Birinci Dünya Savaşı, sırasında Osmanlı Devleti’nin nadiren başarı gösterdiği yerlerden biri de Irak Cephesidir. Oysa uzun yıllar ülkemizdeki ders kitaplarında Irak Cephesinde kazanılan başarılara yer verilmemiştir.

Tarihçiler genellikle Çanakkale Cephesini ön plana çıkarmış bu nedenle Kut'ül Amare Zaferi geri planda kalmış hatta bir ara unutulmuş ya da unutturulmuştur.

Kut'ül Amare, Bağdat ile Amare arasında Dicle nehrinin sol kıyısında ve Fırat ile Dicle’yi birleştiren eski Şattülhay (Garrâf) Kanalı’nın Dicle tarafındaki ağzının karşısındadır. Petrolün hammadde olarak kullanılmaya başlamasıyla birlikte bu bölgeler, emperyalistler tarafından hedef olarak seçilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı sırasında İngilizler, Orta Doğu petrollerini ele geçirmek amacıyla bu bölgeye ağırlık vermişlerdir. Bu kapsamda 1915 yılı Eylül ayı sonlarına doğru İngiliz Generali Townshend, Dicle nehri boyunca ileri harekâta geçmiştir. Hedef olarak kendilerine Bağdat’ı belirleyen İngilizler, yol üzerindeki Kut'ül Amare’yi 26 Eylül 1915’de işgal ettiler.

Osmanlı Devleti, hemen alarma geçerek Altıncı Ordu’nun başına meşhur Alman Komutan Von der Goltz Paşa’yı tayin etmiştir. Bağdat’ı ele geçirmek için saldırıya geçen İngilizler, Osmanlı direnişi ile karşılaştılar. Çaresiz kalan İngilizler, Kut'ül Amare’ye çekildiler.

Ablukaya alınan İngilizler, dışarıdan bir türlü yardım alamamıştır. Açlık ve yoklukla baş başa kalan İngilizler 26 Nisan 1916’da kuşatma altındaki General Townshend’e, Türklerle teslim müzakerelerini başlatmasını bildirdi.

Halkın coşkulu gösterileri eşliğinde Kut'ül Amare’ye giren Osmanlı kuvvetleri, sayıları 15’bine yakın İngiliz askerini esir almıştır.

29 Nisan 1916 tarihli bu zafer üzerine Altıncı Ordu Komutanı Mirliva Halil Paşa, ordusuna şu mesajı çekmiştir: “Bugüne Kut Bayramı adını veriyorum.”

İngiliz tarihçi James Morris, Irak’ta yaşanan mağlubiyeti “Britanya’nın (İngiltere) askeri tarihindeki en aşağılık şartlı teslimi” olarak tanımlamıştır. Bu yenilgi İngiliz basınında ve kamuoyunda çok büyük bir infial uyandırmıştır.

Halil Paşa komutasındaki Türk Ordularının kazandığı bu zafer 1950’li yıllara kadar bir şekilde hatırlanıyordu. Fakat o günlerde Türkiye’nin NATO’ya üyelik görüşmelerinin başlaması ve İngilizlerle kurulan yakın ilişkiler, Kut'ül Amare Zaferi’nin ikinci plana itilmesine neden oldu. “İngilizleri rencide etmeyelim” düşüncesiyle olsa gerek, Kut'ül Amare Zaferi bir süre ders kitaplarından kaldırılmıştır.

Kut'ül Amare Zaferi Türk Ordusu için büyük bir moral oldu. Fakat zaferin hemen ardından ordu komuta kademesi tarafından alınan yanlış kararlar, tüm Irak’ın kaybedilmesiyle neticelenmiştir.

Zira Kut'ül Amare’de bulunan Osmanlı Ordusu’nun büyük çoğunluğu İran cephesine gönderilmiş ve zayıf kalan bu cepheye İngilizler 1917 yılı başında büyük kuvvetler yığarak 11 Mart 1917'de Bağdat'ı geri almıştır.

Asıl hedef olarak Musul petrollerini gören İngilizler, Osmanlı direnişi sonrasında Musul’a dayanmışlar ama burayı alamamışlardır. Fakat Musul’u da Mondros Mütarekesi’nin daha mürekkebi kurumadan askeri ve diplomatik teamülleri çiğneyerek hukuksuz bir şekilde işgal etmişlerdir.

İngilizler bu bölgelerdeki ilerleyişlerini maalesef masada da taçlandırmışlardır. Zira Lozan Konferansında kabul edilen şartlar ve devamında imzalanan Ankara Antlaşması ile Irak, tamamen kaybedilmiştir.

Neticede 29 Nisan 1916’da kazanılan Kut'ül Amare Zaferi ile İngilizlerin Orta Doğu’daki ilerleyişine set çekilse de daha sonra yapılan askeri ve siyasi hataların da etkisiyle bu bölgeler İngiliz Mandasına terk edilmiştir.