Trabzonspor, yıllardır süregelen finansal dar boğazdan çıkış için bir kapı buldu: sermaye artırımıyla Bankalar Birliği anlaşmasından kurtuldu!
Birçok taraftarın yüzünde gülümsemeye neden olan bu gelişme, aynı zamanda büyük sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Peki, bu kararı verirken insanlar risklerin farkında mı? Orası biraz muamma! Oysa işin cazibesi kadar tehlikesi de büyük.
Sermaye artırımıyla elinize geçen nakit, sihirli değnek değil. Trabzonspor’un mevcut ekonomik yapısında, uzun yıllar boyunca birikmiş yanlış kararların sonucunda oluşmuş borç yığını var. Bu yığının, sermaye artırımından gelen parayla sihirli şekilde buharlaşmasını beklemek, biraz saflık olur.
Hele ki, yönetimlerin geçmişteki harcama alışkanlıklarını göz önüne alırsak, işler bir anda kontrolden çıkabilir. “Finansal rahatlama geldi” diye hemen transfer çılgınlığına girilirse, vay kulübün haline!
Bir gecede yıldız transferleri yapıp başarı rüyası görmek, Trabzonspor’un yıllar içinde düştüğü en büyük tuzaktı. Şimdi bu nakit rahatlamasıyla, aynı hatanın tekrar edilmeyeceğinin garantisini kim verecek?
* * *
Diğer risk ise, sermaye artırımının yarattığı yanılsama. Evet, şimdi sorunlar çözüldü gibi görülse de aslında bu gerçek anlamda kazanılan bir para değil. Dışarıdan gelen kaynaklar, kısa vadede kulübün nefes almasını sağlasa da, uzun vadede kendi gelirlerinizi artırmadığımız sürece aynı kısır döngüye geri dönmek kaçınılmaz olur.
Trabzonspor, gerçek anlamda gelirlerini artıracak projeler üretmeyip, sportif anlamda yetiştirmedikçe sadece borçlarını kapatmak için para harcayan bir yapıya dönüşür. Sermaye artırımı, kısa vadeli çözümler sunar; peki ya sonra?
* * *
Bir de elbette kulüp içi dinamikler var. Şimdi bu süreci yönetecek kişiler, yeni bir sınavdan geçecek. Paranın kontrolü kimde olacak, ne tür projelere yatırım yapılacak, hangi transferler hedeflenecek? Kaldı ki futboldaki en büyük ve tek geçerli proje sportif yapıyı doğru yönetmektir... Gerisi koca bir hikayeden ibarettir..
Yukarıdaki soruların yanıtı, Trabzonspor’un geleceğini belirleyecek. Bir anda gelen para çok tatlıdır, harcaması keyiflidir ama yanlış ellere teslim edilirse, iki senede yine borç batağında debelenmeye başlarsınız.
Şu ana kadar pek de parlak bir finansal yönetim sergileyememiş kulüp olarak, bu sermaye artırımının, dahası Bankalar Birliği’nden çıkışın rahatlığı kısa sürede tekrar kabuslar görülmesine yol açabilir.
Sonuçta, Trabzonspor kapıyı araladı, doğru. Ancak kapının arkasında cennet mi var, yoksa cehennem mi? Cevap, sürecin nasıl yönetileceğine bağlı. Sermaye artırımı fırsat olduğu kadar, devasa riski de beraberinde taşıyor.
Umalım ki bu kez doğru adımlar atılsın. Çünkü yine başarısız olunursa bir daha aynı şansı bulmak da zorlaşacak.