, Cezaları ağır olacaktır.
Tam yazım bitmişken Üstad Servet Özkara geldi. Şu öneriyi getirdi: ‘Yangınlar kaza işi değildir kasıt var. Süleyman Soylu bakanımızın acilen Orman Polisi ve jandarmasını kurdursun ve nasıl PKK’yi yok etti ise bu ormandaki katilleri de yok etsinler!