İBB Başkanı Trabzonlu Ekrem İmamoğlu Ortahisar Belediyesi’nin önündeki mitingde, ‘23 Mart’tan önce diplomamı iptal etmeye çalışıyorlar’ sözünü kullanmıştı. Ve dediği gibi de oldu.

Bu durumla ilgili son günlerde birkaç yazı yazdım. Olumlu veya eleştirel yorumlar geldi. Her eleştiriyi ufuk açmak için kullanmak isterim. Objektif değerlendirmeye katkı sağlar. Bugün de öyle yapmaya çalışacağım.

Siyasetin yolları her zaman dikenlidir.

Türkiye’ye inanılmaz hizmetler yapmış Demirel’e, Ecevit’e, Erbakan’a, Mesut Yılmaz ve Özal’a Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlıkları altın tepside verilmedi.

Başlarına neler geldi neler, Başbakanlığın kapısından çıkarıldılar bacadan girdiler!

Özal’ın, Kenan Evren’den  Başbakanlık görevini  almaya çıkmadan önce yaşadığı stresi kitaplar yazdı, okuduk.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’da siyasetin gül bahçesinde yürümedi.

Yasak gelince Abdullah Gül’ü Başbakan yapmak durumunda kaldı. Sonra Başbakanlığı almak için neler yaşadı, neler.

2008 yılında partisi kapanmanın eşiğinden döndü.

17-25 Aralık, MİT krizi, 15 Temmuz darbe teşebbüsü ve daha niceleri gördü.

Diplomanın iptali Ekrem İmamoğlu için sonun başlangıcı değil, ancak terör ve yolsuzluk soruşturmaları sıkıntılı. Dosyalarda neler var bilmiyoruz.

Siyasette köşenizde sessiz sedasız otururken sorun yoktur. Amma bir makama gelmek isteyenin karşısında çok şeyler çıkar. 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve adamları da İmamoğlu’nu böyle bir kozla devre dışı bırakmak istemiş olabilirler.

Şu gerçekler de var. İmamoğlu’nun diploması ile ilgili ilk haberi Beylikdüzü’nde yerel bir gazeteci yapmış. Cimer’e şikayet eden kişinin de AK partili olmadığı biliniyor.

CHP’nin içindeki ‘hançer’ sözlerinin rövanşı da etkili olabilir mi?.

REFAHYOL iktidarı devrildiğinde rahmetli yazarımız Ömer Güner Karadeniz Gazetesinde bir makale yazmıştı.

O makalenin başlığı ‘Erbakan acele etti’ şeklinde idi.

O acele ne idi, sağına soluna bakmadan, dengeleri gözetmeden, ayağını sağlam basmadan belli hassasiyetleri tetikleyecek olan cemaat liderlerini Çankaya’da Başbakanlık konutunda iftar yemeğinde buluşturması.

Bugün Tayyip Erdoğan bunları yapsa, tepki alır mı, almaz. Çünkü o iklimi değiştirdi ve zemini oturttu.

Erdoğan, hocası gibi acele etmedi.

Ayağını bastı, TÜSİAD’ın karşısına MÜSİAD’ı kurdurdu, Biraz daha güçlendi, TÜRK-İŞ’in karşısına HAK-İŞ ve MEMUR-SEN’i konumlandırdı.  Zaman içinde merkez medyayı kendisine yakın insanlara satın aldırdı.

Bir adım daha attı, Milletvekilliği ve Bakanlığı sonlanan her isme, ‘Köşenize çekilmeyin, Şehrinizde vakıf kur, çocukları okut, kimsesizlere yardımcı olun’ dedi. Bugün hem Asım Aykan’ın hem de Cahit Turhan’ın vakıfları var.

Yüksek Askeri şuralarda Erbakan sıkıntı çekti de Tayyip Erdoğan çekmedi mi? Çekti.

Zamanla  kendisi ile uyumlu çalışacak olan General kadrosunu  TSK’nın başına ve komuta kademelerine getirdi.

Emniyet, MİT; Jandarma kadrolarını sürekli değişti, Valileri, devletin ceberrut yüzünü gösterenlerden değil de, vatandaşla iyi diyalog kuran Turizm bakanlığındaki bir hukukçu Genel müdürden atayarak bürokrasiyi de kırmaya çalıştı.

Diyeceğim şu,

Ekrem İmamoğlu, çok güçlü bir yapıyı İstanbul’da yendi.  Ancak, ayağını sağlam basmadan, vatandaşlar ‘Tamam İstanbul’a yaptığın yeter, ülke seni bekliyor’ demeden harekete geçti.

Ve devleti yönetenler ya da devletin sahipleri ‘Ne bu acele’  demeye başladı.

Devlet, kendini İmamoğlu’na teslim etmemek için direndi, direniyor.

Şununla bitireyim.

Ekrem İmamoğlu geleceğin Genel Başkanı, Başbakanı, Devlet Başkanı olur mu?

Belki de devlet onu testten geçiriyor, pişiriyor olabilir.

CHP Genel Merkezi İmamoğlu’nu sahiplenmeye ve desteklemeye devam ederse  olur?