Küçük Hamdi golü attı, Trabzonspor şanlı tarihine görkemli zaferlerinden birisini daha kattı

‘Bana ‘Golü anlat’ diyorlar. Her golümü anlatırım ama o golü anlatamıyorum. O şekli nasıl aldığımı bilmiyorum. Tarzım değil, yarım vole topa vurmak. Öyle bir gol futbol hayatımda hiç yok’

Tarih; 19 Eylül 1990.

Yer Hüseyin Avni Aker Stadyumu..

Trabzonspor, Avrupa Kupa Galipleri Kupası 1. Tur ilk maçında Hollandalı efsane futbolcu, teknik direktör Johan Cruyff yönetimindeki İspanyolların Dünya devi Barcelona’sıyla  karşı karşıya geliyor.

Günler öncesinden başlayan büyük heyecan tavan yapmış durumda..

Maç saati yaklaşınca yürekler kıpır, kıpır..

Bileti olanlar mutlu,  bilet bulamayanlar ise çaresizlik içerisinde sağa sola koşturuyor.

Hüseyin Avni Aker Stadyumu iğne atsan yere düşmez vaziyette tarihi günlerinden birini daha yaşıyor.

Bir o kadar kalabalık ta stadın dışında var.

Duvarlardan tırmanamayanlar, ‘Bilet arkada’ numarasıyla içeri giremeyenlerin bir kısmı Sanat Okulu’nun önündeki çamlara tırmanış, yakın apartmanların teraslarına hücum etmiş,  çoğu da etrafında dört dönüyor.

‘Belki son dakikalarda kapılar açılır’ umuduyla bir yere ayrılamıyorlar..

Trabzonsporlular her zamanki gibi rakip kim olursa olsun kazanacağız diyor ama,  ülkenin  ve ulusal basının  genel kanısı Barcelona’nın rahat bir galibiyet alacağı ,bunu yaparken de Trabzonspor’a kaç gol atacağıydı.

Teknik direktörlüğünü Özkan Sümer’in yaptığı Trabzonspor sahaya  şu 11 le çıktı: Levent- Lemi,  Ogün, Kemal, Orhan- Soner, Ünal Hamdi, Tuncay, Djokic 

Dönemin Avrupa yıldızlarını kadrosunda barındıran Barcelona’nın 3-5-2 tertibindeki 11 ise şöyleydi:: Zubizeratta,- Serna, Koeman, Nando- Goikoetxea,Ferrer,Eusobio,Amor,Begiristain - Stoichkov,Bakero

Ve beklenen an geldi,  saatler 15.30’u gösterdiğinde Macar hakem Lajos  Nemets başlama düdüğünü çaldı.

Trabzonspor maça tedbirli, temkinli, haliyle de biraz da ürkek başladı. Ancak giderek rahatlayan oyuncular dakikalar ilerledikçe daha rahat bir futbol sergilemeye başladılar.

 Karşılıklı ataklar gol getirmeyince ilk 45 dakika 0-0 sonuçlandı.

Dakikalar 61 i gösterdiğinde Avni Aker’den yükselen sevinç çığlıkları anında yurdun 4 dört bir köşesine ulaştı.

 Çünkü deniz tarafındaki kale önünde oluşan karambolde dönerek yarım vole  ile topa vuran   Hamdi Aslan ‘Küçük Hamdi’ Barcelona filelerini havalandırıp. Trabzonspor’u 1-0 öne geçirdi.

 Barcelona bastırıyor, Trabzonspor direniyor, ancak kalan dakikalar bir türlü geçmek bilmiyordu.

Takım halinde kalesini iyi savunan Bordo-Mavililer Barcelona’ya gol şansı vermedi ve hakemin maçı bitiren düdüğü aynı zamanda Trabzonspor’un en büyük Avrupa zaferlerinden birinin daha ilanı olarak tarihe geçti.

Bordo-Mavililer Barcelona’yı yenin ilk ve tek Türk takımı olurken, golün Kahramanı Küçük Hamdi’de Barcelona’ya gol atan ilk Türk futbolcusu olarak tarihe geçiyordu..

Trabzon zaten sevinçten çıldırmıştı da ,Bordo-Mavililerin bu inanılmaz zaferi ülke çapında büyük bir sevinç dalgası yarattı, Avrupa’da da büyük ses getirdi.

Yabancı gazeteler olayı manşetten verdi…

Çünkü bu öylesine büyük bir olaydı ki, bir Türk takımının  böyle bir takım karşısında değil galip gelmesi,, berabere kalması, az farklı yenilgisi bile  sevinçle karşılanıyordu.

Ve bir Trabzonspor çıkıyor Barcelona gibi bir devi mağlup ediyordu..

Ki bu sonuç Avrupa Şampiyonu olan Barcelona’nın turnuva boyunca aldığı tek yenilgi oldu.

Trabzonlu bir futbolcu olarak hem de 61.dakikada Barcelona filelerini havalandıran Hamdi, bu takıma  gol atan ilk Türk futbolcusu, Trabzonspor’da Barcelona’yı mağlup eden ilk Türk takımı oldu.

Ve tabi Özkan Sümer’de Barcalona’yı alt eden ilk Türk teknik direktör..

(Not: Hamdi golü atınca kapalının o zamanki mütevazı basın tribününde arkaya dönerek  maçı anlatan İspanyol  radyo spikerin elinden mikrofona kaptığım gibi öyle bir ‘ Goooooolllll’ diye bağırdım ki,  Güney Amerikalı  spikerler bile kıskanmıştır)

Bakınız Hamdi Aslan bu golü  daha sonra Sayın  Behram Kılıç’a verdiği bir röportajda nasıl anlatıyor:

Barcelona o zamanlar da korkunç bir takımdı. Onlarla oynamak bizim için inanılmaz bir duyguydu. Maçtan çok ümitli değildik. Ama iyi konsantre olduk, herkes kapasitenin üzerine çıktı, kazandık.

Gol 61. dakikada geldi.

Bana ‘Golü anlat’ diyorlar. Her golümü anlatırım ama o golü anlatamıyorum. O şekli nasıl aldığımı bilmiyorum. Tarzım değil, yarım vole topa vurmak. Öyle bir gol futbol hayatımda hiç yok. Ben çalım atan bir oyuncu değildim. Golü seziyordum adeta ve gelen topa dokunuyordum.Televizyonda gördükten sonra ben de hayret ettim. Ben öyle nasıl döndüm, nasıl vurdum diye. Hala herkes o golle beni anıyor. Çünkü bu golle Barcelona’ya gol atan ilk Türk futbolcusu oldum.

GELDİK FENERE 5 ATTIK

Rövanşa lig maçında Galatasaray’ı 3-0 yenerek gittik. Otelde gazeteciler beni bekliyor. Bir sürü gazetecinin ilgisi var. İlk soruları Avrupa’da oynamayı düşünüyor musun?

Ne Avrupa’sı!..

Nou Camp’a çıkacağız. Bir gün önce idman yaptık. “Allah yardımcımız olsun” dedik.

 Bakınca sanki stat bitmiyor.

 Maçtan bir saat önce sahaya çıktık. Kimsecikler yok tribünde, sevindik.

Sonra maç başladığında inanılmaz bir seyirciyle karşılaştık. Ne zaman geldiler, nasıl geldiler, bizde büyük bir şaşkınlık.

Barcelona’lı oyuncularla çıkış tünelinde yan yanayız ve onlara imrenerek bakıyoruz. Onlar ise bağırıp çağırıp maça konsantre  oluyorlar.

 Maç başlıyor. Hami  sağ çaprazdan ceza sahasına girerken bir sağ, bir sol çekiyor ve  sol ayağıyla çıkardığı şutta topu  90 dan filelere gönderiyor 1-0 öne geçiyoruz.

 Sonra benim bir pozisyonum var. Topla gittim, gittim ne oldu anlayamadım, top arkamda kaldı. Tecrübesizlik, 7-2 farklı yenildik.

 Özkan Hoca ikinci yarı bana dedi ki; “Seni libero oynatayım”,  korkumdan “Sakatım” dedim.

O maçtan sonra Kadıköy’e geldik. Fenerbahçe’yi 5-3 yendik.