Fransaya ilk ayak basışımız geldiğimiz günün akşamı idi. Fransız metrosuna ilk ayak bastığımızda burada sürpriz ile karşılaştık. Burada Porte D’ıalıe adlı bir zamanın ünlü müzisyeni Claudio Ruccolo’nun bir metrodaki duvar gravürü ile karşılaştık. Burada rahattık, zira küçük kızım Nurgül’ün Fransızcası iyi idi. Gezi boyunca bize yardımcı olacaktı.
Akşamdan kahvaltımızı yaptıktan sonra dinlenmeye çekildik. Sabah olunca ilk gezmeye Fransa Millî Kütüphanesi (Bibliothèque Nationale de France)’den başladık. Fransa'nın başkenti Paris'te bulunan bu ulusal kütüphane iç dekor ve tasnif sistemiyle sizi büyülemeye yetiyor bile. Birkaç yüzyıl boyunca yapılan koleksiyonları koruyan ve Fransa'da yayımlanan tüm yayınları toplamaktan sorumlu olan Fransız kurumu olan bu kütüphanenin seyrine doyum olmuyor. Ayrıca kütüphanenin orta kısmında bir de dijital verilerin saklandığı bir bölüm var. Ekim 1997'de kurulmuş olan bu kütüphanede çeşitli türlerde altı milyondan fazla sayısallaştırılmış materyal mevcuttur. Bu materyaller kitaplar, dergiler, gazeteler, fotoğraflar, karikatürler, çizimler, baskılar, posterler, haritalar, el yazmaları, antika paralar, notalar, tiyatro kostümleri ve setleri, ses ve video materyallerinden oluşan toplam altı milyondan fazla belge bulunmaktadır. Beş ayrı binada hizmet veren kütüphanede gözümüz kaldı ve hele gezeceğimiz çok yer vardı.
Buradan hemen yanı başındaki Louvre Müzesi Müzesine geldik. Binaya birkaç taraftan giriş yapılıyor. Her giriş tarafında en az beşyüz kişilik bir kuyruk var. Müzenin bedava ziyaretinin olduğu bir zamanda müzeyi ziyaret ettik. Önce kuyruğa girdik. Bir saatten fazla bir zaman kuyrukta bekledik. Akşam üzere idi. Saat sekizdi. Kapıya kadar güç bela geldik ve görevli bir bayan gelip bundan sonrası için ziyaret kapalıdır dediğinde bunalıma girdim. Kızım siz burada bekleyin deyip gitti on dakika sonra geldi ve bizi özel bir kapıdan içeri aldılar. Bu işi güzel başarmıştı. İçeri girdik ve girişte müzenin çok güzel bir planının olduğu dikkatlerden kaçmıyor. En alt mumya müzesi, ikinci kat resim ve heykel müzesi üç ve dört katları ise gezemedik. Zira zamanımız çok azalmıştı.
Bu arada İstanbul’daki ortanca kızımdan “diyo”lar alıyorduk. İçeri girdik koca resimler tablolar insanın başı dönüyor. İlk başta içerisinde Kanuni Sultan Süleyman’ın da bulunduğu tablonun galeriyi gezmekle işe başladık. Sonra doğru karşı taraftaki meşhur Monaliza tablosuna uzaktan birkaç resim çektik. Çok kalabalıktı. Başta özgürlüğü temsil eden kadın heykeli olmak üzere onlarca resim tablosunu deklanşöre kaydettik. Sonra heykel bölümüne geçtik. Disk Atan Adam, MÖ. 3 yüzyıla ait Kanatlı Zafer Heykeli, Versay Diyanası, Pysche, Üç Güzeller heykeli gibi birçok ünlü heykeli görme şansınız var. Saat dokuz olmuştu. Yavaş yavaş müze boşaldı. Biz de dışarı çıktık.