İnanın içim şişti şu Rizespor-Trabzonspor maçını izlerken. Keşke KTÜ çıkışlı hakem Volkan Bayarslan da sahadaki karları küremek için çaba gösterseydi. Maçı oynatmak, daha doğrusu katletmek için çaba gösterdiği alenen ortadaydı çünkü. Kime yardaklık ettiği de...
2007 yılında Sivaspsor maçının yan hakemi iken yediği dayağın hayfını 15 sene sonra aldı gibi. Trabzonspor'un sergilediği performansı, Abdullah Avcı'nın oyun stratejisini, oyuncu tercihlerini, takımın rehavet dozajını, kısacası her şeyi bir yana koydum TFF'nin kara listeyle paket ettiği hakemler listesine neden Volkan Bayarslan'ı da yazmadığı sorgulanır. Amaa pardon, ligin karman çorman edilmesinde, taşların yeniden karılmasında "Koçbaşı"nın manipülasyonu vardı di mi, unuttum! Bir hafta önce Trabzonspor'u göklere çıkar, bir hafta sonra hakemler kanalıyla çökertmeye çalış. Kurgusal izdivaca bakar mısınız? Zengin kız, fakir oğlan sorunsalı mı yoksa kamarilla performansı mı? Biri VAR'ın da illüzyonluğuyla verilen üç penaltı ve Pohjanpalo ile gelen goller...
Ortadaki cinayet delillerini yağan kar zaten temizledi, her şey pirüpak oldu! Tam manasıyla ayakta alkışlanacak, tam manasıyla Oscarlık bir performans! Filmin bundan sonraki senaryosunda neler olacağını bekleyenler için ipuçları verelim: İnançsızlık sarmalındaki "kar canavarı" Rizespor can havliyle savaşır ama kaderine razı olur. Tabii ki sekiz haftalık süreçte istemeyiz ama ligin hantallığını kaldıramaz ve veda eder; Trabzonspor ise tökezlese de, önüne konulan tüm engelleri yıkıp şampiyonluğunu tesciller. Çaykur Rizespor'un 2016-2017 sezonunda küme düşmesinin ardından o dönemin kulüp başkanı Metin Kalkavan'ın Trabzonspor'u hedef aldığı açıklamayı hatırlayın. Bordo-mavili ekibin Bursaspor'a yenildiği maçı diline dolayan Kalkavan, dostluğun o gün bittiğini belirterek "Rize bunu 100 yıl da, 500 yıl da geçse unutmaz" demişti. Ve o husumetin son maçta nasıl yankı bulduğu ayyuka çıktı. Mart ayında mevsim şaşıran zemherinin ayazına rağmen Didi Stadı'na gelen taraftarların koro halinde Trabzonspor'a ana avrat küfretmeleri bu husumetin dışavurumudur. Ama şunu da unutmasınlar ki "Kurt kışı geçirir ama yediği ayazı unutmaz.” ileride lazım olacak çünkü.
ÜÇ MİMAR BİR ARADA
Türkiye'de gündem Trabzonspor... Bu günlere gelmesinde üç mimar bir araya geldi. Trabzonspor’un kasıp kavurucu etkisi. Oyuncularına kepçe yüküyle para veren kulüplerin düştüğü içler acısı durumlara bakarken bordo mavili kulübün akılcı ve stratejik formasyonu takımı adım adım tarihi güne yaklaştırıyor.
Trabzonspor rakiplerine farklı tarife uygulayadursun yönetimde özellikle başkan Ağaoğlu'nun asbaşkanlık koltuğuna oturup dümenin başına geçen asbaşkan Ertuğrul Doğan şampiyonluk hiyerarşisinde öncü rol oynuyor. Abdullah Avcı ve öğrencileri sahada can havliyle mücadele verirken Doğan da karnaval gününe hazırlanma telaşında... Trabzonspor’un Başkanı Ağaoğlu, Asbaşkanı ve Teknik Direktörü iki gün önce bir araya gelerek 2022-23 sezonunun yapılanmasını enine boyuna masaya yatırıp konuştular. Yani bir nebze olsun icraat yaptılar. Bu ölü şehri maddi manevi desteğinizi vererek hayata döndürdü. Ertuğrul Doğan ve Abdullah Avcı uçan halıyla gelmediler bugünlere, Asbaşkan Doğan Avcı’ya inandı güvendi ve onu takımın başına getirdi. Avcı da işini yaptı mükâfatını gördü. Tarih yazarken bile duruşundan hiçbir şey kaybetmeyen bu asil adam gerçek değerini Trabzon'da buldu. Bu sene güzel günler göreceğiz şarkısını söyletmeye başlattılar. 38 yıllık şampiyonluk özlemi herkesin inancıyla gerçeğe dönüşmek üzere. Z kuşağı ve öncesine yaşatacağınız zafer için sizlere ne kadar teşekkür etsek azdır.
SANAL LİBOŞLARDAN RİV RİV RİV
“Trabzonspor korunuyor, siyasetin şemsiyesi altında” diye terennüm edip durdular. Temcit pilavı gibi, gün aşırı serenat yaparcasına gerek yazılı ve görsel basından gerekse sosyal medyadan bangır bangır haykırdılar bu iddiayı. Kusursuz Fırtına rakiplerine çalım attıkça ağız birliği yapmışçasına “firavun” karakterine soyunup, Trabzonspor'un hakemler vasıtasıyla pamuklara sarıldığı, diğer kulüplerin hadım edildiği, bu durumun düzeltilmesi gerektiği safsatasıyla pırıl, pırıl bir takımı yermeye uğraştılar. "Çatıyı çökertme" planında beyin takımı Ahmet Ağaoğlu ve kurmaylarını Süper Lig'deki (sanal) operasyonun müsebbibi, teknik heyeti ve diğerlerini neferleri olarak addettiler.
Haftalar ilerledikçe Karadeniz'den duydukları kemençe ezgilerini Kızılderili tamtamları, savaş çığlıkları olarak algıladılar. Çünkü onlar için yenilgi kaçınılmaz bir sondu. Utanmadılar, "Yavuz hırsız ev sahibini bastırır" misali kendi suçlarını güzide ve alnı tertemiz bir kulübe yaftalamaya çalıştılar. Türkiye Cumhuriyeti'nde şampiyonluk kupasının İstanbul sınırları dışına çıkması bu çapsız ucube liboşlar için bir yıkımdı. Operasyonun düğmesine basıldığı yer İstanbul olurken yardakçıları hakemler olarak seçilmişti. Her ne kadar VAR sistemi başlarda bu komuta heyetini dizginleyemezken özellikle Trabzonspor öncülüğünde başlatılan tepkisel tutum bu örgütü palas pandıras alıp tarihin çöplüğüne atmaya mahkûm etti. Ama firavun timi algısal dürtülerle hem Futbol Federasyonu'na hem de kulüplere ayar çekmeye devam ediyor. Trabzonspor'un hakemlerle şampiyonluğa yürüdüğünü çürümüş ruhlarıyla duyurma derdindeler. İki hafta önceki Fenerbahçe maçında Siopis'in ayağına bariz bir şekilde basan İrfancan Kahveci'yi ibra etmeye, hakem Zorbay Küçük'ü ise darağacına göndermeye çalıştılar. Rizespor maçında verilen üç penaltı kararı bu algının eseri. Yana yakına öne sürdükleri "Trabzonspor korunuyor" safsatası bu maçta sahanın karlı zemininde gerçek oldu !!! Sevinin narsistler, Trabzonspor yenildi. Bu sizin son sevinciniz olacak. Çünkü belki bugün, belki yarın bordo-mavili takım şampiyon olacak, sizin de bu zılgıtlarınız susacak. Zalim olmak için firavun olmaya ne gerek?
AYAKLAR ALTINDAKİ FİZİK
“Fizik” denen bir argüman var hayat sınırlarımızın merkezinde. Kimilerine göre safsata, kimilerine göre yaşamsal bir özgürlük... Geleceği görmek isteyen kişi fizik kurallarıyla önünü aydınlatır, geçmişin karanlığını kurcalar. Erce Kardeşler! Trabzonspor'un, sarı kart cezalısı fenomeni Uğurcan Çakır'ın yokluğunda kaleyi emanet ettiği, yalnızca yönetim ve teknik heyetin değil taraftarın da umut bağladığı file bekçisi... Rizespor maçında rakip takıma hediye edilen üç penaltıda topun başına gelen Pohjanpalo'nun vuruşuna gözlemci bakış açısıyla dikkat edin. Saha kaygan ve ortam buz kesmiş. Burada fiziki mantık basit bir sorudan ibaret: O futbolcu topa (bize göre) soldan yaklaşıyor ve kaleci Erce'nin sağından lamba gibi golü atıyor, üstelik bunu üç defa yapıyor.
Erce de saf çocuk rolüyle aynı golleri birinde kımıldamadan, diğer ikisinde ters köşeye yatarak yiyor. Trabzonspor'un taraftarı önünde Giresunspor ile berabere kaldığı maçı hatırlayın. O maçın son dakikasında kazanılan penaltı atışında golü engelleyen Okan Kocuk'un ihlali nedeniyle tekrar edilen penaltı vuruşunda Bakasetas'ı ikinci kez nasıl pasifize ettiği belleklerden çıkmadı henüz. Vasıflı bir kaleci, değil frikiklerde penaltı vuruşlarında bile gözlem ve yeteneğini ifşa edecek, bakışlarıyla rakiplerinin moral ve motivasyonunu bitirecek. Yazılıp çizilenlere göre, Trabzonspor'un topladığı 70 puanın asgari 50'sini kurtarışlarıyla elde eden Uğurcan Çakır şu sıralar gelecek planlarını Avrupa üzerine kurmaya başladı. Ancak tehlike çanları çalıyor. Şayet Uğurcan giderse Bordo-Mavili takımın bir numaralı mevkisi kanatsız kalır ki her şey allak bullak olur. Trabzonspor'un fizik kurallarına sımsıkıya bağlı olan panzerinin gitmesi halinde en az onun vasıflarında olan bir kaleci bulması elzemdir. Aksi halde Rizespor maçında yaşanan travma Karadeniz Kaplanı'nı yer bitirir. Bu kötücül ura ne yönetim çare bulabilir ne de teknik heyet.
“FORMAYI FAZLA TERLETME; BABA BENİ OYNATACAK”
Eski arkadaşlar Trabzon'un kadim yerlerinden İncirlik Mahallesi'nde salaş bir mekânda buluşurlar. Ülke gündemi ve hoş beşle başlayan konu dönüp dolaşıp futbola gelir. Anılar tazelenir, kışa öykünen mart havası anlatılanlarla ısınır. Trabzonspor'un efsane altyapı hocası, eski teknik direktörü Sadi Tekelioğlu ve MHK Yönetim Kurulu üyesi, eski hakem Hikmet Öksüzoğlu hem üniversite okuyor hem de futbol oynuyordu. Krem Yavuz'la da hem Trabzonspor’un o zamanki amatör takımında hem de gençlik yıllarında Sebat Gençlik'te top koşturdular.
Sebat Gençlik o zamanlar 3.Lig'de mücadele ediyordu. Maçlarını tarih sahnesinde derin izler bırakan Avni Aker'de yapardı. Rahmetli Kazım Kolot başkandı. Kolot’un abisi rahatsızlığından dolayı İngiltere'de tedavi görüyordu. Başkan Kolot bir maç öncesi İngiltere'de abisini ziyarete gitti. O zamanki teknik direktör Ali Kemal Özcan (Allah uzun ömürler versin) Sadi Tekelioğlu'nu da esami listesinde ilk on bire yazdı. Formalar giyinildi takım halinde ısınmaya çıkıldı. Krem Yavuz yedekti ama Sadi Tekelioğlu ısınırken peşine dolaşıp "Sadi, fazla ısınma, formayı terletme, baba geliyor, sen kadrodan çıkarılacaksın, ben oynayacağım" der. Sadi Tekelioğlu da Krem'e "Git başımdan" diyerek tepki gösterir. Krem aynı sözleri söylemeye devam eder. Sebat Gençlik’in o zamanki malzemecisi Ayaz Salih bir ara saha kenarına gelir, Sadi Tekelioğlu'na seslenir: La bıcırık, seni soyunma odasına çağırıyorlar! Sadi Tekelioğlu işi anlar. O maç öncesi Kazım Kolot İngiltere'den dönmüş, kadroyu görmüştür. İlk on birde Sadi Tekelioğlu vardır ama Krem Yavuz yoktur. Kolot sigara kağıdının üzerine kadroyu yazar, Sadi Tekelioğlu'nu listeden çıkartır. Sadi hoca soyunma odasına gelir. Ali Kemal Özcan, Sadi hocaya "Seni listeye yanlışlıkla yazdık" der. Sadi Tekelioğlu sırtındaki 7 numaralı formayı çıkartır, Krem Yavuz o formayı giyip sahaya çıkar. O maçın ardından Sadi Tekelioğlu futbola noktayı koyar ve teknik direktör olur.