"Büyük Allah'a yemin ederim ki köle olmayacağız" diyerek özgürlüğe olan inancını dile getiren Bilge Kral Aliya, sözünü hayata geçirmek için ömrünü yurdu için feda etmiştir.
Merhum Aliya İzzetbegoviç, baskılara boyun eğmeyen etkin bir siyasetçi olmasının yanında, entelektüel birikimi olan, felsefe ve edebiyata ilgi duyan donanımlı bir düşünce adamıydı. Aliya bu çerçevede, yaşadığı süre içerisinde birçok özgün eser kaleme almıştır. Bunlar arasında "İslâm Deklarasyonu", "Doğu ve Batı Arasında İslâm", "Özgürlüğe Kaçışım/Zindandan Notlar", "Tarihe Tanıklığım", "Köle Olmayacağız", "Geleceği Yenilemek", "İslâmî Yeniden Doğuşun Sorunları" ve "Bosna Mucizesi Konuşmalar" önemli bir yer teşkil eder. Mazlumların ve sessiz çoğunluğun kısık sesini bütün dünyaya duyuran bu kitaplar, dünyanın çeşitli dillerine çevrilmiştir. Böylece başta içinden çıktığı Bosna-Hersek olmak üzere, bütün mazlumların dünyadaki sesi ve o sesin güçlü yankısı olmuştur.
Bosna-Hersek davasının simgesi olan Aliya; söylem değil, eylem adamıydı. Ömrünün en güzel yılları güneşten uzak, küf kokulu cezaevlerinde geçen Aliya; halkının özgürlük savaşına öncülük eden bir yolbaşçıydı. Cesur, azimli ve inançlı bir insan olan Aliya, vakur duruşuyla Bosna Savaşı'na kör ve sağır olan Batı'nın fikrî ve siyasî hücumları karşında hiçbir zaman yılmamıştır. Aksine bu hücumların daha da üzerine gitmiştir. Böylece Batı'nın çürük ipini pazara çıkarmıştır. "Konuşmalar" kitabında bununla ilgili olarak şöyle demiştir:
“Kültür ve insanlık onların yanında değil, bizim yanımızda yerini aldı. Neredeyse bütün savaş teamülleri onlar tarafından ihlâl edildi, bizim tarafımızdan değil. Bu, Avrupa için bir başka sürprizdi. Eğer birileri kutsal şeyleri, köprüleri, kültürel anıtları tahrip ediyor, kadınları ve çocukları öldürüyorsa, Avrupa bunu yapanların ancak Bosnalılar olabileceğini düşünürdü. Neden? Çünkü kitaplarda böyle yazıyor, hayalî tasvirler yüzyıllardır yapılageliyordu. Onların gözünde biz Doğulu atalarımızla birlikte Asyalı bir tür olarak, yarı vahşi insanlarız. Pekâlâ, öyle olsak bile ne değişir? Avrupa’nın medenî bir biçimde davranmalarını beklediği Avrupa kökenli halklar savunmasız insanları öldürdüler, camileri ve köprüleri tahrip ettiler. Biz bunu yapmadık. Bu nedenle, yurtdışına gittiğimde büyük bir gurur duyuyorum. Öncelikle olağanüstü bir cesaret ve direniş örneği gösteren, ikinci olarak da sıkıntılarımızın dehşetiyle yüzleştiğinde bile onuruna gölge düşürmeyen bir halka mensup olduğum için gururlanıyorum.”
Yirminci yüzyılın, özellikle son on yılında kendinden sıklıkla bahsettiren Aliya, Allah'ın yeryüzündeki halifesi konumunda olan her insana kıymet veren ufku geniş bir aydındı. Bu yüzden onun ilgi alanına girenler sadece Müslümanlar değildi. O, bütün mazlumların davasını sırtlamıştı. İnancı ne olursa olsun, bütün mazlumlara kalkan olmuştu.
Merhum Bilge Kral Aliya, uzun sayılabilecek 78 yıllık hayatında hep örnek bir insan, örnek bir lider ve her şeyden önemlisi de örnek bir Müslüman olmaya çalıştı. Avrupa'nın orta yerinde ezilen ve hor görülen Bosna-Hersekli Müslümanlara kutlu bir iz ve rehber oldu.
Bilge lider Aliya, kutlu bir misyon ve geniş bir vizyon sahibiydi. Gönül gözü açık, basiret nazarları keskindi. O, vahşet yıllarından sonra halkına "Unutulan soykırım tekrarlanır" diyerek onları nisyana isyan etme konusunda uyarıyor, uyanık olmalarını istiyordu.
Merhum Aliya İzzetbegoviç örnek hayatıyla, İslâm'dan beslenen nuranî fikirleriyle, bir elif misali dik ve güçlü duruşuyla sadece Bosnalı Müslümanların değil, şuurlu bütün Müslümanların sevgi, saygı ve muhabbetini kazanmış kıymetli bir öncü simadır.
Sözlerimi, Bosna-Hersek'in ilk devlet başkanı Aliya'nın hapishanede tuttuğu notlardan oluşan "Özgürlüğe Kaçışım" adlı eserinde bize hatırlattığı, Siyu yerlilerinin bir duasıyla bitirmek istiyor, gönül göğümüzde bir yıldız olan çağın bilgesine Allah'tan rahmet diliyorum: “İzin ver keremli ellerime. Yarattığın şeyler dokunsun. Sesini duymam için kulaklarımı keskinleştir. Kavrayabilmem için hikmet ver bana. Her yaprağa, her taşa gizemli bir şekilde yerleştirdiğin öğretini. Kuvvet istiyorum, fakat kardeşlerimi ezmek için değil. Sadece en kötü düşmanımı -kendimi- yenmek için. Tanrım, değiştiremeyeceğim şeyler için bana güç ver. Değiştirebileceğim şeyleri değiştirmek için de cesaret. Bir de ikisini tefrik etmek için hikmet."