Geçtiğimiz günlerde kamuda tasarruf ve verimlilik paketi açıklandı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi olarak da yayınlanarak yürürlüğe girdi. Tabiri caizse yumurta dayanacağı yere dayandı, araba yoldan çıktı yuvarlandı. Artık yol gösteren gösterene.
Şöyle geçmiş yıllara bakarsak dönem dönem yayınlanan tasarruf ile ilgili alınan tedbirleri görebiliriz. Hemen hemen her hükümet döneminde yayınlanır bu tasarruf paketleri. Peki dinleyen, uygulayan var mı? En başta bunu kimin uygulaması gerekir diye de ilk akla gelen soru olmuyor mu?
Tasarruf öyle sadece bir kelimeden ibaret bir durum değil. Sadece genelge yayınlayarak da tasarruf edilemeyeceğini önceki dönemlere bakarak görebiliyoruz. Bir de geçmiş yıllarda yayınlanan tedbirler şimdi de yürürlükte değil mi? Süresi mi bitti?
Şunu da açık açık yazmak istiyorum. Tasarruf Genelgesi yayınlamak ülkede bir savurganlığın olduğunu, israfın had safhaya vardığının da ayrıca itirafı oluyor. Ne zaman ki ekonomi bozuluyor, ne zaman ki piyasada para kalmıyor, enflasyon tavan yapıyor düşüyoruz tasarruf derdine.
Oysa tasarruf, ilkokul çağından üniversiteye kadar her yıl zorunlu bir ders olarak okutulmalıdır. Dahası tasarrufa gelene kadar maddi manevi harcamanın olduğu her yerde bilinçli olma koşulu öğretilmesi gerek. Tüketilen ne varsa, fazlası israfa girer ve orada tasarruf şarttır.
Konuyu biraz daha açmak gerekirse, tasarruftan önce ihtiyaç durumunu önce ele almak lazım. Çünkü hayatımızda her geçen gün ihtiyaç kelimesinin karşılığı değişip sürekli artmaktadır.
Şöyle geçmiş yıllarla bugünü bir kıyaslasın herkes. Yaşadığımız ortamdan, yaşadığımız zamandan, mekândan, çevre şartlarından ötürü sürekli ihtiyaçlar artmakta, hatta bilinçli olarak artırılmakta. Çünkü kapitalist düzenin artık esiri olmayan kalmadı neredeyse.
Nereye bakarsanız sürekli tüketim ve harcama ile ilgili teşvik var. Yaşamdan ölüme kadar arada geçen bütün evrede gittikçe ihtiyaçları çoğaltan bir sistem var. Çalışmak, tasarruf yapmak hep bilinçli olarak ikinci plana bırakıldı.
Oturup izlediğiniz dizilere programlara bir bakın. Hep şaşaalı lüks içerisinde hayatlar, hazır yemekler, hazır giyimler, sanal harcamalar, internet üzerinden sınırsız alışveriş yapma özgürlüğü, tatil, yemek, eğlence. Sürekli karşımıza bunlar çıkıyor.
Çalışanları bile sürekli lüks ofislerde geniş masalarda gösterirler. Tarlada, bağda bahçede çalışan yok. Sanayide, fabrikada, maden ocağında, dışarıda arazide çalışanı pek göstermezler. Her şey lüks harcamalara endeksli ve özentili bu hayatlarda üretim bile neredeyse yok denecek kadar az.
Hal böyle olunca hazır da bir yerde bitiyor. Bütçe, ekonomi, gelir gider en son düşünülür oluyor. Şimdi istediğiniz kadar tasarruf deyin. İhtiyaçları kontrol edemedikten sonra, hayatımızda her alanda üretime azami yer veremedikten sonra tasarruf neye yarar?
Sözlerime son verirken, vicdanı ve imkânı olanlar için her yazımda hatırlatıyorum, deprem ve deprem bölgesindekileri ne olur unutmayın, her daim hatırlayın. Gazze’de de soykırım var, unutma, unutturma! Sağlıcakla kalın.